Kapitalist ülkeler, asırlardır kaynakların tekelleşmesine göz yumarak, sıkı para politikalarıyla tüketimi daraltarak zenginler üretmeye, ya da zengin olanları korumaya çalışıyor. 2007 yılı sonlarında ABD'de çıkan, ardından küresel bir ekonomik krize dönüşen Mortgage Krizi örneğinde de pratik olarak gördük ki, halkın karnını doyurmadan, sağlıklı bir yaşam standardı sunmadan zenginlerin de yaşama imkanı yok.
Atalarımız der ya, "Milleti yaşat ki devlet yaşasın" evet aynen öyle.
2005 yılında dünyaya tanıtılan ve dünyada tüketim odaklı ilk ve tek model olan Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'nde ise hakiki zenginliğin ancak tüketimin canlanması ile mümkün olabileceği vurgulanıyor.
Model, tüketim canlandıkça pazarın genişleyeceğini, dolayısıyla üretimin canlanacağını; milli gelir sosyal devlet projeleriyle tabana yayıldıkça sağlıklı bir büyümenin sağlanacağını, devletin de üreten şirketlerin de güçleneceğini belirtir.
Milli Ekonomi Modeli'nin ürettiği zengin; milletin sırtından geçinen, devletin gelirlerini hortumlayan, rant elde eden ya da faiz yoluyla oturduğu yerden haksız kazanç elde edenler değil, milletin ihtiyaçlarını çalışarak, üreterek temin edenler olacaktır.
İşte bu anlattıklarımızın ispatını 5 Mart 2013 tarihinden bugüne "tüketim odaklı model" olarak Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayan Çin'de görebiliyoruz.
MEM'in sosyal devlet projeleriyle halkının tüketimini teşvik ederek dış pazara olan bağımlılığını ortadan kaldıran Çin, Milli Para ve Milli Paralarla Ticaret projesiyle de dolara olan bağımlılığını tamamen ortadan kaldırdı.
Dikkat ederseniz Çin, bu tarihten sonra hep iç talebe bağlı olarak büyüdü ve bu büyüme oldukça sağlıklı oldu. Çin bu şekilde pandemi şartlarında bile büyümeye devam etti.
Tüketim canlanmasıyla gerçekleşen büyüme, aynı zamanda üretimi de canlandırdığı için istihdam oluşturan bir büyümedir.
Hem tüketimi teşvik projeleri, hem de istihdam artışı Çin'deki yoksulluğu tamamen bitirdi. Hatırlarsanız, bu gerçeği IMF Başkanı, Pekin ziyaretinde de itiraf etmişti.
Yaşanan bu MEM merkezli gelişmelerden sonra Çin ekonomisine yönelik yeni haberler de ortaya çıkıyor. Bütün bunlar, Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nin ülkeleri ne kadar geliştirdiğinin en büyük ispatları.
Amerikan merkezli bir kuruluşun küresel çapta yaptığı bir araştırmaya göre, Çin ABD'yi sollayarak dünyanın en zengin ülkesi haline geldi.
Araştırmayı yapan şirkete Türkiye olarak pek yabancı değiliz, McKinsey.
McKinsey & Co. Dünya gelirinin yüzde 60'ından fazlasına sahip 10 ülkenin bilanço rakamlarını inceledi ve şu sonuçlara ulaştı:
"Küresel servet son 20 yılda üçe katlanırken Çin, ABD'yi de geçerek dünyanın en zengin ülkesi haline geldi."
"Dünya çapındaki net servet 2000 yılında 156 trilyon dolarken, bu rakam 2020 yılında 514 trilyon dolara yükseldi."
"Çin, bu artışın yaklaşık üçte birinde pay sahibi oldu. Çin'in serveti, 2001'de Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) katıldığı sıralarda 7 trilyon dolardı; bugün ise 120 trilyon dolara yükseldi. Böylelikle Çin, ABD'yi geçerek dünyanın en zengin ülkesi haline geldi."
Çin, MEM'in sosyal devlet projeleriyle, halkının gelirini yükseltmeye devam ediyor; ABD ise MEM'in tüketim teşvik projelerini kısmen kopya çekse de kapitalist sistemin esaretinden kurtulamıyor. Önümüzdeki yıllar açık ve net bir şekilde gösterecek ki, zenginlikte de ABD'yi sollayan Çin, bundan sonra ciddi manada depar atacak. Çin ve ABD arasındaki makas sürekli açılacak.
Şimdi gelelim ülkemize.
Bizler Türk milleti olarak "ekonominin (batış) kitabını yazan" siyasilerimizle yürümeye devam mı edeceğiz, yoksa ekonominin kitabını 2005 yılında yazmış olan ve uygulayan tüm ülkeleri dünyanın zirvesine çıkartan Milli Ekonomi Modeli'ne mi yöneleceğiz?
Eğer birincisini tercih ederseniz, ekonomisi tamamen batmış bir ülkenin ibretlik insanları; ikincisini tercih ederseniz ekonomide tarih yazmış olan bir ülkenin örnek insanları olursunuz. İbretlik mi olmak istersiniz, örnek mi, bunun kararını siz vereceksiniz.
Eğer Milli Ekonomi Modeli derseniz, bu modeli programına alan tek parti Bağımsız Türkiye Partisi'dir. BTP'ye ve Genel Başkanı Hüseyin Baş'a fırsat verirsiniz kutlu kaderler sizin olur.
- Trump hızlı başladı; ne değişecek? / 29.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025
- Hz. Fatıma edep, ölçü ve iman abidesidir / 22.01.2025
- ‘Söneriz diye üflediler, alev aldık’ / 21.01.2025
- Türk’ün düşmanı, Kürt’ün katili ile ‘barış süreci’ / 18.01.2025
- Gazze’de ateşkes muamması / 17.01.2025
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025