Bir millet evlâdından, insanoğlu insandan bahsedeceğim bugün...
Kendisinden habersiz, kendisinden izinsiz...
Umarım; "Babam" diye hitâb ettiği bu fakîre kızmaz, kızarsa da gönül koymaz!
Bu has millet evladının kimliğini açıklamadan, sosyal medyada yaptığı iki paylaşımını kopyalayıp yapıştıracağım.
İstanbul'daki maç sonrası yapılan kahpe saldırıda şehit olan tanıdığı bir Güvenlik Görevlimizden bahsedip, onun şahsında Güvenlik güçlerimizin tamamına seslenmiş milletçe, millet evladınca, demiş ki:
"Çileden çıktığın zamanları biliriz!...
Yine de müsamaha gösterir, babacan davranırdın Vefa Amirim...
Senin nezdinde şehit olan tüm polis kardeşlerimizin ruhları şad olsun...
Hakkını helal et...
Gazi polislerimize de acil şifaları borç biliriz...
Varsın siz bize gaz sıkın, yeri gelince karşı karşıya gelelim...
Yeter ki ölmeyin!.."
Yine aynı kahpe saldırı ile ilgili bir başka paylaşımı ki bu paylaşımların sahibi dakikalar veya saniyelerle o kahpe patlamadan teyet geçmiş!
Yayın yasağından önce patlamayı ben bu Kardeşimizin paylaşımından öğrendiydim.
Diyor ki bu Delikanlı:
"% 99'u Müslüman olan bir ülkede yaşadığım için söylüyorum...
Bir taraf, dini değerlerimizi kullanarak, insanları afyon şurubu içmiş hale getirdi...
Diğer taraf, atasının ismini kullanıp, muhalefet adına yanlış yollara girdi...
Diğer bir taraf, kendi yok olmasın diye, dün canım çıksın dediğine, bugün canım der durumda...
Olan polise, askere, halka!...
Sana, bana!...
Yıllardır ölen, biziz!...
Ben onu bunu bilmem...
Bu ülke iki Mustafa'nın yolundan gitmeyi başaramadığı için bu durumda...
En başta; Muhammed Mustafa...
Sonra; Gazi Mustafa..."
Şimdi soruyorum:
Hangimiz yazsak, böyle yazmazdık?
Veya hangimiz, böyle düşünmedik, niye yazamadık diye üzülmedik?
Ama olsun!
Bir adam var, bir insanoğlu insan; "Türk'çü"lük yaptığını zannederek, aklınca birilerini öteleyen ama aslında çoğunluk tarafından ötelenenlerden çok daha fazla; "Ne mutlu Türk'üm diyene" formülünü benimsemiş ve milletten...
Bir vicdan sahibi var, bir Âdemoğlu Adam; "Bize milletimiz sorulmayacak" diyen çoğu dinciden; "Allah katında makbul olan takvadır"a sığınan çoğu kaçak mezhepçi mürâiden daha ahlâklı...
Bu adam, bir Rum!
Bu Adam, bir Hıristiyan!
Bu Adam; toprak vatanlaşsın diye can veren Şühedânın hakkını ve emeklerini reddetmeyen, asla inkâr etmeyen, yüreği hepimiz gibi çarpan ve yürek çarpıntısıyla bizden daha fazla çırpınan bir Evlâd-ı Millet!
Bu Adam; Stefo SEYİSOĞLU...
Tanımakla müftehîr olduğum, karakterli bir delikanlı...
Buluşturan'a, Tanıştıran'a, Kaynaştıran'a hamd ederim, şükrederim...
İstanbul'daki Gönüldaşlarımdan Allah rızası için bir ricam var: Sosyal medya arama motorlarından sorulduğu anda açık adresi ve kimliği bulunabilecek olan bu Kardeşimizi arayın, bulun!
O yiğit yürekle, o millet sîneli Delikanlıyla kucaklaşın...
Varlığını hissettiğinizi hissettirin ve varlığını hissedin Stefo'nun...
Stefo'nun ve şahsında Stefo gibi düşünen bütün vatandaşlarımızın, ömürdaşlarımızın, komşularımızın ve dostlarımızın, -şahsen- gadasını alırım.
Uğurlarında can veririm Vallahi...
Bir Türk Milletçisi olarak göğsümü gererek, hançeremi yırtarak; "Bu Adam bizden! Biz bu Adamdanız!" diye haykırırım...
Delikanlım!
Stefom!
Çocuk! N'olursun bana kızma, bana gönül koyma! Seni sevdiğimi ve ne kadar sevdiğimi haykırmam gerekti!
Eğer bugün sussaydım, lal olurdum...
"Gündüzün güneşe, gecenin aya,
Yavrunun anaya, kuşun yuvaya,
Ağacın toprağa, toprağın suya,
İnsanın insana ihtiyacı var..."
(Maksut Feryâdi).
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE..." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Kendisinden habersiz, kendisinden izinsiz...
Umarım; "Babam" diye hitâb ettiği bu fakîre kızmaz, kızarsa da gönül koymaz!
Bu has millet evladının kimliğini açıklamadan, sosyal medyada yaptığı iki paylaşımını kopyalayıp yapıştıracağım.
İstanbul'daki maç sonrası yapılan kahpe saldırıda şehit olan tanıdığı bir Güvenlik Görevlimizden bahsedip, onun şahsında Güvenlik güçlerimizin tamamına seslenmiş milletçe, millet evladınca, demiş ki:
"Çileden çıktığın zamanları biliriz!...
Yine de müsamaha gösterir, babacan davranırdın Vefa Amirim...
Senin nezdinde şehit olan tüm polis kardeşlerimizin ruhları şad olsun...
Hakkını helal et...
Gazi polislerimize de acil şifaları borç biliriz...
Varsın siz bize gaz sıkın, yeri gelince karşı karşıya gelelim...
Yeter ki ölmeyin!.."
Yine aynı kahpe saldırı ile ilgili bir başka paylaşımı ki bu paylaşımların sahibi dakikalar veya saniyelerle o kahpe patlamadan teyet geçmiş!
Yayın yasağından önce patlamayı ben bu Kardeşimizin paylaşımından öğrendiydim.
Diyor ki bu Delikanlı:
"% 99'u Müslüman olan bir ülkede yaşadığım için söylüyorum...
Bir taraf, dini değerlerimizi kullanarak, insanları afyon şurubu içmiş hale getirdi...
Diğer taraf, atasının ismini kullanıp, muhalefet adına yanlış yollara girdi...
Diğer bir taraf, kendi yok olmasın diye, dün canım çıksın dediğine, bugün canım der durumda...
Olan polise, askere, halka!...
Sana, bana!...
Yıllardır ölen, biziz!...
Ben onu bunu bilmem...
Bu ülke iki Mustafa'nın yolundan gitmeyi başaramadığı için bu durumda...
En başta; Muhammed Mustafa...
Sonra; Gazi Mustafa..."
Şimdi soruyorum:
Hangimiz yazsak, böyle yazmazdık?
Veya hangimiz, böyle düşünmedik, niye yazamadık diye üzülmedik?
Ama olsun!
Bir adam var, bir insanoğlu insan; "Türk'çü"lük yaptığını zannederek, aklınca birilerini öteleyen ama aslında çoğunluk tarafından ötelenenlerden çok daha fazla; "Ne mutlu Türk'üm diyene" formülünü benimsemiş ve milletten...
Bir vicdan sahibi var, bir Âdemoğlu Adam; "Bize milletimiz sorulmayacak" diyen çoğu dinciden; "Allah katında makbul olan takvadır"a sığınan çoğu kaçak mezhepçi mürâiden daha ahlâklı...
Bu adam, bir Rum!
Bu Adam, bir Hıristiyan!
Bu Adam; toprak vatanlaşsın diye can veren Şühedânın hakkını ve emeklerini reddetmeyen, asla inkâr etmeyen, yüreği hepimiz gibi çarpan ve yürek çarpıntısıyla bizden daha fazla çırpınan bir Evlâd-ı Millet!
Bu Adam; Stefo SEYİSOĞLU...
Tanımakla müftehîr olduğum, karakterli bir delikanlı...
Buluşturan'a, Tanıştıran'a, Kaynaştıran'a hamd ederim, şükrederim...
İstanbul'daki Gönüldaşlarımdan Allah rızası için bir ricam var: Sosyal medya arama motorlarından sorulduğu anda açık adresi ve kimliği bulunabilecek olan bu Kardeşimizi arayın, bulun!
O yiğit yürekle, o millet sîneli Delikanlıyla kucaklaşın...
Varlığını hissettiğinizi hissettirin ve varlığını hissedin Stefo'nun...
Stefo'nun ve şahsında Stefo gibi düşünen bütün vatandaşlarımızın, ömürdaşlarımızın, komşularımızın ve dostlarımızın, -şahsen- gadasını alırım.
Uğurlarında can veririm Vallahi...
Bir Türk Milletçisi olarak göğsümü gererek, hançeremi yırtarak; "Bu Adam bizden! Biz bu Adamdanız!" diye haykırırım...
Delikanlım!
Stefom!
Çocuk! N'olursun bana kızma, bana gönül koyma! Seni sevdiğimi ve ne kadar sevdiğimi haykırmam gerekti!
Eğer bugün sussaydım, lal olurdum...
"Gündüzün güneşe, gecenin aya,
Yavrunun anaya, kuşun yuvaya,
Ağacın toprağa, toprağın suya,
İnsanın insana ihtiyacı var..."
(Maksut Feryâdi).
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE..." Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017