İşsizlik meselesi, sadece bir ekonomi ve istatistik problemi değildir.
İşsizlik problemi, etkileri yaygın çok köklü psikolojik, sosyal ve toplumsal bir konudur.
Hatta işsizlik artık bir Milli Güvenlik meselesidir.
Türkiye İş Kurumu'nun (İŞKUR) resmi kayıtları ve Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) pembe raporları ayan beyan ortada…
Haziran ayı işsizlik verilerine göre, kayıtlı işsiz sayısı 4 milyon 417 bin 814'e yükseldi. İşsiz sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 68.5 artış gösterdi.
TÜİK'in özel imalat pembe raporları da aşağı-yukarı aynı.
15-24 yaş arasındaki genç nüfusta işsizlik oranı ise yüzde yüzde 24.
İş bulma ümidini yitirdiği için iş aramaktan vazgeçenler ile diğer sebeplerle işgücü piyasasından kopanların da hesaba katıldığı "geniş tanımlı" işsiz sayısı, son bir yılda 1 milyon 91 bin artışla 7 milyona dayandı.
Problem sadece işsizlik değil ki… Topyekun toplumun alım gücü bitmiş.
80 sektörü etkileyen lokomotif sektör dedikleri konuta bakın: Haziran ayı itibariyle 2019 yılında, geçen yılın Haziran'ına göre kredili/ipotekli konut satışları yüzde 84,6 düştü.
Toplumun alım gücü bitti, tüketici ve müşteri felç.
Bütün bu işsizlik oranlarına, müflis tablolara ve ekonomik çöküşlere rakamsal olarak bakanlar yanılıyor.
İşsizliğin çok daha ağır faturaları var.
Türkiye çok daha büyük sosyal patlamalara sürükleniyor.
İşsizlik nedeniyle ekonomik gücü, ahlakî değerleri, özsaygısı, toplumsal durumu, rolü ve yeri bozulan insanlar patlamaya hazır bomba gibidir. Patlamaları toplumsal kargaşa ve terör yaratır.
Hayatın en temel ihtiyaçları olan barınma, gıda, hürriyet, adalet ve sosyal hayata tutunma ihtiyacı insan onuruna yaraşır biçimde karşılanmayan birey kaygı, umutsuzluk ve depresyona mahkum demektir.
Dolayısıyla birey değersizlik, mutsuzluk, kendini yalnız hissetme, sorumluluklarını yerine getirememe, öfke duyma durumları ile karşı karşıya kalır. Tam bir yıkıma düşer, özsaygısında çöküş yaşar. Böylece anti-sosyal davranışlardan intihara kadar uzanan bir sürecin doğal elemanı haline dönüşür.
Ahlaki ve kültürel değerlerin de toplumda yaygın biçimde pörsümüş olması yüzünden artık o bireyi, hayatta ve istikamete tutacak hiçbir gerçek kalmaz.
Ülkemiz gibi erkek egemen toplumda, evi geçindirmenin yükümlülüğünü üstlenen aile reisi, işsizlik yahut alım gücünün sıfırlanması sonucunda, ne yapacağını bilemez duruma gelir; aile içi çatışmalar içinden çıkılmaz hal alır. Nihayet gidişat ailenin yıkılmasıyla, aile reisinin ya da çocukların suça yönelmeleri ile sonuçlanır.
Bireyler zorlanıyor, aileler çatırdıyor, millet dağılıyor.
2018 yılı boşanma oranı işsizlik oranına yaklaşıyor. Evlenme oranı yüzde 3 geriliyor, boşanma oranında yüzde 13'lük patlama yaşanıyor.
Cinsel taciz ve çocuklara yönelik cinsel istismar vakaları patladı, son sekiz yılın en üst seviyesine ulaştı. TÜİK'in 2019'daki verilerine göre, 2016 yılında güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen veya getirilen 158 bin 343 çocuk bulunuyor… Kayda girmeyen, emniyet veya mahkemeye ulaşmayanların sayısı ondan beter!
Yanısıra bu cennet vatana, devlete ve millete aidiyet bağları pörsüyor, yok oluyor.
Toplumun işsiz-güçsüz fertleri ülkemiz ve bölgemiz üzerinde hesabı olan işgalci güçlerin oyunlarına çok açık hale geliyor.
Çalışkan-zehir gibi kafalar ise Türkiye dışında hangi ülkeye kapak atacağının hesaplarını yapıyor.
Bu psiko-sosyal çöküş, işsizlik rakamlarından ve tüketim daralması oranlarından çok daha ağır maliyetlidir.
Prof. Dr. Haydar Baş, her Türk vatandaşına 1 000 TL vatandaşlık maaşı bağlayacağını kaynakları, hesabı-kitabı ve formülleriyle açıklarken; "böylece her bir vatan evladı ülkesine, devletine ve bayrağına bağlanacaktır" diye de çok önemli bir gerekçe açıkladı.
Vatandaşlık maaşının yanısıra ailenin en ağır görünmeyen yükünü çekmesi ve hiçbir bireyin ortaya koyamayacağı emeği ortaya koyması sebebiyle ev hanımlarına ayrıca 1 500 TL ev hanımı maaşı düzenledi. Çalışanların emek ve alın terine karşılık asgari ücreti de işverene hiçbir yük getirmeden yeni dönem için 10 bin TL yapacağını ilan etti.
Bunun gibi fert, aile ve toplumu madden ve manen koruyup yüceltecek onlarca sosyal devlet projesini dünyaya deklare etti. Hesabını yaptı, kitabını yazdı, kaynaklarını ve Milli para sistemini ortaya koydu.
Rusya, Çin, Brezilya ve Hindistan başta olmak üzere 4 milyar nüfusluk BRICS ülkeleri Prof. Dr. Baş'ın modelini, projelerini ve para sisteminin 2005'ten itibaren uygulamaya fert ve toplumlarını kurtardı.
Avrupa ülkeleri ise birer birer vatandaşlık maaşı başta olmak üzere birçok projeyi "basic in come/sabit gelir desteği" adı altında icraata koydular.
Prof. Dr. Baş'a kulak vermeyen Türkiye ise fert, aile ve toplumu yokluğa, yoksulluğa, işsizliğe, onursuz yaşam standardına, sosyal patlamalara ve kargaşaya mahkum etti... Kendi kıyametimize sürükleniyoruz.
Devlet-millet Prof. Dr. Baş ile el-birlik bu gidişatı hayra çevirmeye mecburuz.
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019