Suriye'nin kuzeyinde, Irak'tan Akdeniz'e kadar uzanan bir büyük İsrail koridoru epey bir zamandır gündemdeydi.
ABD'nin güdümündeki PYD/YPG terör yapılanmasının bulunduğu Fırat'ın doğusu, yine ABD'nin kontrolünde bulunan Fırat'ın batısındaki silahlı gruplar esasen bu koridoru neredeyse tamamlamış vaziyetteler. Fakat HTŞ'nin Halep'e saldırması ve sonrasında da güneye yönelerek Hama'yı ve Humus'u da ele geçirmesiyle pratik olarak gördük ki, Suriye topraklarında planlanan tek koridor bu değilmiş, kuzeyden güneye de bir İsrail koridoru projesi varmış.
HTŞ, Suriye'nin kritik illerini peş peşe ele geçirirken, İsrail de Hizbullah'ın silah transfer merkezleri olduğu iddiasıyla Suriye sınırına saldırı düzenledi. İsrail ordusu sözcüsü Avichay Adraee, X'te yaptığı bir paylaşımda, İsrail ordusunun gece boyunca Suriye'de Suriye ve Lübnan sınırı yakınlarındaki silah transfer merkezlerine ve altyapıya saldırdığını açıkladı. Suriye devlet haber ajansı (SANA), Suriye ile Lübnan arasındaki Arida sınır kapısının İsrail saldırısı nedeniyle hizmet dışı kaldığını bildirdi.
Diğer bir ifadeyle HTŞ ile İsrail koordineli saldırıyor, her iki tarafın da saldırıları birbirlerinin önünü açıyor. Hatırlarsanız, HTŞ saldırıları başladığı ilk günlerde, HTŞ'li yetkililer Suriye'nin en büyük destekçileri olan Lübnan Hizbullah'ının ve İran'ın dikkatlerini dağıttığı için İsrail'e minnettar olduklarını açıklamışlardı.
Ayrıca HTŞ ile İsrail'in epey zamandır temas halinde oldukları da belirtilmişti.
Her ne kadar HTŞ kendini radikal İslamcı, selefi ve Sünni bir örgüt olarak tanımlasa da, İsrail'in Suriye'deki "vekil gücü" olarak davranıyor.
HTŞ'nin İsrail'in menfaatine birkaç rolü var. Bunlardan birincisi Şam'ı ele geçirerek Esad yönetimini devirmek. Bu gerçekleştiği takdirde, Ortadoğu coğrafyasının göbeğinde, İslam dünyası için kontrolsüz, ABD-İsrail ikilisi içinse kontrol edilebilir tetikçi bir güç Suriye'nin önemli bir bölümüne hakim olmuş olacak.
Bu, bölgedeki büyük İsrail devleti projesi, ya da Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki İslam ülkelerinin sınırlarının ve rejimlerinin değiştirilmesi için çok önemli bir merkez olacak.
İkincisi, HTŞ eliyle oluşturulan kuzeyden güneye bir İsrail koridoru, Doğu Akdeniz kıyılarının ve buradaki enerji kaynaklarının hakimiyetinin İsrail'in kontrolünde olmasını sağlayacak. Diyeceksiniz ki, burada bulunan Rus üsleri ne olacak?
HTŞ militanları, Hama şehrini ele geçirdikten sonra, Suriye'nin kıyı kentleri olan Tartus ve Lazkiye hattında ilerledi. Bu sebeple Suriye rejimini destekleyen Rusya, Akdeniz'e açılan tek donanma üssünü terk etmek zorunda kaldı.
Radio Free Europe'un Planet Labs aracılığıyla paylaştığı uydu görüntülerine göre Rusya, HTŞ'nin kamikaze iHA saldırına ve hızlı ilerleyişine karşı bir önlem olarak, Tartus donanma üssünde bulunan denizaltı ve savaş gemilerini üsten çekti. Gemi ve denizaltıların akıbeti henüz bilinmiyor.
Rusya'nın Tartus'tan çekilmesi, Suriye rejimine olan desteğini de büyük oranda değiştirebilir. Tartus üssü, Rusya'nın Akdeniz'deki tek donanma üssüydü. Rusya, bu üs üzerinden Akdeniz'de hareket edebiliyordu. Rusya'nın bu üsten çekilmesi, Suriye'deki en önemli stratejik tesisinin kaybettiği anlamına geliyor. Bu durumda Rusya'nın Suriye yönetimine olan desteği büyük oranda sarsılabilir.
HTŞ'nin İsrail adına üçüncü rolü ise, Lübnan Hizbullah'ı ile alakalı. İsrail, ne zaman Lübnan'a saldırı düzenlese, karşısında hep Hizbullah'ın güçlü direnişini gördü. Hatta istihbarat faaliyetleriyle Hizbullah'a çok büyük zararlar vermesine rağmen, yine bu direnişi kıramadı. Malum, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı bir suikastla şehit ettiler, ayrıca çağrı cihazları ve telsizler patlatılarak binlerce Hizbullah mensubu etkisiz hale getirildi ama İsrail yine Hizbullah'ı devre dışı bırakamadı.
Şimdiki plan, Hizbullah ile İsrail adına savaşacak bir silahlı örgüt, yani HTŞ.
Kılıf da belli, HTŞ kendini Sünni olarak tanımlıyor, Hizbullah ise Şii bir örgüt.
Böylece ABD-İsrail ikilisi, hem bir türlü yenemedikleri Hizbullah'ı devre dışı bırakmaya çalışırlarken, hem de büyük bir Şii-Sünni çatışmasının da fitilini ateşlemiş olacaklar. Senaryo içinde senaryo…
Suriye'de yaşanan bu son gelişmelerden sonra, BOP hedefinde olan tüm İslam ülkeleri artık sıranın kendilerine geldiğini görmeliler. Esad yönetimi düşerse, bundan sonra BOP kapsamındaki işgaller daha da hız kazanacaktır.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır Devlet Başkanı Sisi, İran Devlet Başkanı Pezeşkiyan ve İran dini lideri Hamaney, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve diğerleri hepsi ciddi manada endişe duymalılar.
Suriye'de Esad yönetiminin varlığının ne anlama geldiğini bundan sonra daha iyi öğrenecekler ama iş işten geçmiş olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, HTŞ'nin Şam'a yönelmesinden endişe duymuş olacak ki, dün şunları söyledi: "Şu an itibarıyla İdlib'den sonra Hama Humus muhaliflerin elinde. Şam'a doğru bir ilerleyiş söz konusu. Bölgede devam eden sıkıntılı yürüyüşler arzu ettiğimiz şekilde değil gönlümüz bunları istemiyor. Lübnan çok sıkıntılı durumda. Her taraf yerle yeksan olmuş. Yardım talepleri var. Dünyanın suskun olduğu dönemde yardımlarımıza devam edeceğiz. Bölge sıkıntıda dün Lübnan'dan yine Sayın Başbakan'dan haber aldım onunla da görüşeceğiz."
Suriye devleti bölgedeki felaketlere karşı bir istinat duvarı gibiydi, o istinat duvarı yıkılıyor, şimdi göreceğiz bakalım, bu sel kimleri, nerelere süpürecek?
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- Kuzeyden güneye ‘İsrail koridoru’ tamamlanıyor / 07.12.2024
- ‘Halep’e girdik’ derken Kıbrıs’ı kaybediyoruz / 06.12.2024
- Suriye’deki gelişmeler BOP’un uzantısı / 04.12.2024
- Fırat’ın batısı da, doğusu gibi devlet istiyor / 03.12.2024
- Gelmiş ve gelecek tüm kadınların en üstünü: Hz. Fatıma (a.s.) / 30.11.2024
- Savaş riski varsa, ithalat neden? / 27.11.2024
- Siyasiler, bölünmeyi teşvik ediyor / 26.11.2024