MHP liderinin çağrısı ve AKP hükümetinin de desteğiyle beraber Türkiye DEM'lenmeye devam ediyor. Bu "DEM'lenme" ifadesini Cumhur İttifakı'nın bileşenleri, genel ve yerel seçimler öncesi muhalefet için kullanıyorlardı.
MHP lideri Bahçeli, ekim ayında yaptığı "Öcalan" çağrısı ve ondan sonra yürütülen süreçle, terörist başı Öcalan'ı siyasetin merkezine oturtmuş oldu.
Neymiş efendim, PKK'lı teröristlerin silah bırakması ve terörsüz bir Türkiye için Öcalan'la yürütülen bu süreç çok önemliymiş! Tamam da, sizler çok kısa bir zaman önce terörün bittiğini iddia ediyordunuz, sizin iddianıza göre biten bir terörün silah bırakması için neden bir terörist başının çağrısına ihtiyaç var?
Bu Öcalanlı süreci eleştirince de hemen "Sizler terörsüz bir Türkiye istemiyor musunuz?" savunmasına geçiyorlar. Biz terörsüz bir Türkiye'yi değil, terörle müzakere edilmesini, terörist başının muhatap alınarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk milletinin izzetinin, şerefinin, onurunun ayaklar altına alınmasını istemiyoruz. Siz değil miydiniz, Türkiye çok büyük bir devlet, Türk milleti çok büyük bir millet diyen; o halde Türkiye ve Türk milleti olarak terörün çözümü için o terörün başına muhtaç olacak kadar neden aciz durumdayız?
Bütün Türkiye siyasetinin gündemi, dün süreçle ilgili açıklama yapan DEM Partili yetkililere kilitlendi. Malum, Bahçeli'nin çağrısından sonra önce İmralı'da terörist başı Öcalan'la görüştüler, ardından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve siyasi parti liderlerine gittiler, Öcalan'ın mesajını ilettiler ve dün de açıklamalarını yaptılar. Açıklamada sürecin adını "barış süreci" olarak belirttiler, ayrıca 4 kez "Sayın Öcalan", 2 kez de "Kürt sorunu" ifadelerini kullandılar.
Açıklamada, "Partilerde çözüm için ortak irade ve arzu var" denildi. Demek ki, Meclis içindeki partilerde bu süreçle alakalı tam bir ittifak söz konusu.
Açıklamada geçen, "28 Aralık 2024'te İmralı'da Sn. Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdiğimiz görüşme sonrası, yine bu görüşmenin sonuçları ve kendisinin de istemi üzerine TBMM, siyasi partiler ve cezaevindeki siyasetçi arkadaşlarımızla bir dizi görüşme gerçekleştirdik" ifadesi bu süreci Öcalan'ın yönettiğini gösteriyor.
Açıklamadaki şu cümle de bunu teyit ediyor: "Ziyaret gündemlerimizin ana eksenini, Sn. Öcalan ile yaptığımız görüşmenin sonuçlarının aktarımı ve ortaya çıkan yeni durumun karşılıklı olarak değerlendirilmesi oluşturmuştur."
Tabi, "Öcalan yönetiyor" derken, Öcalan'ın bu süreci yönetmesini isteyen küresel iradeler var elbette. ABD'li bir yarbayın "Kürt devleti kurulana kadar PKK'nın görevi Türkiye'yi angaje tutmaktır" sözlerini asla unutmayalım.
Buradaki Kürt devleti ifadesi, Kürtlerin devletini kastetmiyor, ABD ve İsrail ikilisinin bölgesel çıkarları için bir kuklayı, bir basamağı kastediyor.
Irak'taki süreç tamamlandı, Suriye'deki süreç de rejim değişikliğinden sonra tamamlanmak üzere, eğer Türkiye'deki süreç de ABD'nin istediği şekilde siyasi bir süreçle tamamlanırsa, zaten PKK'nın misyonu da bitmiş oluyor. Neler olacağını tam olarak bilemeyiz, zaman her şeyi gösterecek.
Açıklamada, "Kürt sorununa ve bundan kaynaklı çatışmalı sürece kalıcı çözüm bulmak için pozitif katkı sunma istek ve iradesine, Türk-Kürt kardeşliğinin güçlendirilmesinin tarihsel sorumluluğuna, Ortadoğu'da yaşanan köklü ve geri döndürülemez gelişmelerin yüklediği sorumluluğa, TBMM ve demokratik siyasetin sorunun en önemli çözüm zeminini oluşturduğuna odaklanmıştır" deniliyor.
Bu coğrafyada Türk ile Kürt'ün bir çatışması var mı? Yok. Türk-Kürt kardeşliğinin güçlendirilmesi terörist başı Öcalan'a mı kalmış? Bizler gayet iyi biliyoruz ki, 40 bin vatandaşımızın katili olan terörist başı Öcalan'ın en fazla öldürdükleri de Kürt kardeşlerimizdi. Öcalan için kullanılan "bebek katili" ifadesi de, bir Kürt bebeği öldürdüğü için kullanılmıştı.
Türk'ün düşmanı, Kürt'ün katili, Türk-Türk kardeşliğini güçlendirecekmiş!
İşin asıl garip tarafı da, milliyetçi olduğunu iddia eden bir partinin genel başkanı bu süreci başlatıyor!
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın bu süreçle ilgili yaptığı tespitler oldukça dikkat çekici. Bazılarını hatırlatalım:
"Bu anlaştıkları meseleleri bir devlet politikası gibi bize sunuyorlar ve 'Bu bir devlet politikası bununla ilgili konuşamazsınız' diyorlar. Ben anlıyorum bu bir devlet politikası ama lütfen şunu söyleyin; bu hangi devletin politikası çünkü Türk devletinin böyle bir politikası olamaz, mümkün değil."
"Neymiş APO ile müzakere edilecek! Bize sanki birileriyle aramızda bir kavga varmış gibi bir barış pazarlanmaya çalışılıyor. Halbuki bizim toplum olarak hiçbir kavgamız yok ki, biz hiçbir konuda kavga etmedik. Bu ülkede bir Kürt sorunu hiçbir zaman olmadı, Türk sorunu olmadı, bu ülkede bunlar sorun olmadı. Bu ülkede Kürt'ün yoksulluğu sorun oldu, bu ülkede Türk'ün yoksulluğu sorun oldu, bu ülkede Laz'ın, Çerkez'in, emeklinin, işçinin yoksulluğu sorun oldu. Bizim ülkemizde başka bir sorun olmadı ki… Biz zaten barışmış, biz zaten birlikte hareket etmiş, tarihin hiçbir sayfasında kavga etmemiş topluluklardık."
"Siz kısa bir süre öncesine kadar, 'Terör diye bir şey kalmadı, ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz, 100-150 kişi kaldı kalmadı' dediğiniz teröristlerin bugün büyük bir sorun olabileceğini ve kardeşliğin tesis edilmesi için bunlarla el sıkışmamız gerektiğini söylüyorsunuz."
"Siz çok yakın zamanda bu terörün bittiğini söylüyordunuz. Bugün ne oldu da bu terör hortladı? Dolayısıyla nasıl geçmişte yapılan işler sonuç olarak Amerika'nın istedikleri, emperyalizm istedikleri haline geldiyse bugünkü bu süreç de günün sonunda, hani 'yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatıdır' denir ya bu süreç de sonunda kimin işine gelecek; yine Amerika'nın, yine emperyalizmin işine gelecek."
"Sonra 'Kürt'le Türk barışacak kardeş olacak' deniyor. Benim Kürt kardeşimle barışmam için -ki böyle bir şeye ihtiyacım yok, çünkü kavgalı değilim- İmralı'daki terörist başıyla mı anlaşmam gerekiyor? Bizim milyonlarca Kürt vatandaşımızın önderi, lideri, sözcüsü, fikir babası İmralı'daki terörist mi? Biz kardeşimizle kardeşlik yaşamamız için bir teröristin buna izin vermesine ihtiyaç duymuyoruz, bunu da kabul etmiyoruz."
- Gazze’de ateşkes muamması / 17.01.2025
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025