Osmanlı'da saray hizmetine alınıp devletin çeşitli makamlarına yerleştirilecek gençlere verilen ad, "iç oğlanı" idi. Devşirmelerin bir bölümü iç oğlanı olurken bir bölümü de yeniçeri ocağına gönderilirdi.Günümüz Osmanlı heveslileri, kaçak maçak, bir sarayı da kondurduktan sonra iç oğlan faslına geçtiler. Vatandan önce saraya hizmet gerekliydi, yani iç oğlanlarına ihtiyaç vardı. Devşirme zaten paralel ortaklarıyla birlikte çoktan yapılmıştı ve adaylar kapıda kul olmuş bekliyorlardı. Saraylı kendine göre pirincin taşını ayıklamış, parlamentoyu bekleme odasına alırken, tüm işleri beraber yürüttükleri ortaklarını da, nezaretten mapus damına sürdürmüştü. Sürümden kazanıyordu; polismiş, savcıymış, hâkimmiş, hiç farketmiyordu.İç oğlanlar mı, onlar da bir başka âlem, saray kendilerinden hizmet bekliyordu tabii.Hükümet, saraydan aldığı talimat üzere hareket ediyordu;Davutoğlu, iç oğlanı mıydı ki, sarayın hizmetine koşuluyordu?Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, saraydan aldığı talimatla hâkimleri görevden alırken iç oğlanı muamelesi görmüyor muydu?Sarayın müştemilatı mı, oluyordu?Müjdeler olsun! Hukukumuz yeni bir kaynak daha kazandı; bugüne kadar bildiğimiz, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay ve de Yüksek Askeri İdare Mahkemesi içtihatları hukuka kaynak olurken, artık saray içtihadı da var. Hemi de hepsinin üstünde.İçtihat; İslâm hukukunda ulemanın Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden, açık ve net olmayan konularda, çıkarımlarıdır.Laik hukuk düzleminde ise içtihat, Yüksek Yargı yerlerinin (Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi) yasayı yorumlamasıdır.Demek ki içtihat, ister din alanında ister laik sistemde olsun, ilim gerektirir. Saraylının öyle bir derdi yok, yeter ki, saraya gol olmasın.Bu satırların kaleme alındığı saatlerde, son olarak TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) toplantısında hedefinin "Başkanlık Sistemi" olduğunu tekrarlayan Saraylı, parlamenter rejimi bekleme odasına aldığını ifade ederken, milletin iradesini bekleme odasına hapsettiğini mi, ima ediyordu?Prof. Dr. Haydar Baş'tan o kadar rahatsız olmuş ki, eski Başbakan yeni saraylı Tayyip Bey, aynı toplantıda yine Hocamıza göndermede bulunarak asgari ücretin 5.000 lira olmasına değinmeden edemedi. BTP'nin projesini sindiremediği için de, "asgari ücret açık arttırmaya çıktı", eleştirisinde bulundu. Sayın Haydar Baş'ın, sosyal devleti yeniden kuran projesini anlamak ve dahi eleştirebilmek için, cim karnında nokta kadar bilgisi olmayan Saraylı; âşina olduğu, adrese teslim ihalelerdeki "açık arttırma"dan gayrı ne söyleyebilirdi ki."Asgari ücret" gibi, çalışan insanın onurlu bir hayat sürmesinin olmazsa olmaz unsuruyla, rantiye tezgahının dokuduğu ihalelerdeki "açık arttırma" arasında irtibat kurmaya çalışmak, ancak AKP zihniyetinin kârı olsa gerek.Asgari ücreti deşifre edemeyen, iktidarın kullanılmasını beceremeyerek yasama ve yürütmenin niteliği ile yargının farklılığını çorbaya çevirenlerin encamını milletimiz belirleyecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023