Milletin geçim derdi, açıklanan son maaş zamlarıyla birlikte daha da kangren hale gelirken, bu sorunu çözmekle vazifeli olan siyasi iradenin iki önemli gündemi var: Yeni anayasa ve Öcalan açılımı.
İki gündemin de milletimiz ile hiçbir alakası yok ama birbiriyle çok alakası var.
Bu iki gündem ile elbette ki iktidar kendi süresini uzatmak peşinde, fakat bu hususlarda atılacak adımları ülkemiz üzerinde BOP hesabı, Şark Projesi hedefi olanlar da istiyor.
Hükümet yeni anayasa için Meclis'te bir çoğunluğu elde etmesi lazım. Mevcut Cumhur İttifakı'nın oylarıyla bunu yakalayamıyor.
600 milletvekili olan Meclis'te halka gitmeden yeni bir anayasa oluşturabilmek için gerekli olan oy sayısı 400. Ve hükümet bu rakama ulaşmak istiyor çünkü 360 oyda kalıp konuyu referanduma götürmede istekli değil. Neden mi? Çünkü bu sefer yapılacak anayasa değişikliklerini, eğer iddialar doğruysa, milletin hazmetmesi pek mümkün gözükmüyor.
İddialara göre anayasanın 42. ve 66. maddelerinin değiştirilmesi gündemde. Nedir bu maddelerin içeriği? "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez."
Resmiyette tek dili değiştirip, çok dilliliğe geçiş, ne kadar dil varsa en az o kadar parçalanmak demektir.
Eğer teröristbaşı Öcalan'dan "PKK'lara söyle, silah bıraksınlar" deniliyorsa, bunun mutlaka bir karşılığı olacaktır. Ama bugün, ama yarın. DEM Partililer, "Bugün bizim böyle bir talebimiz yok" diyebilirler, peki, yarın?
Öte yandan sizin şimdilik böyle bir talebiniz olmayabilir, peki, PKK'yı ve benzeri terör örgütlerini yıllarca Türkiye'ye ve Türk milletine karşı kullanan, üzerimizde parçalama emelleri bulunan küresel iradeler de acaba bunu istemiyor mu?
Yarın, "Biz istemiyorduk, onlar istedi" mi diyeceksiniz?
Masada olduğu iddia edilen bir diğer anayasa maddesi de, Madde 66.
"Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür."
Ülkemizi bugüne ve kıyamete kadar taşıyacak olan en önemli temel, Türk milleti tanımı ve üniter yapımızdır. Bunu kaldırırsanız ya da değiştirirseniz, bu coğrafyada yaşam hakkını kaybedersiniz.
Sizi bir anda Gazze'ye çevirirler, zaten dikkat ederseniz tehditler de bu boyutta.
Çok hassas bir dönemden geçiyoruz ve maalesef seçtiğiniz siyasiler bu sürece her türlü desteği vermeye devam ediyor.
Bu noktada hakkını vermek lazım, Bağımsız Türkiye Partisi ve lideri Hüseyin Baş'ın duruşu takdire şayan.
Geçtiğimiz hafta sonu partisinin Yalova İl Kongresi'ne katılan BTP lideri Hüseyin Baş konuyla alakalı şu önemli tespitlerde bulundu:
"Bir anayasa taslak metni olsa gidip alsak onun içinde ne yazar; eğitim, ulaşım, gıda, sağlık vesaire gibi hizmetler yazar. Mevcut anayasada değişmeyen maddeler de neredeyse sadece bu maddeler. Ne kalıyor geriye? Anayasanın ilk 4 maddesi, 66. Maddesi, 42. Maddesi gibi maddeler. Dolayısıyla şu anda bizim önümüze sunulan, darbeci diye kötülenen, özgürlüklerimizi elimizden alıyor diye pazarlanan, değişmesi gerekiyor denen anayasanın esasında değiştirmek istedikleri maddeleri bizim birliğimizi, beraberliğimizi, üniter bir devlet olmamızı ve demokrasimizi temin eden maddeleri."
"Bu zamana kadar anayasa değişiklikleri yapıldı. Örneğin 2010'da referandum yapıldı, 2017 yılında anayasa değişikliği yapıldı. Şimdi soruyorum bu anayasa değişikliklerinden sonra emekliler daha mı çok para aldılar, işçiler daha mı iyi geçim koşullarına sahip oldular, çocuklar okullarda daha iyi eğitime mi kavuştular? Anayasayı defalarca kez değiştiniz. Peki değiştiğiniz anayasanın, 'millet için yapıyoruz' dediğiniz anayasanın millete bugüne kadar ne faydası oldu? Hiçbir faydası olmadı."
"Bugüne kadar yapılan neredeyse bütün değişiklikler esasında hangi sonuca çıkmış oldu; bir otoritenin, bir iradenin otoriter yapısını daha da güçlendirmeye hizmet etti. Hani bir laf vardır ya 'yaptıklarınız yapacaklarınız garantisidir' diye o zaman siz anayasayı değişmek isterken aslında daha da rahat hareket etmek için, daha da size bir şey söylenemesin diye, daha da size itiraz edilemesin diye bunu istiyorsunuz."
"Yeni anayasa gündemiyle birlikte bir de terörle müzakere yürüyor. DEM Parti, MHP, CHP ve AK Parti aynı çizgide. Hiçbir konuda ortak noktaları yok ama konu APO olunca herkes süreci destekliyor."
"Döndüm dedim ki ya bunlar hangi hususlarda bir araya gelebilmiş? Mesele Avrupa'ya taviz vermek olunca bu partiler hemen anlaşabiliyor, mesele APO ile müzakere olunca bu partiler hemen anlaşabiliyor, mesele asgari ücretin yoksulluk sınırının altında kalması olunca hemen anlaşıyorlar, mesele terör devleti dedikleri İsveç'in NATO'ya girmesi olunca hemen anlaşıyorlar ama mesele bu milletin faydası olunca hiçbir zaman anlaşamıyorlar ve hemen bir kavga çıkıyor."
"Bu anlaştıkları meseleleri de bir devlet politikası gibi bize sunuyorlar ve 'Bu bir devlet politikası bununla ilgili konuşamazsınız' diyorlar. Ben anlıyorum bu bir devlet politikası ama lütfen şunu söyleyin; bu hangi devletin politikası çünkü Türk devletinin böyle bir politikası olamaz, mümkün değil."
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025
- 2024’e bakarak 2025’ten umutlanabiliyor muyuz? / 01.01.2025
- ‘Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık’ / 31.12.2024
- Güçlü devlet, milletine hizmet edendir / 28.12.2024