Türk ekonomisi can çekişiyor. Para suyunu çekti. Faiz aldı başını gitti.
Sürdürülebilir borçlanma devri bitti; sürdürülemez borç ve faiz var.
Borç veren yok; borcu ödemeye yahut sürdürmeye ve döndürmeye takat yok.
Üretim şişti, depolar doldu; ama yaprak kımıldamıyor, satış yok… Para yok, tüketim yok.
Üreticide dış piyasa ile rekabet edecek takat, iç piyasada ise üreticiye müşteri olan tüketicinin ise alım gücü yok…
Türkiye, bitkisel hayatta; liberal ve kapitalist düzenin nihai batağında debeleniyor.
Dünya üzerinde 2005'ten bu yana bu illetleri tedavi eden tek doktor var: Prof. Dr. Haydar Baş.
Sadece iç tüketim ile Türkiye'yi şaha kaldırırım, diyor Prof. Dr. Baş.
Nitekim Çin, 2015'ten itibaren Prof. Dr. Baş'tan aldığı reçeteyi uyguladı; tüketicisini güçlendirdi, alım gücü yüksek güçlü bir iç pazar oluşturdu.Böylece hem Amerikan baskı ve yaptırımlarının kıskacında Çin ekonomisini şahlandıran, hem de vatandaşların yaşam standardını onurlu bir düzeyen taşıyan güçlü bir iç pazar açtı.
Ekonomik operasyonlardan döviz, faiz, borç, Suriye, KKTC ve Akdeniz havzası baskılarına kadar birçok bakımdan kıskaca alınmış Türkiye tablosu 2015 öncesindeki Çin'in vaziyeti gibi…
Tüketici kesimin alım gücü korkunç daraldı.
TÜİK'e göre; 2019 yılının birinci çeyreğinde, hane halklarının toplam nihai tüketim harcamaları, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 4,7 azaldı.
Bu tüketim daralmasının ekonomiye yansımasını hesap etseniz, dudağınız uçuklar!
Yanısıra gayrisafi sabit sermaye oluşumu da yüzde 13 azaldı.
Bu can çekişme sürecinde, bankalar ve finans odakları ise vatandaşın sırtından bileşik faizi yüzde 45-50'lere varan oranlarda, borç için çırpınan devletin sırtından da yüzde 25'lere varan oranlarda para devşiriyor, vücuttaki son üç-beş damla kanıda faizciler emiyor!
Devletin nihai tüketim harcamaları ise yüzde 7,2 artmış… Zincirleme tüketim daralmasını tetikleyen problemleri çözüme kavuşturmadan kamu harcamalarındaki bu tip dönemsel artışın, hele de faiz maliyetli kredi ve hard currency karşılığı olan likiditeyle gerçekleşen bu kamu harcama artışının, ekonomiyi nasıl faiz ve borç batağına batıracağını, Prof. Dr. Baş'tan, Milli Ekonomi Modeli'nden öğrenin, idrak edin artık (Milli Ekonomi Modeli, s. 1140-141, İcmal Yay., İstanbul, Şubat 2018 baskısı).
Ekonomiyi büyütmek istiyorsak, tüketim kesimini desteklemek zorundayız, tüketim artmadan, pazar problemi çözülmeden ekonomilerin büyümesi hiç mümkün değildir, diyor Prof. Dr. Baş (Bkz. Milli Ekonomi Modeli, s. 140-141)
Bugün ülkemizde ve dünyada çağımızın en büyük problemi, hane halklarının büyük bir kısmının tüketim kabiliyetini yitirmiş olmasıdır.
Tüketim kabiliyeti ve alım gücü, insanın iştahı gibidir.
Milli para tüketim kabiliyetini destekler, alım gücü sağlar, iştah açar.
Cebinde milli parası olmayan tüketici, iştahsız hasta gibidir. İştahı kesik bir hastanın önüne dünyanın en güzel nimetlerini koysanız, yiyemez.
Tüketici kesiminin iştahını Milli para ile değil de, "hurd currency" karşılığı olan faiz ve taviz maliyetli para ile açarsanız; genetiği değiştirilmiş gıda ile beslemek olur ki, bunun neticesi immün sisteminin çöküşü ve vücudun toptan iflas ederek ölümüdür.
Milli para, devlet ve milletlerin ürettikleri katma değer ve sahip oldukları kaynaklar karşılığı basılan paradır.
Bugün maalesef Türkiye'nin tek kuruş milli parası yoktur.
Ekonomisinin kurtuluşu için Türkiye'nin "hard currency"ye ihtiyacı yoktur; ihtiyaç Milli paraya, yani Haydar Hoca'yadır.
Bretton Woods'tan itibaren dünyada olduğu gibi, Türkiye'mizde de tedavülde olan TL kasamızda bulunan "dolar veya Euro" karşılığı bastığımız paradır. Her ne kadar üzerinde TL yazsa da, gerçekte piyasamızda dolaşan para "hard currency" karşılığı olduğu için, Prof. Dr. Baş'ın tarifini yaptığı milli para değildir.
Dolayısıyla Rusya, Çin, Hindistan gibi 4 milyar nüfusluk BRICS ülkeleri gibi Milli Ekonomi Modeli'ne geçmedikçe; Türkiye'nin milli para ile ticaretten söz etmesi ham hayal ve istismardır.
Böyle bir para, her türlü taviz ve faiz maliyetiyle ülkelerin emeğini, GSMH'sını, işletme ve kaynaklarını hortumlayıp söz konusu "hard currency" sahibi güç odaklarına transfer eden enstrümandır.
Anayasamızda tanımlanan bağımsız, demokratik, laik, sosyal hukuk devletimizi, Türkiye Cumhuriyeti'ni evrensel çapta inşasını ve ilelebet payidar kalmasını istiyorsak; bu işin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Gerisi boştur.
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019