"Kampüs" sözcüğü İtalyanca "campo" sözcüğünden gelmekte ve İtalya'daki ilk üniversite yapılarının sembolik bir biçimde gruplanmasını anlatmaktadır.
Zamanla üniversiteler daha büyüdükçe ve karmaşıklaştıkça üniversite yapıları topluluğunu ve bu yapılar arasındaki birbiriyle ilişkili açık alanları ifade etmek üzere "kampüs" kelimesi kullanılmaya başlanmıştır.
Bugünkü tanımıyla kampüs, şehir merkezi dışında kurulmuş bir eğitim kurumunun, birbiri ile ilişkili açık ve kapalı mekânlarının bütününü, başka bir deyişle kurumun tüm fiziksel varlığını tanımlamak üzere kullanılmaktadır.
Kampüs kavramı tanım olarak kent merkezinin dışında kurulmuş bir yerleşke anlamındadır. Buna göre kampüsün kendi kendine yeterli bağımsız bir bütün olarak tasarlanması gerekmektedir.
Yerel yönetim (mahalli idare) seçimlerine çeyrek kala belediye başkan adayları ve üyesi oldukları siyasi partiler; kültür mirasının yaşatılmasından yaşanabilir kentsel dış mekânların tasarımına kadar çeşitli tasarım politikaları üretmektedirler.
Kentsel gelişme sürecinde kentsel tasarımın önemli bir boyutu olan kampüs tasarımı, üretilen politikalar içinde hak ettiği yeri bulamamıştır.
Üniversitenin temel amacı "bilgi" üretmektir. Tabii bu hizmetin yerine getirilmesinde, bilgiyi alanlar (öğrenciler), bilgiyi sunanlar (öğretim elemanları), bu bilgi alışverişi ortamında gerekli konforu ve hizmetleri sağlayan görevliler yer almaktadır.
Bilgiyi alanlar, kampüs kullanıcıları içinde en kalabalık ve yaş ortalaması en genç gruptur. Kampüste bir yaşam alanı ve kullanıcıların ihtiyaçları vardır. Kampüs sadece bu alanı kullananlara karşı değil, yakın çevre sakinleri açısından da bir yükümlülük üstlenmiştir o da, öğrencilerinin dışında çevre halkına sosyal ve kültürel hizmet sunma sorumluluğudur.
Tüm bunların yerine getirilmesi ancak bütüncül bir planlama anlayışı ve bunun kentsel tasarım aracılığında mekâna indirgenmesiyle mümkündür.
Bir üniversite kampüs alanı tasarımında toplumsal ihtiyaçlar ve hedeflerin başında davranış eğitimi, mekânsal eğitim ve görgü kazandırma gelmektedir.
Toplantı salonlarının, tiyatro, sinema, konser amaçlı salonların, kapalı spor alanlarının, kafeterya ve benzerlerinin; yeşil alanların, spor alanlarının, açık kültürel aktivite alanlarının kullanımı "mekânsal eğitim"in yansımalarıdır.
Davranış eğitimi ve görgü kazandırma ise, sosyalleşme, toplanma, bilgilendirme gibi konularda gerçekleşmelidir.
Üniversitelerimizin dünya ölçeğinde başarılı olmasını istiyoruz. Lakin gereğini yerine getirmiyorsak bu isteğimiz platonik aşktan öteye gidemez.
Bireylerin, kentlerin, ülkelerin geleceği birbirine bağlı artık. Olumlu veya olumsuz her bir adım başka hayatları da etkilemektedir.
Başka bir dünyanın, daha iyi ve daha insani bir yaşamın gerçekleşmesi; doğaya, çevreye, insanın geleceğine saygılı bir planlamanın yapılması ile mümkün olabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023