İlmin fazileti hakkındaki sözleri
Ey insanlar! Bilin ki, dinin kemali, ilim talep etmek ve o ilimle amel etmektir. İlim talep etmek, size mal elde etmekten daha farzdır
05.02.2025 00:19:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
"Ey insanlar! Bilin ki, dinin kemali, ilim talep etmek ve o ilimle amel etmektir. İlim talep etmek, size mal elde etmekten daha farzdır.
Çünkü mal aranızda taksim edilmiş ve garanti edilmiştir (her kesin payı bellidir). Adaletli biri onu taksim etmiş ve ona kefil olmuştur; taahhüdüne vefa edecektir.
Fakat ilim, ilim ehlinin göğsünde sizin için hazinedir ve ilmi, ehlinden talep etmekle görevlendirilmişsiniz. Öyleyse onu talep edin; bilin ki, çok servet dini yok eder, kalbi katılaştırır.
Ama çok ilim ve onunla amel etmek, dini doğrultur, cennete ulaşmaya da bir vesiledir. Mal, harcanmakla azalır, fakat ilim harcanmakla çoğalır. İlmi onu ezberleyen ve rivayet edenlere yaymak, onu harcamaktır.
Bilin ki, âlimle oturmak, ona uymak, Allah'ın güzel mükâfat vereceği bir dindir (tutumdur). Âlime itaat etmek haseneleri (iyilikleri) çoğaltır, günahları yok eder, mümin için de bir azık olur. İlim, hayatlarında müminler için yücelik, ölümlerinden sonra ise güzellikle anılmalarına vesiledir.
İlmin faziletleri çoktur; onun başı tevazudur; gözü, hasetten uzak olmaktır; kulağı, anlamaktır; dili, doğru olmaktır; koruyucusu, inceleme ve araştırmadır; kalbi, iyi niyetli olmaktır; aklı, işlerin sebeplerini bilmektir; eli, rahmettir; himmeti, selamettir; ayağı, âlimleri ziyaret etmektir; hikmeti, vera'dır (haram ve şüpheli şeylerden çekinmektir);
Karargâhı, kurtuluştur; komutanı, afiyettir; bineği, vefadır; silahı, yumuşak konuşmaktır; kılıcı, razı olmaktır; yayı, dostça geçinmektir; ordusu, bilginlerle konuşmaktır; malı, edeptir; yatırımı, günahlardan kaçınmaktır; azığı, bilmektir; meskeni, uzlaşmaktır; kılavuzu, hidayettir; arkadaşı, iyilerle oturup kalkmaktır.
İyilik yapmak, hayır ameli gizlemek, belalara karşı sabırlı olmak ve musibetleri dile getirmemek, cennet hazinelerindendir.
Güzel ahlâk, en iyi arkadaştır; müminin amel defterinin unvanı güzel ahlâkıdır.
Zahit olan kimse; sabrına, haram galip olmayan, helal ise şükretmesine engel olmayan kimsedir.
Abdullah İbn Abbas'a şöyle yazdı: (Allah'a hamd-u sena, Peygamber'e salât-u selâmdan) sonra, şüphesiz ki insan, kaybedilmemesi gereken şeylere ulaşmakla hoşnut olduğu gibi, elde edemeyeceği şeylere ulaşamamakla da üzülür.
Sevincin, ahiretten elde ettiğin, teessüfün ise, ondan kaybettiğin şeyle olmalıdır. Dünyadan elde ettiğin şeyle çok hoşnut olma, ondan ulaşamadığın şeye de çok üzülme. Yaşantında, bütün gayretin ölümden sonraki şeyler için olmalıdır.
Dünyayı yermek hususunda şöyle buyurdular: O, başlangıcı çile ve zorluk, sonu ise fena ve yokluk olan bir yurttur. Helalinde hesap var; haramında azap var. Bu yurtta sıhhatli ve salim olan güven içerisinde olduğunu sanır, hastalanan ise (kötülüklerden) pişmanlık duyar.
Zenginleşen, kendini kaybeder; fakir düşen üzüntülere kapılır. Dünya, onu elde etmeye çalışandan kaçar; oturup onu aramayana gelir çatar. Kim ona (istekle, hasretle) bakarsa, onu kör eder; kim ona ibret gözüyle bakarsa onu basiretli kılar.
Dostlukta aşırı gitme, olur ki o dost bir gün düşman kesilir; düşmanlıkta da haddi aşma, olur ki o düşman bir gün dost olur.
Akıl gibi zenginlik, bilgisizlik gibi de fakirlik yoktur.
İnsanın değeri, becerdiği şeylerle ölçülür.
Heybet hüsrana, utangaçlık da mahrumiyete yol açar. Hikmet, müminin yitik malıdır; bu mal, şer ehlinin elinde olsa bile onu alması gerekir.
İlim taşıyanlar, onu hakkıyla taşırlarsa, Allah, melekler ve Allah'ın itaatinde bulunan kimseler tarafından sevilirler. Fakat onlar ilmi, dünyayı elde etmek için kullanırlarsa, Allah onlara gazap eder ve halkın gözünden de düşerler.
En iyi ibadet; sabır, sükût ve kurtuluşu (İmam Mehdi'nin zuhurunu) beklemektir.
Her musibetin bir zamanı vardır, o zaman mutlak yaşanmalıdır; o musibet birinizin başına geldiğinde, zamanı gelip geçene kadar teslim olup sabretsin. Zira musibetin yöneldiği zaman onu gidermek için çare aramak, onun zorluğunu çoğaltır.
Malik Eşter'e şöyle buyurdular: Ey Malik, bu sözü benden belle ve onu kavramaya çalış. Ey Malik, yakini zayıf olanın mertliği zayıf olur. Tamahı kendine huy edinen, kendisini alçaltır.
Zor durumda olduğunu açıklayan, alçalmaya razı olur. Sırrını açığa vuran, kendisini küçültür. Dilini kendisine buyruk sahibi eden (diline geleni söyleyen), kendisini tehlikeye atmış olur.
Aşırı istek, şahsiyeti öldürür. Her şeye göz dikeni, arzuları yalnız bıraktırır. Cimrilik ayıptır; korkaklık noksanlıktır; vera' (haram ve şüpheli şeylerden çekinmek) kalkandır.
Şükür, servettir; (çünkü şükretmek nimeti çoğaltır). Sabır, yiğitliktir. Yoksul, kendi şehrinde gariptir. Fakirlik, zeki olanı bile kendi delilini açıklamakta aciz kılar. Hoşnutluk, ne güzel eş ve dosttur.
Edep, eskimeyen bir elbisedir. Herkesin makamı, aklı miktarıncadır; gönül, sır sandığıdır.
Tedbirli davranmak (şüpheli durumlarda araştırma yapmak), ihtiyattır. Düşünce, saf bir aynadır. Sabırlı olmak, üstün bir huydur.
Sadaka, kurtarıcı bir ilaçtır. İnsanların bugünkü amelleri, yarın gözlerinin önüne dikilir. İbret almak, iyi bir uyarıcıdır. Güler yüzlülük, dostluğun yuvasıdır.
Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir. Sabrı olmayanın imanı olmaz.
Size ardında ölüm olan bir süre tanınmıştır. Sizinle birlikte, amellerin önünü alan arzular vardır. Öyleyse fırsatı ganimet bilin, ölümden daha çabuk davranın (ölümden önce bir iş yapmaya çalışın); arzuyu yalan bilin; amelden azık toplayın.
Var mı başka bir kurtuluş yolu, kaçacak yer, firar edilecek bir taraf? Var mı sığınılacak, iltica edilecek bir yer? Öyleyse nereye gidiyorsunuz?"
Çünkü mal aranızda taksim edilmiş ve garanti edilmiştir (her kesin payı bellidir). Adaletli biri onu taksim etmiş ve ona kefil olmuştur; taahhüdüne vefa edecektir.
Fakat ilim, ilim ehlinin göğsünde sizin için hazinedir ve ilmi, ehlinden talep etmekle görevlendirilmişsiniz. Öyleyse onu talep edin; bilin ki, çok servet dini yok eder, kalbi katılaştırır.
Ama çok ilim ve onunla amel etmek, dini doğrultur, cennete ulaşmaya da bir vesiledir. Mal, harcanmakla azalır, fakat ilim harcanmakla çoğalır. İlmi onu ezberleyen ve rivayet edenlere yaymak, onu harcamaktır.
Bilin ki, âlimle oturmak, ona uymak, Allah'ın güzel mükâfat vereceği bir dindir (tutumdur). Âlime itaat etmek haseneleri (iyilikleri) çoğaltır, günahları yok eder, mümin için de bir azık olur. İlim, hayatlarında müminler için yücelik, ölümlerinden sonra ise güzellikle anılmalarına vesiledir.
İlmin faziletleri çoktur; onun başı tevazudur; gözü, hasetten uzak olmaktır; kulağı, anlamaktır; dili, doğru olmaktır; koruyucusu, inceleme ve araştırmadır; kalbi, iyi niyetli olmaktır; aklı, işlerin sebeplerini bilmektir; eli, rahmettir; himmeti, selamettir; ayağı, âlimleri ziyaret etmektir; hikmeti, vera'dır (haram ve şüpheli şeylerden çekinmektir);
Karargâhı, kurtuluştur; komutanı, afiyettir; bineği, vefadır; silahı, yumuşak konuşmaktır; kılıcı, razı olmaktır; yayı, dostça geçinmektir; ordusu, bilginlerle konuşmaktır; malı, edeptir; yatırımı, günahlardan kaçınmaktır; azığı, bilmektir; meskeni, uzlaşmaktır; kılavuzu, hidayettir; arkadaşı, iyilerle oturup kalkmaktır.
İyilik yapmak, hayır ameli gizlemek, belalara karşı sabırlı olmak ve musibetleri dile getirmemek, cennet hazinelerindendir.
Güzel ahlâk, en iyi arkadaştır; müminin amel defterinin unvanı güzel ahlâkıdır.
Zahit olan kimse; sabrına, haram galip olmayan, helal ise şükretmesine engel olmayan kimsedir.
Abdullah İbn Abbas'a şöyle yazdı: (Allah'a hamd-u sena, Peygamber'e salât-u selâmdan) sonra, şüphesiz ki insan, kaybedilmemesi gereken şeylere ulaşmakla hoşnut olduğu gibi, elde edemeyeceği şeylere ulaşamamakla da üzülür.
Sevincin, ahiretten elde ettiğin, teessüfün ise, ondan kaybettiğin şeyle olmalıdır. Dünyadan elde ettiğin şeyle çok hoşnut olma, ondan ulaşamadığın şeye de çok üzülme. Yaşantında, bütün gayretin ölümden sonraki şeyler için olmalıdır.
Dünyayı yermek hususunda şöyle buyurdular: O, başlangıcı çile ve zorluk, sonu ise fena ve yokluk olan bir yurttur. Helalinde hesap var; haramında azap var. Bu yurtta sıhhatli ve salim olan güven içerisinde olduğunu sanır, hastalanan ise (kötülüklerden) pişmanlık duyar.
Zenginleşen, kendini kaybeder; fakir düşen üzüntülere kapılır. Dünya, onu elde etmeye çalışandan kaçar; oturup onu aramayana gelir çatar. Kim ona (istekle, hasretle) bakarsa, onu kör eder; kim ona ibret gözüyle bakarsa onu basiretli kılar.
Dostlukta aşırı gitme, olur ki o dost bir gün düşman kesilir; düşmanlıkta da haddi aşma, olur ki o düşman bir gün dost olur.
Akıl gibi zenginlik, bilgisizlik gibi de fakirlik yoktur.
İnsanın değeri, becerdiği şeylerle ölçülür.
Heybet hüsrana, utangaçlık da mahrumiyete yol açar. Hikmet, müminin yitik malıdır; bu mal, şer ehlinin elinde olsa bile onu alması gerekir.
İlim taşıyanlar, onu hakkıyla taşırlarsa, Allah, melekler ve Allah'ın itaatinde bulunan kimseler tarafından sevilirler. Fakat onlar ilmi, dünyayı elde etmek için kullanırlarsa, Allah onlara gazap eder ve halkın gözünden de düşerler.
En iyi ibadet; sabır, sükût ve kurtuluşu (İmam Mehdi'nin zuhurunu) beklemektir.
Her musibetin bir zamanı vardır, o zaman mutlak yaşanmalıdır; o musibet birinizin başına geldiğinde, zamanı gelip geçene kadar teslim olup sabretsin. Zira musibetin yöneldiği zaman onu gidermek için çare aramak, onun zorluğunu çoğaltır.
Malik Eşter'e şöyle buyurdular: Ey Malik, bu sözü benden belle ve onu kavramaya çalış. Ey Malik, yakini zayıf olanın mertliği zayıf olur. Tamahı kendine huy edinen, kendisini alçaltır.
Zor durumda olduğunu açıklayan, alçalmaya razı olur. Sırrını açığa vuran, kendisini küçültür. Dilini kendisine buyruk sahibi eden (diline geleni söyleyen), kendisini tehlikeye atmış olur.
Aşırı istek, şahsiyeti öldürür. Her şeye göz dikeni, arzuları yalnız bıraktırır. Cimrilik ayıptır; korkaklık noksanlıktır; vera' (haram ve şüpheli şeylerden çekinmek) kalkandır.
Şükür, servettir; (çünkü şükretmek nimeti çoğaltır). Sabır, yiğitliktir. Yoksul, kendi şehrinde gariptir. Fakirlik, zeki olanı bile kendi delilini açıklamakta aciz kılar. Hoşnutluk, ne güzel eş ve dosttur.
Edep, eskimeyen bir elbisedir. Herkesin makamı, aklı miktarıncadır; gönül, sır sandığıdır.
Tedbirli davranmak (şüpheli durumlarda araştırma yapmak), ihtiyattır. Düşünce, saf bir aynadır. Sabırlı olmak, üstün bir huydur.
Sadaka, kurtarıcı bir ilaçtır. İnsanların bugünkü amelleri, yarın gözlerinin önüne dikilir. İbret almak, iyi bir uyarıcıdır. Güler yüzlülük, dostluğun yuvasıdır.
Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir. Sabrı olmayanın imanı olmaz.
Size ardında ölüm olan bir süre tanınmıştır. Sizinle birlikte, amellerin önünü alan arzular vardır. Öyleyse fırsatı ganimet bilin, ölümden daha çabuk davranın (ölümden önce bir iş yapmaya çalışın); arzuyu yalan bilin; amelden azık toplayın.
Var mı başka bir kurtuluş yolu, kaçacak yer, firar edilecek bir taraf? Var mı sığınılacak, iltica edilecek bir yer? Öyleyse nereye gidiyorsunuz?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.