Hükümet ile kamu işçileri arasında toplu iş sözleşmesi ve zam pazarlığı yürütülüyor.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, pazarlık masasına oturur oturmaz Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı ve heyetinin teklifini duyunca, tek kelime etmeden masadan kalkıyor, soluğu basının önünde alıyor.
Bakanlık diyor ki:
3 bin 500 liranın altında ücret alanlara 60 lira artış…
İlk altı ay için yüzde 5, ikinci altı ay için yüzde 4 zam. Türk-İş istiyor ki:
En düşük ücret 3 bin 500 lira olsun,
Tüm kamu işçilerine seyyanen brüt 300 lira zam,
İlk altı ay için yüzde 15, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda ise enflasyon artı 3 puan refah artışı. BaşkanAtalay, Bakan'ın teklif ettiği rakamın müzakere edecek, konuşacak bir tarafı yok, bu ücretle nefes almayı bırak adım atacak halimiz yok, diyor.
İki senede elektriğe ortalama yüzde 50 zam gelmiş; çaya, şekere, tüpe yüzde 35-40 zam var.Enflasyonun bizim hesabımıza göre yüzde 17 olduğu yerde, bize 'yüzde 5' diyorlar, teşekkür ettik, masadan ayrıldık, açıklaması yapıyor başı öne düşmüş vaziyette.
Başkan Atalay, işçiler, memurlar, kamu çalışanları ve sendikalar Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş ile tek yürek olsaydılar, başları önlerine düşmez, yoksulluk pazarlığıyla cebelleşmezdi…
Asgari ücret bugün 10 bin TL olurdu. Her Türk evladına verilen vatandaşlık maaşı 1000 TL olurdu. Her ev hanımı 1500 TL ev hanımı maaşı alırdı. Türk ekonomisi, Prof. Dr. Baş'ı dinleyen Rusya, Çin, Brezilya, Hindistan gibi 4 milyar nüfusluk BRICS ve Asya ülkelerinin ekonomisi gibi şahlanır, dünyanın kutbu olurduk.
Vebal sadece hükümette değil elbette…
Kimse kusura bakmasın; bu batık ve müflis ekonomide işçi de, memur da, çalışanlar da, sendikalar da, Türk-İş de çok ama çok ağır vebal sahibidir, vallahi.
İşçinin emeğinin ve çalışanın alın terinin davacısı olması gereken sendikalar, emme-basma tulumba gibi seçimlerde iktidarın sandığına oy akıtan iktidara yanaşık rantçı oligarşik düzene dönüşmüştür.
Hafızanızı yoklayın, Tekel işçileri, 2010'unOcak ayında buz gibi havuzlara atlamış, atlamayanlara biber gazı sıkılmış havuzlara doldurulmuştu.
Prof. Dr. Haydar Baş, çok iyi hatırlıyorum, Malatya'dan seslenmişti Bunlar size bir şey veremezler, paraları yok, bırakın buz gibi havuza atlamayı, elele verelim Milli Ekonomi Modeli ve Milli para ile cebiniz para görsün, hem sizi hem de Türkiye'yi şahlandıralım, diye uyarmıştır.
Prof. Dr. Baş'ı dinlemediler, yalana teslim oldular. Kışın kırağısında havuza atlayanlar, seçimlerde iktidarın sandığına atladılar. Türkiye'yi de, kendilerini de yokluğa mahkum ettiler.
Dinlemediler… Vaziyetimiz bu.
Hükümet, bu ekonomik sistemde bir şey verebilir mi?Veremez.
Çünkü, Türk ekonomisinde çalışanın emeğinin karşılığı bir para yok… Vallahi yok.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve milletinin emek, üretim, mahsul, hizmet, bilgi, tüketim ve kaynakları karşılığında, yani GSMH'mız karşılığında tek kuruşu yok ki… Nerden verecek?!
Verebildiği üç-beş kuruşu da; ancak dıştan-içten faizli borçlanacak verecek, vergi salacak verecek, harç-haraç kesecek verecek…
Böyle olunca da kaşıkla verecek kepçe ile alacak.İşçi, memur, çalışan, esnaf, işadamı, devlet ve millet meteliğe kurşun atacak!
Türk-İş'in Mayıs ayında açıkladığı açlık ve yoksulluk rakamına bakıldığında; hükümete yaptığı teklifte çok ciddi bir samimiyet problemi var.
Türk-İş, Mayıs ayında, dört kişilik bir aile için açlık sınırını 2.123TL, yoksulluk sınırını ise 6.918TL olarak hesap edip açıklıyor.
Hükümetten de 3.500 TL dileniyor… Yoksulluğun yarısının altında bir paranın güya pazarlığını yapıyor.
Bu ikircikli duru, mukaddes emekle ve emekçiyle dalga geçmekten daha ağır bir vebaldir. Ayıptır.
İşçiye, memura, köylüye, çiftçiye, işadamına, ilim adamına, topyekun vatan evladına hakkını verebilecek ufku, hesabı, kitabı, modeli ve milli parası olan tek isim Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
İşçinin, memurun ve çalışanın emeğinin karşılığı Milli Ekonomi Modeli'nde vardır, o da Milli paradır.
Köylünün ve çiftçinin mahsulünün, sanayicinin ve yan sanayicinin imalatının, bilimin ve bilişimcinin buluşunun karşılığı Milli Ekonomi Modeli'nde vardır, o da Milli paradır.
Tüketimin, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın ve madenlerimizin karşılığı Milli Ekonomi Modeli'nde vardır, o da Milli paradır.
Milli parası olanın devletin hiçbir para derdi ve ödeme darlığı yoktur.
O devlet de, Gazi M. Kemal Atatürk'ün bağımsızlık karakterini ve bağımsız devletini, onun temel ilkelerini ve Milli iktisad anlayışını, Kuvay-ı Milliye ve Cumhuriyet ruhunu devralıp asrın idrakinin ötesine taşıyan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal devlet-Milli devletidir. İşçi-işveren, amir-memur, devlet millet buluşacağımız tek adres budur.
Gerisi kavga ve kuru gürültüdür… Türkiye çok yoruldu, bırakın kuru gürültüyü Allah aşkına.
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019