Türkiye'mizin ve yüce milletimizin artık hiçbir şekilde oyalanma ve aldatılma lüksü kalmamıştır. Ülkemizdeki ve çevremizdeki gelişmelere şöyle bir göz atıldığında, iz'an, irfan ve iman sahibi olan herkes bu gerçeği fark eder? Etmek zorunluluğumuz var. Niye mi? Devlet ve millet işinin çivisi çıktı çünkü. Toplumun çivisi çıktı.Şöyle bir düşünün? Fertlerin, milletlerin ve devletlerin huzuru, dengesi ve devamı için "ne pahasına olursa olsun" korunması gereken temel mukaddesat vardır? Yani "kutsal değer ve dinamikler".Can emniyeti, mal emniyeti, namus emniyeti, akıl emniyeti, din ve vicdan emniyeti bu mukaddesattandır. Aile, ordu ve devlet, bu mukaddesatın korunması bağlamında "olmazsa olmaz" kurumlardır.Vatan, işte bu mukaddesatın korunduğu zemin, bağımsızlık bu mukaddesatın doya doya yaşandığı "vazgeçilemez karakter"dir. Dolayısıyla vatanın ve bağımsızlığın olmadığı yerde, ne can emniyeti kalır, ne mal, ne namus, ne din, ne akıl? Ne devlet kalır, ne millet. Amerikan ve stratejik ortakçılarının işgali altında Irak'taki tablo bunun en açık göstergesidir. Geçmişten günümüze dünyanın pek çok yerinde milyonlarca örnek vardır; ama en canlı ve gözümüzün önündeki örnek Irak'tır, bu bağlamda başka örneğe gerek yoktur.Niyetim, asla kimseyi itham etmek değildir, bilakis idarecilerimizi tenzih ederim; ama şunu sormak da boynumuzun borcu: Hangi genel başkan veya devlet adamımızdan, bu "hassas bağlam"da bir fikir sancısı, bir çözüm, bir ufuk veya bir devlet ideali serdettiğine şahit oldunuz?! Ben, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'tan gayrı hiç kimseden bir satır dahi duymadım? Duyan varsa, bana da haber versin lütfen.Duyan yok? O zaman gelelim, bireylerimizin, millet ve devletin bu "mukaddesat ekseni"nde sürüklendiği noktalara.Ülkede "can emniyeti" ne durumdadır? Mal emniyeti sağlanabilmekte midir?! Aile ve namus emniyetinde ahvalimiz nedir? Ya akıl emniyetimiz? Din ve vicdan emniyetimiz? Bunlardaki vaziyetimiz nedir?Asayiş berkemal, diyebiliyor muyuz?! Maalesef, hayır? Hal-i pür melalimiz ortada.Can, mal, namus, akıl, din ve vicdan emniyeti kalmamış, temel hak ve hürriyetlerini ancak düşe kalka yaşayabilen, bu bağlamda devleti ile arasında uçurumlar oluşmuş bir toplum, her zaman dahili ve harici tehditlere, ayartmalara, güdümlenmelere sürüklenmelere açık demektir.Anayasamızın amir ve değişmez hükümleri, devletin, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğuna dikkat çeker. Bu niteliklerin değişmezliği, sadece kağıt üzerinde değil, aynı zamanda uygulama ve icraatlarda da söz konusudur, olmalıdır. Aksi halde kağıt üzerinde kalmış düzenlemeler, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir "devlet yapısı"nı ortaya çıkartır ki bu da tam bir kaos oluşturur. Yani devlet, kağıt üstünde korunamaz?Devletin bu değişmez niteliklerinin uygulamasından topluma somut olarak neler mi yansıyacaktır?!- İdare, hiçbir vatandaşını aşsız-işsiz bırakamaz. İdare, vatandaşının asgari geçim şartlarını oluşturmakla mükelleftir. İdare, hiçbir vatandaşını sosyal güvenlikten, eğitimden, adaletten ve sağlık hizmetinden mahrum bırakamaz.- İdare, dahili ve harici tehditler karşısında vatandaşın can, mal, namus, akıl, din ve vicdan emniyetini muhafaza ve müdafaa etmekle yükümlüdür.- İdare, vatandaşın emeğini, ürününü, üretimini, hizmetini, kabiliyetini, alınterini, yer altı ve yerüstü kaynaklarını korumak, geliştirmek ve güçlendirmekle mükelleftir.Bu ve buna benzer temel hizmet ve icraatları sıralamamız mümkündür.Devletin, milletimize bu temel hak ve hürriyetlerini doya doya yaşatmasında milli projesi, milli programı ve milli çözümü olmayan kim olursa olsun, onun yapacağı iş, ancak er veya geç devlet ve milleti kaosa sürüklemektir.Bu bağlamda BTP'nin Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet projeleri, devlet ve milletimizin önündeki tek şanstır. Türkiye'nin ve Türk milletinin sürüklendiği noktada BTP'den başka kurtuluş yolu görünmüyor. Başka alternatif yok çünkü? Olsa görünür. Dolayısıyla bugün Türkiye'nin ve Türk milletinin tek seçeneği vardır; o da BTP'dir. Bu sebeple Prof. Dr. Baş, projesini konuşuyor, çözümlerini gösteriyor; yanlışlar hususunda da sadece ayıktırmaya gayret gösteriyor, ama asla kimseyi rencide etmiyor, atışmıyor. Tam bir devlet ve çözüm adamı asaleti sergiliyor. Kavga ile, nümayişle, dalaşla veya aşık atışmasıyla ne devlet gemisi yürür, ne millet kurtulur. Dolayısıyla gün kuru telaşlarla dalaşma günü değil, BTP saflarında yer alma telaşına düşmemiz gereken gündür, vesselam?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019