Yarın 24 Temmuz, Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanışının 95'inci yılını kutlayacağız. Lozan bütün dünya devletleri ile eşit haklara ve anavatan topraklarının tümüne sahip bir Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası hukuka tescil belgesidir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle Türkiye'nin tapu senedidir.
20. yüzyılın başlangıcında Osmanlı Devleti önce Balkan Savaşları, sonra Birinci Dünya Savaşı ile Avrupa'daki ve Arabistan'daki tüm topraklarını ve yüz binlerce insanını kaybetti.
Ezelden beri Batı'nın hülyasını saran Türklerin Avrupa'dan atılması, artık Sevr Muahedesiyle gerçekleşiyor, Türkler Anadolu'da avuç içi kadar bir toprağa sıkıştırılıyordu ki; her şeyin bittiği sanıldığı bir sırada Türk milleti Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde silkinip ayağa kalkarak anavatanını düşmandan geri aldı. Osmanlı'nın külleri üzerinde bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti doğdu.
Türk milleti İstiklâl Savaşı'ndaki bu başarısını alınabilecek her karış toprağı sınırlarına katan, hak ve hukukunu ve bağımsızlığını en iyi şekilde koruyan bir barış antlaşması Lozan'la taçlandırmasını da bilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Anadolu'da kazanılan askeri zaferin cazibesine kapılıp, Lozan Konferansı'na aşırı isteklerle gitmek yerine, savaştan çok önce tespit edilmiş, Misak-ı Milli sınırlarını esas alan bir müzakere pozisyonunu seçmiş olması basiretli davranışının en belirgin örneğidir. Lozan'da, Musul hariç bu hedefe ulaşılmıştır.
Amma velâkin Sevr'i gerçekleştiremeyen ve Lozan'ı hazmedemeyenlerin hışmı ve kuyruk acısı devam etmektedir. Bugün Sevr'in adı BOP'a (Büyük Ortadoğu Projesi) çevrilmiştir. Bu isim değişikliği değildir sadece, Türkleri haritadan silmeye yönelik bir hedef büyütmedir aynı zamanda. Bu soytarıların ve hempalarının Atatürk'e ve Cumhuriyetimizin değerlerine saldırılarının temelinde yatan kin bundandır.
Zaman zaman ve şimdilerde tarihçi müsveddelerinin ve dahi bunların ağzına bakan, tarih konusunda cim karnında nokta kadar bilgisi olmayanların geveledikleri şu: "Ege adalarını Lozan'da verdik", bu uyduruk tezin davet ettiği soru da, "Ege adalarını Lozan'da mı verdik?" kuşkusudur.
Sorunun cevabı tarih kitaplarındadır. Kitaplardaki bilgi ve dayandıkları belgeler göstermektedir ki, Ege adaları Lozan'da kaybedilmemiştir. Yeni Osmanlılar buna üzülseler de, bilim namusumuz gereği gerçeği söyleyelim: Ege adalarını Osmanlı kaybetmiştir.
1827 yılında Osmanlı-Mısır ortak donanması İngiliz-Fransız-Rus ortak donanması tarafından Navarin'de yakıldıktan sonra Osmanlı Devleti, Ege'de deniz üstünlüğünü kaybetmiştir.
1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı neticesinde imzalanan Edirne Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu, Yunanistan'ın bağımsızlığını kabul etmiştir. Bu anlaşma ile Ege adalarının bir kısmı Yunanistan'a verilmiştir. Trablusgarp ve Balkan Savaşları sonunda da Osmanlı, Ege'deki tüm adaları kaybetmiştir.
10 Ağustos 1920'de Osmanlı İmparatorluğuna imzalattırılan Sevr Antlaşması, Ege adalarının (Gökçeada ve Bozcaada dahil) Yunanistan'a; 1911 Trablusgarp Savaşı'nda İtalya tarafından işgal edilen 12 adanın da İtalya'ya bırakılmasını öngörmekte idi.
Anlaşılıyor ki, Lozan'a giderken Ege adaları ve Oniki Ada zaten bizim değildi. Bizim olmayan bir şeyi veremeyeceğimize göre "Adaları Lozan'da verdik" lafı koskoca bir yalandır.
Lozan'da Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış bir ülke olarak masaya oturduğumuzdan, Osmanlı'nın kaybettiği adalardan karasularımız içindeki ada, adacık ve kayalıkların Türkiye'ye ait olduğu kabul ettirilmiştir.
Bugünkü siyasal iktidar ise Türkiye'ye ait olan adalardan 18'inin Yunanistan tarafından haksız olarak ve alenen işgali karşısında suskun ve hareketsizdir. Adaları Lozan'da kaybettik safsatası ile bu ayıp, bu sorumsuzluk örtülemez.
20. yüzyılın başlangıcında Osmanlı Devleti önce Balkan Savaşları, sonra Birinci Dünya Savaşı ile Avrupa'daki ve Arabistan'daki tüm topraklarını ve yüz binlerce insanını kaybetti.
Ezelden beri Batı'nın hülyasını saran Türklerin Avrupa'dan atılması, artık Sevr Muahedesiyle gerçekleşiyor, Türkler Anadolu'da avuç içi kadar bir toprağa sıkıştırılıyordu ki; her şeyin bittiği sanıldığı bir sırada Türk milleti Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde silkinip ayağa kalkarak anavatanını düşmandan geri aldı. Osmanlı'nın külleri üzerinde bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti doğdu.
Türk milleti İstiklâl Savaşı'ndaki bu başarısını alınabilecek her karış toprağı sınırlarına katan, hak ve hukukunu ve bağımsızlığını en iyi şekilde koruyan bir barış antlaşması Lozan'la taçlandırmasını da bilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Anadolu'da kazanılan askeri zaferin cazibesine kapılıp, Lozan Konferansı'na aşırı isteklerle gitmek yerine, savaştan çok önce tespit edilmiş, Misak-ı Milli sınırlarını esas alan bir müzakere pozisyonunu seçmiş olması basiretli davranışının en belirgin örneğidir. Lozan'da, Musul hariç bu hedefe ulaşılmıştır.
Amma velâkin Sevr'i gerçekleştiremeyen ve Lozan'ı hazmedemeyenlerin hışmı ve kuyruk acısı devam etmektedir. Bugün Sevr'in adı BOP'a (Büyük Ortadoğu Projesi) çevrilmiştir. Bu isim değişikliği değildir sadece, Türkleri haritadan silmeye yönelik bir hedef büyütmedir aynı zamanda. Bu soytarıların ve hempalarının Atatürk'e ve Cumhuriyetimizin değerlerine saldırılarının temelinde yatan kin bundandır.
Zaman zaman ve şimdilerde tarihçi müsveddelerinin ve dahi bunların ağzına bakan, tarih konusunda cim karnında nokta kadar bilgisi olmayanların geveledikleri şu: "Ege adalarını Lozan'da verdik", bu uyduruk tezin davet ettiği soru da, "Ege adalarını Lozan'da mı verdik?" kuşkusudur.
Sorunun cevabı tarih kitaplarındadır. Kitaplardaki bilgi ve dayandıkları belgeler göstermektedir ki, Ege adaları Lozan'da kaybedilmemiştir. Yeni Osmanlılar buna üzülseler de, bilim namusumuz gereği gerçeği söyleyelim: Ege adalarını Osmanlı kaybetmiştir.
1827 yılında Osmanlı-Mısır ortak donanması İngiliz-Fransız-Rus ortak donanması tarafından Navarin'de yakıldıktan sonra Osmanlı Devleti, Ege'de deniz üstünlüğünü kaybetmiştir.
1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı neticesinde imzalanan Edirne Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu, Yunanistan'ın bağımsızlığını kabul etmiştir. Bu anlaşma ile Ege adalarının bir kısmı Yunanistan'a verilmiştir. Trablusgarp ve Balkan Savaşları sonunda da Osmanlı, Ege'deki tüm adaları kaybetmiştir.
10 Ağustos 1920'de Osmanlı İmparatorluğuna imzalattırılan Sevr Antlaşması, Ege adalarının (Gökçeada ve Bozcaada dahil) Yunanistan'a; 1911 Trablusgarp Savaşı'nda İtalya tarafından işgal edilen 12 adanın da İtalya'ya bırakılmasını öngörmekte idi.
Anlaşılıyor ki, Lozan'a giderken Ege adaları ve Oniki Ada zaten bizim değildi. Bizim olmayan bir şeyi veremeyeceğimize göre "Adaları Lozan'da verdik" lafı koskoca bir yalandır.
Lozan'da Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış bir ülke olarak masaya oturduğumuzdan, Osmanlı'nın kaybettiği adalardan karasularımız içindeki ada, adacık ve kayalıkların Türkiye'ye ait olduğu kabul ettirilmiştir.
Bugünkü siyasal iktidar ise Türkiye'ye ait olan adalardan 18'inin Yunanistan tarafından haksız olarak ve alenen işgali karşısında suskun ve hareketsizdir. Adaları Lozan'da kaybettik safsatası ile bu ayıp, bu sorumsuzluk örtülemez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023