Baştan söyleyeyim, başlıktaki 'ışıltı' ya bakarak yazının ekonomi ile ilgili olduğunu zannetmeyin lütfen.
Her ne kadar ekonomi literatüründe 'ışıltı' kelimesi yer almasa da bugünlerde kim bu kelimeyi duysa aklına ekonomi ve piyasalardaki istikrar ve ucuzluk(!) geliyor. Bu nedenle yanlış anlamalara meydan vermemek için açıklama ihtiyacı hissettim.
Gözlerdeki ışıltı gerçekten çok önemlidir. Bizim oralarda, yorgun, bitkin insanlar için "gözünün feri gitmiş" derlerdi.
İnsanın gözleri yaşadıklarıyla, hissettikleriyle ve ruh haliyle ilgili birçok şeyin habercisidir. Kimisinin gözleri dalgındır, kimisi fıldır fıldır döner, kimisi boşluğa bakar. Gözlerin her hali birer mesaj içerir.
Sizlerden kısa süreliğine bir ricam var. Çok zor olsa da gözlerinizi kısa süreliğine Sayın Hazine ve Maliye Bakanı'nın gözlerinin ışıltısından ayırın ve gençlerimizin gözlerine bakın. Oralarda neler oluyor, o gözler bize ne mesajlar veriyor, bakın bakalım gençler gözlerinden ne çıkartıyor?
Sadece on yaşında henüz genç bile diyemeyeceğimiz bir çocuk yüklenmiş memleketin sorunlarını, kendisini unutmuş ekonomi yorumları yapıyor. Neden mi? Çünkü cebinde harçlığı yok, almak istediği kitabı alacak imkanı yok. Çünkü eve gittiğinde babasının gözlerindeki mahcubiyeti görüyor. O çocuğun gözlerine baktığınızda ne görüyorsanız işte gerçek olan odur!
Siz hiç sınavsız öğrenci alan liselerin sınıflarını dolduran, koridorlarında koşturan gençlerin gözüne baktınız mı? Ben her gün bakıyorum, tavsiye ederim. O gözlerde ne yazık ki ışıltı yok, gelecekten ümit yok, üniversite hayali yok, gelecek planı yok. Çünkü hayalleri var ama umutları yok.
Siz hiç henüz üniversite okurken faizli öğrenim kredisi ile borçlanıp, mezun olduktan sonra da iş bulamadığı için bu borcun altında ezilen bir gencin gözlerine baktınız mı? Deneyin bakalım ne kadar bakabileceksiniz o gözlere. Sakın bakarken yanmayın. Çünkü o gözler ışıltı değil alev saçıyor olabilir!
Türkiye'nin en iyi üniversitelerinde öğrenim gördüğü halde gelecek için endişe duyan, kendisini vatanında öksüz hisseden, çözümü istemeden de olsa yurtdışında arayabileceğini söyleyen bir gencin gözlerindeki umutsuzluk ve hayal kırıklığını gördünüz mü?
Siz hiç gecesini gündüzüne katıp girdiği sınavlardan dereceli puan alıp da mülakatta baraj altı kalan bir gencin gözüne baktınız mı? İsterseniz hiç denemeyin, çünkü orada uğranılan haksızlığın ateşini göreceksiniz. Yakıp kavuracak kadar güçlü bir ateş…
Babası sokaklardan plastik şişe toplayarak evini geçindirmeye çalışan henüz on üç yaşındaki bir kız çocuğunun gözlerine baktınız mı? Hele de o çocuğun iki kardeşi olsun ve tencerede kaynayan yarım paket makarna…
Siz, o küçücük çocuk kendinden daha küçük olan kardeşleri yemekten biraz daha fazla yiyebilsin diye sofrada çok su içerek doymaya çalıştığını söylerken gözlerine baktınız mı? O gözlere bakabilir misiniz?
Eğer gerçekten bir çift göze bakmak isterseniz, o mazlum, masum, fedakar, cefakar Türk çocuklarının gözlerine bakın, her şeyi orada göreceksiniz. Bu gözlerin hiçbiri yalan söylemez. Olan ne ise olduğu gibi dışa yansıtır.
- Atatürk olmasaydı! / 22.09.2023
- Dikkat! Konu Anayasa / 15.09.2023
- Sohbet ‘spaces’ odası izlenimleri / 08.09.2023
- Hatırlıyor musunuz? / 01.09.2023
- Haydar Baş olmak / 14.04.2023
- Kitap, ama hangi kitap? / 15.01.2022
- Bırakın gençler konuşsun… / 08.01.2022
- Gözlerdeki ışıltı / 01.01.2022
- Eserinizle gurur duyabiliyor musunuz? / 29.11.2021