Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) kongre süreci yurt genelinde tüm hızıyla devam ediyor. Önceki hafta Trabzon İl Kongresi'ni gerçekleştiren BTP, dün de Kocaeli İl Kongresi'ni yaptı.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın bu kongrelerde yaptığı tarihi açıklamalar ve tespitler gündemi belirlemeye, milletimizi ayıktırmaya devam ediyor.
Kongre salonlarını "lebalep" dolduran Bağımsız Türkiye sevdalıları, her bir kongrenin bir miting havasında geçmesine vesile oluyor.
Türkiye'de doğruları haykıran, tehlikelerden haber veren ve çözümler üreten bir siyasi partinin ve bir liderin olması gerçekten Türk milleti adına büyük bir nasip. İnşallah milletimiz bu nasibin kıymetini bilir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde liderinin kıymetini bildi ve bu sayede güçlü ve bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti devletine kavuştu, tüm milletlere örnek, güçlü bir millet oldu.
Milli Ekonomi Modeli'ni öncelikli olarak Türk milleti için yazan Prof. Dr. Haydar Baş döneminde kıymet bilmedi, Sayın Baş'ı görmezden geldi ve bugün açlığa, yoksulluğa mahkum olmuş vaziyette, umudunu kaybetmiş, güvensiz bir şekilde, her gün şikayet eder bir durumda yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.
Ne demişti Prof. Dr. Baş, "Zifiri bir karanlık." İşte aynen böyle.
Millet olarak çözüm sahipleriyle beraber olduğumuzda, ya da olmadığımızda hangi sonuçlarla karşılaştığımızı yakın tarihimizde tecrübe ettik; inşallah bu tecrübelerden ders çıkartanlardan oluruz.
BTP lideri Hüseyin Baş, Kocaeli İl Kongresi'nde ekonomiden siyasete güncel birçok konuya değindi. Konuşmasının bir bölümü ise, Trabzon'da yaptığı konuşmadan sonra kendisi hakkında başlatılan soruşturmayla ilgiliydi.
Önemine binaen bu bölümü yeniden aktaralım:
"Geçtiğimiz hafta Trabzon il kongremiz oldu. Oradaki konuşmamız ve son süreçteki bütün siyasi eleştirilerimiz birilerini çok rahatsız etti, birilerinin tekerine çomak soktu ki hemen enteresan haller yaşamaya başladık, hakkımızda bir soruşturma açılmış."
"Muhtemelen kendi aralarında, 'Korkutabildik mi?' diye konuşuyorlardır. Tek bir şey söyleyeyim: Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık."
"Konuşmamda, 'Oğlum sen kendi ülkene demokrasi getir' diyorum. Bu cümlede geçen 'oğlum' ifadesini kalkıp sanki benim bunu Sayın Cumhurbaşkanına söylediğime ilişkin bir kanaat ürettiler."
"Şunu söylemek isterim; sizler beni çok iyi tanıyorsunuz, bütün Türkiye de bizleri tanımaya başladı. Ben bütün konuşmalarımda eğer kişiye karşı bir hitapta bulunuyorsam, kendisinden ismiyle ve nezaket sınırları içerisinde bahsederim. Cumhurbaşkanımızla ilgili bir şey söylediğim de cümleme 'Sayın Cumhurbaşkanımız' diye başlar 'Sayın Cumhurbaşkanımız' diye bitiririm. Bunu ben devletime olan saygımdan ötürü yaparım, kendime olan saygımdan ötürü yaparım."
"Burada benim, 'Oğlum sen kendi ülkene demokrasi getir' feveran ve feryadımın sebebi esasında Türkiye'deki bir fikre, bir oluşuma, bir söylem biçimine karşı söylenmiş bir ifade."
"Hoş, biz desek ki 'Bu cümleyi şu kişiye sarf ettik' bunu da tırnak arasında söylüyorum, bu bir hakaret ifadesi de değildir."
"Neyle karşı karşıya kaldık? Ne yazık ki biz Bağımsız Türkiye Partililer kendimizi bir mafyatik tehdit ve mafyatik bir hakaret düzleminin içinde bulduk."
"Şimdi ben soruyorum sizin meseleniz birine hakaret edilmesine karşı durmaksa bu kadar küfür, hakaret neyin nesi? Adeta mafyatik bir saldırı ve bu saldırı ile güya bizi ürkütecekler, bizi korkutacaklar."
"Aslında maksat ürkütmek ve korkutmak da değildir. Maksat şu; seni minderin dışına çekmeye çalışıyorlar, seni hukukun sınırlarının ötesine çekmeye çalışıyorlar ama biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak kurulduğumuz ilk günden beri her zaman neyi kendimize şiar edindik, motto edindik; Bağımsız Türkiye Partisi ne olursa olsun hukuk sınırları içerisinde siyasi mücadelesini vermiştir ve verecektir."
"Ortada böyle hakaret kastı yok ve bu ifade hakaret içeren bir ifade değil. Siz bunu alıyorsunuz bambaşka bir yere getiriyorsunuz, maksat ne arkadaşlar? Maksat şu; biz o kadar rahatsız ettik ki sınır ötesindeki o zafer naralarına öyle bir çomak soktuk ki, Türkiye ekonomisinin ne noktada olduğunu öyle bir gerçeklikle gözler önüne serdik ki üzerimize gelinen durum ne kadar haklı olduğumuzun bir ispatı olmuş oldu."
Evet, Sayın Baş'ın da ifade ettiği gibi, "oğlum" ifadesi bir şahsa hitaben değil, bir mantaliteye karşı söylenmiş bir ifade. Üstelik hakaret içeren bir kelime de değil. Ama sosyal medyada trollerin bir parti genel başkanı olan BTP lideri Hüseyin Baş'a ve onu destekleyenlere yaptıkları hakaretler, küfürler, tehditler bizzat sahsa yönelik ve suç içerikli.
Belli ki, bu saldırıların hedefinde, BTP liderinin millet adına doğruları haykırmasının engellenmesi var. Dün FETÖ'cüler, bu tür algı operasyonlarını ve saldırıları Prof. Dr. Haydar Baş'a yönelik yapıyorlardı, anlaşılan bugün aynı geleneği devam ettiriyorlar.
Hükümete ve yargıya önerim şu: Eğer kripto FETÖ'cüleri arıyorsanız, zehirli oklarını Atatürk'e, Prof. Dr. Haydar Baş'a ve bugün de onların izinde dosdoğru yürüyen Hüseyin Baş'a doğru atanları bulun ve ayıklayın.
Yeni 15 Temmuz'lar yaşanmasın istiyorsak, bu turnusole dikkat etmeliyiz.
- 2024’e bakarak 2025’ten umutlanabiliyor muyuz? / 01.01.2025
- ‘Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık’ / 31.12.2024
- Güçlü devlet, milletine hizmet edendir / 28.12.2024
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- Asgari ücreti kim belirliyor; komisyon mu, yabancılar mı? / 25.12.2024
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024