Ülkemizde milyonlarca ailenin aylık geliri konumunda olan asgari ücreti belirlemek için yapılan Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarının ikincisi dün gerçekleşti. Ay sonuna kadar yeni asgari ücretin belirlenmesi gerekiyor.
Komisyonda şu ana kadar net bir rakam ortaya çıkmamasına rağmen, haftalardır asgari ücret konusunda tartışmalar devam ediyor.
Fakat konuşulan rakamlar çalışanları memnun edecek düzeylerde değil, ihtiyaçları karşılamaktan çok uzak.
Hükümetin ekonomi rotasını belirleyen IMF, Dünya Bankası, Standart&Poors gibi uluslararası kuruluşlar asgari ücret için yüzde 25-30 civarında tavsiyeler sunarken, genel olarak telaffuz edilen oranlar yüzde 25 ila 50 arasında dolaşıyor.
Bunların rakamsal karşılığı ise şöyle: Yüzde 25 zam, 21 bin 252,50 TL; yüzde 30 zam, 22 bin 102,60 TL; yüzde 35 zam, 22 bin 952,70 TL; yüzde 40 zam, 23 bin 802,80 TL; yüzde 45 zam, 24 bin 652,90 TL; yüzde 50 zam, 25 bin 503 TL…
En kötü asgari ücret 21 bin 250 lira iken, en iyisi 25 bin 500 lira olarak gözüküyor. Muhalefet partileri de 30-35 bin lira civarında rakamlar telaffuz ediyorlar ama onların bu rakamlarını dikkate alan bir ekonomi yönetimi yok.
Ülkemizdeki geçim koşullarına bakıldığında maalesef ne tartışılan rakamlar ne de muhalefetin sunduğu rakamlar ihtiyaçları karşılayabilecek bir düzeyde.
Türk-İş'in kasım ayı verilerine göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 20 bin 561 lira, yoksulluk sınırı ise 66 bin 976 lira. Türk-İş'in bu rakamları da esasen tam olarak gerçeği yansıtmıyor. Çünkü Türk-İş'in kasım ayı için açıkladığı aylık gıda enflasyonu yüzde 0,63 düzeyinde. Yüzde 1 bile değil. Halbuki TÜİK'in bile aylık gıda enflasyonu yüzde 5,1 düzeyindeydi. Arada 8 kat fark var. Bundan dolayı Türk-İş'in aylık açlık sınırı artışı ciddi tepkilere neden olmuştu.
Bu açıdan bakıldığında esasen Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda tam anlamıyla işçileri temsil eden bir iradenin olmadığını görüyoruz.
İşçi temsilcisi olarak o masaya oturanlar, milyonlarca vatandaşın maaşı belirlenirken, çalışanların hak ettikleri, ihtiyaçlarını karşılayabilen bir rakamda ısrar etmesi gerekirken, vatandaşa değil de hükümete bakarak karar verme noktasına gelirse oradan işçi menfaatine bir rakam çıkmaz.
Asgari ücret ile ilgili bazı kuruluşlar tarafından anket çalışmaları da yapılıyor.
Bunlardan birisi de AGS Global tarafından yapılan 'İş Dünyası 2025'ten Beklentiler' araştırması. Ankete katılan işverenlerin beklentisi ortalama 23 bin 750 lira. Bu da yüzde 40'lık bir artışa tekabül geliyor. Gerçi bu iş adamlarının beklentisi, İTO'nun beklentisinden oldukça yüksek, Zira İTO Başkanı yüzde 25-30'luk bir zam olması gerektiğini söylüyordu.
MetroPOLL Araştırma ise, asgari ücret beklentisini çalışanlara sormuş. Çalışanların beklentisi doğal olarak işverenlerden daha fazla; 30-35 bin lira gibi bir asgari ücret bekliyorlar.
Areda Survey araştırma şirketinin yaptığı çalışma ise bir hayli ilginç. Ankete göre, vatandaşların yüzde 40'ının asgari ücrete zam beklentisi yüzde 25 ile yüzde 50 arasında oldu. Yüzde 25'in altında bekleyenlerin oranı yüzde 6,6; yüzde 25 ila 50 arasında beklentisi olanların oranı yüzde 40, yüzde 51 ila 71 arasında bekleyenlerin oranı yüzde 17,8; yüzde 75 ve üzeri bekleyenlerin oranı ise yüzde 35,6 oldu.
Dikkat ederseniz, vatandaşların çoğu, yani yüzde 53,4'ü, yüzde 50'nin üzerinde bir zam bekliyor.
Peki, siz söyleyin, minimum yaşam geliri olan 67 bin liraya ulaşmış bir yoksulluk sınırı şartlarında bu konuşulan, tartışılan, beklenilen asgari ücret rakamları vatandaşları tatmin edebilecek mi?
Ama maalesef "Asgari ücret en az 67 bin lira olmalı" denildiğinde işçiler de dahil hemen "Bu kadar da abartmayın" diye tepki gösteriyorlar. Tamam da bu rakamın altında Türkiye şartlarında sağlıklı bir yaşam mümkün mü? Olması gereken gelir bu.
Başta Almanya olmak üzere vatandaşlarına bu gelir imkanlarını sunabiliyorken, kendimize ve yöneticilerimiz sormalıyız, bu geliri neden biz alamıyoruz?
Alman, bu ve daha fazla bir geliri hak ediyor da, biz Türk vatandaşları olarak neden hakkımız olana bir türlü ulaşamıyoruz? Açlık sınırı seviyesinde, hatta altında bir asgari ücreti kabullenmek, "kabullenilmiş çaresizlik" değil midir?
Ülkemizde vatandaşlara hak ettiği asgari ücreti verebilecek tek bir model, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli var. Formülüne varıncaya kadar bunun nasıl olacağını detaylıca anlatıyor.
Bu eşsiz modeli uygulayacak olan Bağımsız Türkiye Parti'ni ve BTP lideri Hüseyin Baş'ı baş tacı edelim, hakkımız olana fazlasıyla ulaşalım.
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- Kuzeyden güneye ‘İsrail koridoru’ tamamlanıyor / 07.12.2024
- ‘Halep’e girdik’ derken Kıbrıs’ı kaybediyoruz / 06.12.2024
- Suriye’deki gelişmeler BOP’un uzantısı / 04.12.2024
- Fırat’ın batısı da, doğusu gibi devlet istiyor / 03.12.2024
- Gelmiş ve gelecek tüm kadınların en üstünü: Hz. Fatıma (a.s.) / 30.11.2024