Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefettir. İktidarın icraatlarını eleştiren bir muhalefetin varlığı, iktidar için her ne kadar bir olumsuzluk gibi görünse de aslında büyük bir nimettir. Çünkü muhalefet partilerinin eleştirileri, kendilerine ait eleştiriler değil, milletten gelen tepkilerin bir yansımasıdır.
Bir ülkede muhalefet yoksa ya da baskılar yoluyla muhalefet etmesine müsaade edilmiyorsa işte o zaman iktidar, neyi yanlış neyi doğru yaptığını anlayamaz.
İktidar, demokrasinin gereği, halkın muhalefet yoluyla seslendirdiklerini dikkate alır ve bu sorunları çözme yoluna giderse daha kalıcı bir siyaset ortaya koymuş olur.
Muhalefet, iktidarı "millet rotası"nda tutar.
Eğer iktidar, "Benim muhalefete ihtiyacım yok, ben milletle zaten diyalog halindeyim" iddiasında bulunuyorsa, bu gerçekte asla mümkün değildir.
Çünkü iktidarın yaptırım gücü vardır ve bu güç halkın yaşadığı gerçekleri anlatmasına mani olur; bazen saygısından, bazen de korkusundan bu gerçekleri iktidar temsilcilerine ifade edemezler, içlerinde tutarlar.
İşte muhalefet burada devreye girer ve kanunların kendilerine verdiği muhalefet görevini yerine getirerek halkın sesi olurlar.
İktidarın görevi, halkın tercümanı olan muhalefetin eleştirilerini dikkate alarak uyguladığı politikalardaki yanlışlıkları en kısa zamanda gidermesidir.
"Ben muhalefeti takmam, muhalefeti sustururum" demek aslında halkın sesine kulak vermemektir, dolayısıyla demokrasiyi rafa kaldırmaktır.
Peki, halk sıkıntılarını içinde biriktirirse, halkın sesi olan muhalefet de susturulursa ne olur? İktidar sahipleri için hiç de iyi olmaz, böyle davranan iktidarların yaşadıklarıyla alakalı tarihte birçok örnekler mevcuttur.
Muhalefetin önemiyle ilgili bu kadar tespiti neden yaptık, dilerseniz örneklendirelim. Malum, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, partisinin Trabzon İl Kongresi'nde yaptığı konuşmadan dolayı hakkında soruşturma başlatıldı. Bunun neticesinde BTP lideri için yurt dışı yasağı ve adli kontrol şartı getirildi. BTP Genel Başkan Yardımcısı Avukat Lütfullah Önder'in belirttiği gibi "Suç yok, ceza yok ama tedbir var. Sussun, konuşmasın istiyorlar."
BTP lideri Hüseyin Baş, geçtiğimiz hafta Aksaray'da düzenlenen il kongresinde bu konuyla alakalı açıklamalarda bulundu. Bazı tespitlerinin altını çizelim:
"Biz demokrasi istedik cevabımızı aldık. Herhalde bu demokrasi gelmeyecek!"
"Şimdi biz yargılanıyoruz. Ben hukuk fakültesi okudum ve ben böyle bir hukuk okumadım, çünkü böyle bir hukuk yok. Bakın hukukta şöyle bir şey var; bir fiilin suç olması için fiilin herkese karşı işlendiği durumda ve herkesin işlediği durumda suç olması lazım. Eğer benim konuştuklarım suçsa bu suçu şu anda Türkiye'de 85 milyon insan her gün yüzlerce kere işliyor."
"Tamam anladık, siz o kelimelere takılmıyorsunuz, siz bizim yaptığımız muhalefete takılıyorsunuz. Zannediyorlar ki ben sussam mesele kalmayacak ama Sezai Karakoç'un güzel dizeleridir; biz sussak tarih susmayacak, tarih sussa hakikat susmayacak!"
"Türk yargısının verdiği her karara boynum kıldan ince hiç problem yok, haklı da olsam haksız da olsam meselem o değil ama bir faile eğer adli kontrol şartı getirecekseniz, adı geçen bu failin kaçma şüphesi olacak ve bu failin delilleri karartma şüphesi olacak. Delil ortada, benim sosyal medya hesabımdan paylaşıldı, failin kaçma şüphesi! Her gün kameralar etrafımda, nereye kaçabilirim. Sonra ben sizden kaçacak adam mıyım? Benim korkum Allah'tan, kuldan korkan onlar gibi olsun! Hiç kimseden korkumuz yok ama bu, hukukun sınırlarının içerisinde bir tutum, bir durum değil."
"Bir fiilin suç olması için ceza verebilmeniz için fiilin suç olması lazım. Peki, şu anda ne yapılıyor? Bakın fiil cezalandırılmıyor fail cezalandırılıyor. Fiilin ne olduğunun bir önemi yok, önemli olan failin kim olduğu. İşte böyle bir durumla karşı karşıyayız."
"Normalde Cumhurbaşkanına hakaret suçu 1982 anayasasından gelen bir suçtur. Cumhurbaşkanına hakaretin özel bir durumda olmasının da sebebi; Cumhurbaşkanının yürütme faaliyeti içinde olmamasından dolayı ve ona karşı bir şey söylediğinizde Türkiye Cumhuriyeti Devletini hedef almanızla ilgili bir suç işlediğinizden dolayı Cumhurbaşkanına hakaret özel olarak tanımlanmıştır. Ama şimdi mesela AK Parti kongreler sürecinde Sayın Cumhurbaşkanı AK Parti kongresine gidiyor ve AK Parti'nin Genel Başkanı olarak konuşuyor. Bir faaliyet yapıyor, Türkiye'nin yürütmesinin başındaki kişi olarak yapıyor. Yani bütün yetkiler AK Parti Genel Başkanında toplanıyor, yürütmenin başındaki kişide toplanıyor ama sorumluluk dediğin zaman, sorumluluk Cumhurbaşkanının oluyor ve siz bir iktidar faaliyetini eleştirmeye kalktığınızda, 'Sen Cumhurbaşkanına hakaret ettin' diyorlar."
"Peki, devletin bütün fabrikalarının patır patır satıldığı dönemde, devletin bütün madenlerinin yandaşlara, yabancılara peşkeş çekildiği dönemde bu kardeşiniz dışında devletçi olan bir tane genel başkan gördünüz mü? Hayır, yok! Türkiye siyasetinde bir tane devletçi siyasetçi var o da şu anda devlete hakaret ettiği için yargılanıyor. Bu garabet, bu garabet böyle bir şey olmaz."
BTP liderinden tam bir hukuk dersi. Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaatine il il dolaşan ve gerçekleri en güzel bir şekilde ifade eden bir muhalefet liderinin, Sayın Hüseyin Baş'ın bu siyasetinin engellenmesi Türkiye siyaseti için büyük bir ayıptır.
Eğer ülkemizde demokrasi varsa, BTP liderinin önü açılmalıdır, eğer yoksa zaten diyebileceğimiz bir şey yok, o zaman bir yerlere demokrasi getirdik iddialarında bir daha bulunmayın. Demokrasiyi önce ülkemize getirin.
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025
- 2024’e bakarak 2025’ten umutlanabiliyor muyuz? / 01.01.2025
- ‘Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık’ / 31.12.2024
- Güçlü devlet, milletine hizmet edendir / 28.12.2024
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- Asgari ücreti kim belirliyor; komisyon mu, yabancılar mı? / 25.12.2024