14 Nisan geldi yine…
Üç yıl önce bütün ağırlığıyla üzerimize çöken ve bitmeyen hüzün kendini yine derinden hissettiriyor.
Hayatımızı çalışmak - yemek - uyumak üçgeninden çıkaran fikir ve gönül dünyamızın mimarı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızı saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.
Yaşarken O'nunla olmak, O'nu dinlemek, sohbet etmek ne kadar keyifliydi, nasıl huzur verirdi, umutlarınız nasıl yeşerirdi, bilenler bilir. Sizi alır, kendi gönül dünyasına taşır, orada hamur gibi yoğurur, şekillendirir ve hayatın manasını kavratırdı. Ama O'nu anlamak kolay değildi. O'ndaki manayı kavramak içinse Haydar Baş olmak gerekiyordu. O da en zoruydu. Ama yaşayan köklü bir medeniyetin birikimi olan hayatı, bize önemli ipuçları veriyordu.
Haydar Baş olmak, ezel anasından ölmemek için doğmak, ölümsüzlük kanunlarıyla yaşamaktı. Tutar mı demeden, sarp kayalıklara tohum ekmek, güller, çiçekler yetiştirmekti.
Haydar Baş olmak, ölümü kendinde diriltmek, ölümü ölümsüzleştirmek, ölümsüzlük sırrına ermekti.
Haydar Baş olmak, dünyayı ahireti için yaşamak, siyasetini de, ticaretini de hayatın her anını da hesap verme şuuruyla yapmak ve yaşamaktı. Dünyayı elinin tersiyle itmek, maddeyi esir almak Hak için madde hâkimiyeti kurmaktı.
Haydar Baş olmak, kınayanların kınamasından korkmamak, çıktığı yoldan dönmemekti. Dünya üzerine gelse doğrudan vazgeçmemek, haklı davasını son nefesine kadar savunmak, hakkına sahip çıkmaktı.
Haydar Baş olmak, Nemrud'un ateşinden korkmamak ve korkmayacak evlatlar yetiştirmekti. İbrahim'den taraf safını belli etmek, Yusuf'u satın alacaklar listesine ismini yazdırmaktı.
Haydar Baş olmak, insana dokunmak, ondaki cevheri çıkartmak, insanı Hak adına kendi yararına kazanmaktı.
Haydar Baş olmak, vefalı ve fedakâr olmak, hesapsız sevmek ve alçakgönüllü olmaktı. Sevdiğini, dostunu, arkadaşını, kardeşini, evladını bağrına basmak, onlarla gurur duymak, asla başkalarıyla değişmemekti.
Haydar Baş olmak, güzel bakmak, güzel görmek, güzel söylemekti. İlmiyle amil olmak, sevdiğinde yok olmak, gönüller yapmak, gönüller fethetmekti.
Haydar Baş olmak, çileye giriftar olmak, yılmamak, mücadele etmek, başarmak için yola çıkmak ve mutlaka başarmaktı.
Haydar Baş olmak, bir olmak, birlik olmak, tek bilek tek yürek olmaktı. Ay yıldızlı Türk Bayrağını görünce heyecanlanmak, gururla evine asmaktı. Başını dimdik kaldırıp coşkuyla andımızı okumaktı. 23 Nisan'da çocuklar gibi şen olmak, 19 Mayıs'ta İstiklal uğruna Samsun'a çıkmak, 30 Ağustos'ta zafere selam gönderip, 9 Eylül'de İzmir'in dağlarında açan çiçekleri koklamaktı. 29 Ekim'de "bu vatan bizimdir bizim kalacak" diye haykırmaktı.
Haydar Baş olmak, tabuları yıkmak, doğru bilinen yanlışları ve dayatmaları reddetmek, haklıya hakkını vermek, haksıza haddini bildirmekti.
O, kendisiyle birlikte olan herkesin hayat çizgisinin mimarı oldu. Hepimizin ihtiyacı olan çizgiyi itinayla dosdoğru çizdi. Hayatın bütün ölçülerini en hassas şekilde hesapladı ve önümüze koydu. Bize büyük, köklü bir medeniyet birikimini miras bıraktı.
Haydar Baş olmanın formülünü, yolunu, yol haritasını gizlemedi. Bilakis biz de görelim, öğrenelim diye hepimizin gözünün önünde ayan beyan yaşadı.
Formül elimizde olduğuna göre bize düşen de bir Haydar Baş olmak değil mi? Olamıyorsak ta hiç olmazsa karınca misali o yolda sonuna kadar, sapmadan, kararlılıkla yola devam etmek, aynı yoldaki diğer yolcularla kol kola girip hedefe ulaşmak için pes etmemek görevimiz değil mi?
Ne mutlu Haydar Baş'ı anlayanlara, ne mutlu Haydar Baş olanlara, ne mutlu Haydar Baş olmaya çalışanlara…
- Atatürk olmasaydı! / 22.09.2023
- Dikkat! Konu Anayasa / 15.09.2023
- Sohbet ‘spaces’ odası izlenimleri / 08.09.2023
- Hatırlıyor musunuz? / 01.09.2023
- Haydar Baş olmak / 14.04.2023
- Kitap, ama hangi kitap? / 15.01.2022
- Bırakın gençler konuşsun… / 08.01.2022
- Gözlerdeki ışıltı / 01.01.2022
- Eserinizle gurur duyabiliyor musunuz? / 29.11.2021