Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek!

Suriye'de, "Esad şöyleydi, Esad böyleydi" şeklinde bir algı operasyonu yapılmaya devam ediliyor. Son gelişmelerden sonra bence fotoğrafın büyüğüne bakarak olayları değerlendirmek lazım. Sonuçta ne oldu; Esad yönetimi devrildi, tamam, peki, kim devirdi? HTŞ terör örgütü. Yani Suriye halkı değil.

2011'den sonraki süreçte Suriye'nin kuzey doğusunda YPG/PKK'nın ABD'nin desteğiyle oluşturduğu bir terör yapılanması vardı, şimdi Suriye'nin yönetimini de bir terör örgütü devralmış oldu. 

YPG/PKK'nın terör örgütü olduğunu Türkiye kabul ediyor, ABD ise kabul etmiyor, hatta son yaptıkları açıklamalarda bir kez daha "ortağımız" vurgusu yaptılar.

İşin garip tarafı, Suriye yönetimini ele geçiren HTŞ'yi terör örgütü olarak tanımayan yok. Türkiye zaten "terör örgütü" diyor, ABD ve diğer Batılı ülkeler de "terör örgütü" diyor. Hatta ABD bir adım ilerde, HTŞ'nin ele başı olan Muhammed el Golani -asıl adı Ahmed eş-Şara- için 10 milyon dolar ödül koymuştu.

Şimdi diyorlar, "Suriye'ye demokrasi geldi", peki, kim getirmiş oldu demokrasiyi, terör grubu. Fotoğrafın büyüğü böyle gösteriyor. Şimdi ne olacak Suriye'de? YPG/PYD devlet olacak, HTŞ de Suriye'nin geri kalanını yönetecek. 

Türkiye'nin siyasileri, "Suriye'de teröristana asla müsaade etmeyeceğiz" diye haykırırken, destek verdikleri bu süreçte şimdi en az 2 tane teröristan kurulacak.

Diğer taraftan, ABD Suriye'deki varlığını artık tescillemiş oldu, bundan sonra hiçbir irade onu Suriye'den çıkartamaz. İsrail ise, fırsat bu fırsat Suriye topraklarını hem işgal ediyor, Şam'a 25 kilometreye kadar işgal gerçekleştirdi, ayrıca Suriye'nin askeri imkanlarının yüzde 80'ini tamamen imha etti.

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın sosyal medya hesabından yaptığı şu paylaşım oldukça dikkat çekici: "Suriye'de at yalanı seveyim inananı şeklinde bir algı operasyonu yürüyor. Gerçek şu ki; İsrail Suriye'yi işgal ediyor ve Türkiye'nin komşusu olma yolunda hızla ilerliyor. YPG'ye yapılan operasyonlara gelince; YPG'ye verilmek istenen topraklar Fırat'ın doğusu. Yıllardır yazılır çizilir zaten. Dikkat ederseniz tüm operasyonlar Fırat'ın batısında ve terör sözcüleri ABD ile anlaşmalı olarak çekildiğini duyuruyor. Sanki onları Fırat'ın doğusuna itme operasyonu. Uzun lafın kısası. Bu iş ülkemize zarar yazar…" 

Evet, Sayın Baş'ın da vurguladığı gibi, fotoğrafın büyüğünde asıl kaybeden Türkiye olacak. Bugün bu gerçek "Esad devrildi" diye yapılan sevinç gösterilerinin tozu dumanı içinde fark edilmiyor olabilir ama çok yakında bunun acı faturalarını Türkiye ve Türk milleti olarak görmeye başlayacağız.

Değerlendirme yaparken, Esad yönetimini de biraz masaya yatırmakta fayda var. Esad yönetimi bir darbe yedi ve ülkeyi terk etme durumunda kaldı. Elbette ki bunun muhasebesini çok iyi yapmalılar. Sadece Esad yönetimi mi, bence tüm İslam ülkelerinin liderleri bu muhasebeyi yapmalı.

Esad ve benzeri liderlerin yaptığı en büyük yanlış, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü hiç anlamamış olmalarıdır. Eğer Atatürk'ün yaptıklarını anlayabilseler ve O'nun izini takip edebilselerdi, bugün böyle bir netice ile karşılaşmayacaklardı. Atatürk'ün en büyük özelliği "Bağımsızlık benim karakterimdir" duruşuna sahip olması ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini tam bağımsızlık esasları üzerinde kurmasıdır.

Atatürk, her türlü bağımlılıktan, manda ve himaye anlayışından tamamen uzak durmuştur. Hatta Ruslar Havza'ya gelip asker, silah ve para desteği teklif ettiklerinde "Kesinlikle hayır" demiş ve "Parasıyla silah alırız" diye cevap vermiştir.

Bunun ne anlama geldiği çok yakın bir zaman sonra ortaya çıkmış ve Lozan'da Ruslar azınlıklar konusunda aynen İngilizler gibi taleplerde bulunmuşlardır.

Eğer Atatürk Havza'da Rusların teklifini kabul etseydi, bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti, üniter yapı ve millet birlikteliği asla olmayacaktı.

Esad yönetimi, Suriye'yi tam bağımsız yapsaydı, Ruslara ve İranlara bağımlı olmasaydı, bugün çok daha farklı bir Suriye manzarası görebilirdik.

 Atatürk'ün ortaya koyduğu diğer önemli husus ise, demokrasi ve Cumhuriyet anlayışıdır. Yani Türk milletini oluşturan her bir ferdin, etnik kökenine bakılmaksızın ülke yönetiminde söz sahibi olmasıdır.

 Ayrıca Atatürk, sistemi kurduktan sonra kendisini bir adım geri çekmiş ve o hayattayken Türkiye'yi başka liderler de yönetmiştir. "Hep ben olayım" dememiştir, tek adamlığa karşı çıkmıştır, istese padişah da, kral da, diktatör de olabilirdi, olmamıştır. "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" demiştir.

Eğer Esad ailesi, tüm Suriye halkını yönetime dahil edip, demokrasiyi tam uygulayıp, 54 yıl ülkeyi yönetmek yerine birkaç dönemden sonra halkın seçtiği başka liderlerin ülkeyi yönetmesine izin verseydi, bugün Suriye'de hiçbir sıkıntı olmayacaktı ve Esad ailesi de saygınlığına devam edecekti.

Bunlar sadece Esad yönetiminin çıkarması gereken dersler değil şüphesiz, başta da belirttiğimiz gibi tek adamlığa soyunmuş tüm İslam ülkelerinin yönetimleri için geçerlidir. Anlayabilene…