Hz. Peygamberin (s.a.a), Gadir-i Hum günü, Maide Suresi 67. ayetinin emri gereği Hz. Ali'yi (k.veche) kendinden sonraki halifesi, velayet imamı ve kıyamete değin hidayet önderi olarak ümmetine ilan etmesine dair hadis ve haberler, inkarı küfrü gerektiren mütevatir ahkamdandır. (Gazzali, Sırru'lÂlemeyn ve KeşfuMaFi'd-Dareyn, Millet Kütüp., A. E. Arabi, Yazma-915, s. 15-16; es-Suyuti, Ezharu'lMütenasireBiAhbari'lMütevatire, Beyrut-1985, s. 12-13, 277-282; Aliyyul Kari, MirkatulMefatih, Beyrut, c. 11, s. 248, H. No: 6-6092;İbni Hacer Askalanî,Metalibu'l-Aliyye, Riyad-2000, c. 16, s. 142, H.No: 394; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, İcmal Yay., İstanbul, s.353-455).
Gazzali'nin deyimiyle "nefislerinin riyaset ihtiraslarına kapılıp güç bayraklarını dalgalandıranlar", ahkamın mütevatir olması sebebiyle onu inkar etmek yerine, huzurda ikrar edip gereğini üç-dört ay sonra ihlal yolunu seçtiler. Lakin her dara-zora girdiklerinde İmam Ali'nin kapısına düştüler, onun ilim ve hikmetiyle çıkış yolu bulabildiler.
Geçmişten günümüze, Sakife'de tohumu atılmış ve Muaviye ile dal-budak salmış olan Emevi siyaseti, kendi haksız-yetkisiz iktidarı için tehdit addettiği bu mütevatir gerçeği Müslümanların gönlünden söküp atmak üzere, ilim ve ictihad kisveli birçok entrika, tevil ve batıllar türetmiştir.
Bu tevilata göre, İmam Ali hakkındaki ayet ve hadislerde geçen "Velî" ve "Mevlâ" kavramları, hilafet ve siyasi önderlik anlamında değil; dost, yardımcı, arkadaş, yol gösteren ve manevi rehber manasınaymış! (İbnKuteybe, TeviluMuhteIifu'I Hadis, Daruİbn Affan-2009,s. 51-52)
Yanlış mananın yanlış tevili bu olsa gerektir?
İlk günden bugüne İslamcı kisveli siyaset, bu bid'at ve batıl teviller üzerine bina edilmiş; İslam'ın mütevatir ahkamı, siyasete kurban edilmiştir.
Bu uydurma tevillerin İslam milletine faturası ise, Resulullah'ın cennet gülü Hz. Hüseyin ve yarenlerine reva görülen mezalim başta olmak üzere dünden bugüne İslam coğrafyasında yaşanan katliamlar, insanlık ve İslamlık dışı ahvaldir!
Hakikat şu ki, sadece Ehl-i Beyt ve Şia kaynakları değil; Sünni kaynaklar da, Hz. Ali hakkındaki ayet vehadislerde geçen "Velî" ve "Mevlâ" nitelemeleri, hem hilafet, hem de manevi rehberlik manalarını ifade etmektedir.
Hatta birçok hadiste de Rasulullah'ın Hz. Ali'ye dair bizzat "halifetîminbe'dî/ benden sonraki halifem" şeklinde apaçık beyanları mevcuttur? Gönlü karışıklar için birkaç notsunalım:
1- Gadir-i Hum hutbesinde Hz. Peygamber'in, kendisi ile Hz. Ali'nin ortak vasfı olarak "evlâ bi'lmü'minin" şeklinde üç-dört kere tekrar ettiği "evlâ" kavramı, Ahzab Suresi 6. ayette geçtiği üzere, yerine halef bırakmada (istihlaf), kamuya yönelik hüküm vermede ve idarede adaleti ikame etmede öncelik manası içermektedir. (Taberi, Camiu'l-Beyan, Kahire-2001, 1. baskı, c. 19, ss. 14-16).
İbnu'l-Cevzî, Hâzin, Nesefî, Şevkanî, Bağevive sair ulema da aynı manaya atıfta bulunmuşlardır (İbnu'l-Cevzî, Zâdu'l-Mesîr, Beyrut-1404, c.6, s. 182; Hâzin, Lübabu't-Te'vil, 1415 baskısı, c.5, s. 105; Nesefî, Tefsir, Beyrut, c.3, s. 297; Şevkânî, Fethu'l-Kadir, Beyrut, c.4, s. 26; el-Bağavi, Tefsir, Daru'l-Marife, Beyrut, c. 3, s. 507).
2- Gadir-i Hum'un mütevatir ve sahih rivayetlerinde hem "Mevlâ", hem de "Velî" ifadeleri mevcuttur. (İbnMace, c. 1, s. 43; Nesai, Hasais, s. 96; Bezzar, Müsned, c., s. 41). Bu ifadeler, hem hilafet, hem de manevi önderlik manalarını cemeder. Nitekim İmam Gazzali, Sakife ehli için "Böylece kendisinden sonra vekil bırakandan (Hz. Peygamberden) yüz çevirdiler" der. (Gazzali, Sırru'lÂlemeyn ve KeşfuMaFi'd-Dareyn, Millet Kütüp., A. E. Arabi, Yazma-915, s. 15-16; Zehebi, SiyeruA'lami'n-Nubelâ, Beyrut-1996, c. 19, s. 328).
Allame İbn Talha eş-Şafii, İmam SıbtİbnCevzi el-Hanefî, Hafız Ebu Said es-Sakafi, Hafız İbn Yusuf el-Gencî eş-Şafi, el-Ferğanî, el-Makrizîve sair ulema, Gadir-i Hum'daki velayet hadislerinde, İmam Ali'nin hilafeti, imameti ve istihlafının sabit olduğuna dikkat çeker (İbn Talha, Metalibu's-Suul(Tahk.: M. A. Atıyye) s. 98; SıbtİbnCevzî, Tezkire, Beyrut-1401, s. 38-39; el-Gencî, Kifayetu't-Talib, Tahran-1404, s. 166-167; el-Makrizî, el-Mevaizve'l-İ'tibar, Beyrut, c. 2, s. 220).
3- Sünni kaynaklardaki birçok sahih hadiste, Hz. Peygamber'in, Hz. Ali'ye dair "Ey Ali, sen, benden sonra her bir mü'min için benim halifemsin"şeklinde, hilafet dışında hiçbir yoruma açık olmayan bizzat "halifetîminbe'dî" beyanı vardır. Bu hadislerin ravileri de, Buhari ve Müslim'in şartlarını haiz sika/güvenilir kimselerdir.(İbnEbi Asım, es-Sünne (Tahk.: Dr. İbn Faysal el-Cevabire), Riyad-1998, c.2, s. 799, H. No: 1222; Ahmed, Müsned, Daru'l-Hadis, c. 16, s. 28, H. No: 21470; Ahmed, Müsned (A. M. Şakir) c.3, s. 331-333, H. No: 3062; el-Bani, Sahihu'l-Camiu's-Sağır, c.1, s. 482, H. No: 2457; İbn Kesir, el-Bidaye (tahk.: İbnAbdilmuhsin et-Turkî) c. 11, s. 42-44)
Hatta Rasulullah, İmam Ali'nin "kendisinin halifesi" olduğunu, risaletinin henüz ilk yıllarında "Önce en yakın akrabanı uyar" (Şuara Suresi 26/214) ayeti nazil olup, yakınlarını birkaç kere topladığı, yemek yedirdiği ve onları İslam'a davet ettiğinde ilan etmiştir. Orada Hz. Peygamber'in davetine Ali'den başkası icabet etmez. (Taberi, Tarih, c. 2, s. 63; Ahmed, Müsned, c. 1, s. 111; Heysemi, ez-Zevaid, c. 8, s. 302).
Bunlar Sünni kaynaklarda nakledilen sahih ve mütevatir gerçeklerdir.
Bu gerçekler gösteriyor ki, İmam Ali'nin hilafete nasb edilmesini ne inkar etmek mümkündür, ne de bu bağlamdaki hadisleri "dost, arkadaş, sahip" gibi manalara yuvarlayıp onun maddi ve manevi hilafetini gasp etmek?
İslam'ın bu mütevatir gerçeğine inanıyor diye Amerika ve Haçlı aklıyla Müslümanlara savaş açıp İslam coğrafyasını kan gölüne çevirmek ise Emevî siyasetinden ve Yezid'in mezaliminden daha ağır bir vahşettir.
Gazzali'nin deyimiyle "nefislerinin riyaset ihtiraslarına kapılıp güç bayraklarını dalgalandıranlar", ahkamın mütevatir olması sebebiyle onu inkar etmek yerine, huzurda ikrar edip gereğini üç-dört ay sonra ihlal yolunu seçtiler. Lakin her dara-zora girdiklerinde İmam Ali'nin kapısına düştüler, onun ilim ve hikmetiyle çıkış yolu bulabildiler.
Geçmişten günümüze, Sakife'de tohumu atılmış ve Muaviye ile dal-budak salmış olan Emevi siyaseti, kendi haksız-yetkisiz iktidarı için tehdit addettiği bu mütevatir gerçeği Müslümanların gönlünden söküp atmak üzere, ilim ve ictihad kisveli birçok entrika, tevil ve batıllar türetmiştir.
Bu tevilata göre, İmam Ali hakkındaki ayet ve hadislerde geçen "Velî" ve "Mevlâ" kavramları, hilafet ve siyasi önderlik anlamında değil; dost, yardımcı, arkadaş, yol gösteren ve manevi rehber manasınaymış! (İbnKuteybe, TeviluMuhteIifu'I Hadis, Daruİbn Affan-2009,s. 51-52)
Yanlış mananın yanlış tevili bu olsa gerektir?
İlk günden bugüne İslamcı kisveli siyaset, bu bid'at ve batıl teviller üzerine bina edilmiş; İslam'ın mütevatir ahkamı, siyasete kurban edilmiştir.
Bu uydurma tevillerin İslam milletine faturası ise, Resulullah'ın cennet gülü Hz. Hüseyin ve yarenlerine reva görülen mezalim başta olmak üzere dünden bugüne İslam coğrafyasında yaşanan katliamlar, insanlık ve İslamlık dışı ahvaldir!
Hakikat şu ki, sadece Ehl-i Beyt ve Şia kaynakları değil; Sünni kaynaklar da, Hz. Ali hakkındaki ayet vehadislerde geçen "Velî" ve "Mevlâ" nitelemeleri, hem hilafet, hem de manevi rehberlik manalarını ifade etmektedir.
Hatta birçok hadiste de Rasulullah'ın Hz. Ali'ye dair bizzat "halifetîminbe'dî/ benden sonraki halifem" şeklinde apaçık beyanları mevcuttur? Gönlü karışıklar için birkaç notsunalım:
1- Gadir-i Hum hutbesinde Hz. Peygamber'in, kendisi ile Hz. Ali'nin ortak vasfı olarak "evlâ bi'lmü'minin" şeklinde üç-dört kere tekrar ettiği "evlâ" kavramı, Ahzab Suresi 6. ayette geçtiği üzere, yerine halef bırakmada (istihlaf), kamuya yönelik hüküm vermede ve idarede adaleti ikame etmede öncelik manası içermektedir. (Taberi, Camiu'l-Beyan, Kahire-2001, 1. baskı, c. 19, ss. 14-16).
İbnu'l-Cevzî, Hâzin, Nesefî, Şevkanî, Bağevive sair ulema da aynı manaya atıfta bulunmuşlardır (İbnu'l-Cevzî, Zâdu'l-Mesîr, Beyrut-1404, c.6, s. 182; Hâzin, Lübabu't-Te'vil, 1415 baskısı, c.5, s. 105; Nesefî, Tefsir, Beyrut, c.3, s. 297; Şevkânî, Fethu'l-Kadir, Beyrut, c.4, s. 26; el-Bağavi, Tefsir, Daru'l-Marife, Beyrut, c. 3, s. 507).
2- Gadir-i Hum'un mütevatir ve sahih rivayetlerinde hem "Mevlâ", hem de "Velî" ifadeleri mevcuttur. (İbnMace, c. 1, s. 43; Nesai, Hasais, s. 96; Bezzar, Müsned, c., s. 41). Bu ifadeler, hem hilafet, hem de manevi önderlik manalarını cemeder. Nitekim İmam Gazzali, Sakife ehli için "Böylece kendisinden sonra vekil bırakandan (Hz. Peygamberden) yüz çevirdiler" der. (Gazzali, Sırru'lÂlemeyn ve KeşfuMaFi'd-Dareyn, Millet Kütüp., A. E. Arabi, Yazma-915, s. 15-16; Zehebi, SiyeruA'lami'n-Nubelâ, Beyrut-1996, c. 19, s. 328).
Allame İbn Talha eş-Şafii, İmam SıbtİbnCevzi el-Hanefî, Hafız Ebu Said es-Sakafi, Hafız İbn Yusuf el-Gencî eş-Şafi, el-Ferğanî, el-Makrizîve sair ulema, Gadir-i Hum'daki velayet hadislerinde, İmam Ali'nin hilafeti, imameti ve istihlafının sabit olduğuna dikkat çeker (İbn Talha, Metalibu's-Suul(Tahk.: M. A. Atıyye) s. 98; SıbtİbnCevzî, Tezkire, Beyrut-1401, s. 38-39; el-Gencî, Kifayetu't-Talib, Tahran-1404, s. 166-167; el-Makrizî, el-Mevaizve'l-İ'tibar, Beyrut, c. 2, s. 220).
3- Sünni kaynaklardaki birçok sahih hadiste, Hz. Peygamber'in, Hz. Ali'ye dair "Ey Ali, sen, benden sonra her bir mü'min için benim halifemsin"şeklinde, hilafet dışında hiçbir yoruma açık olmayan bizzat "halifetîminbe'dî" beyanı vardır. Bu hadislerin ravileri de, Buhari ve Müslim'in şartlarını haiz sika/güvenilir kimselerdir.(İbnEbi Asım, es-Sünne (Tahk.: Dr. İbn Faysal el-Cevabire), Riyad-1998, c.2, s. 799, H. No: 1222; Ahmed, Müsned, Daru'l-Hadis, c. 16, s. 28, H. No: 21470; Ahmed, Müsned (A. M. Şakir) c.3, s. 331-333, H. No: 3062; el-Bani, Sahihu'l-Camiu's-Sağır, c.1, s. 482, H. No: 2457; İbn Kesir, el-Bidaye (tahk.: İbnAbdilmuhsin et-Turkî) c. 11, s. 42-44)
Hatta Rasulullah, İmam Ali'nin "kendisinin halifesi" olduğunu, risaletinin henüz ilk yıllarında "Önce en yakın akrabanı uyar" (Şuara Suresi 26/214) ayeti nazil olup, yakınlarını birkaç kere topladığı, yemek yedirdiği ve onları İslam'a davet ettiğinde ilan etmiştir. Orada Hz. Peygamber'in davetine Ali'den başkası icabet etmez. (Taberi, Tarih, c. 2, s. 63; Ahmed, Müsned, c. 1, s. 111; Heysemi, ez-Zevaid, c. 8, s. 302).
Bunlar Sünni kaynaklarda nakledilen sahih ve mütevatir gerçeklerdir.
Bu gerçekler gösteriyor ki, İmam Ali'nin hilafete nasb edilmesini ne inkar etmek mümkündür, ne de bu bağlamdaki hadisleri "dost, arkadaş, sahip" gibi manalara yuvarlayıp onun maddi ve manevi hilafetini gasp etmek?
İslam'ın bu mütevatir gerçeğine inanıyor diye Amerika ve Haçlı aklıyla Müslümanlara savaş açıp İslam coğrafyasını kan gölüne çevirmek ise Emevî siyasetinden ve Yezid'in mezaliminden daha ağır bir vahşettir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019