Diplomasi, ağzına geleni söyleyip masayı devirmek değil, kelimelerle rakibi alt etmektir. Bugün Trump ile Zelenski'nin kapışması bize bunu hatırlatıyor: Kuru gürültü değil, akıl ve hamle önemli. Tıpkı; genç Türkiye'nin kurucularının yaptığı gibi.
Trump ile Zelenski'nin buluşması hem kamera sayısı açısından hem de konuşma üslubu açısından, diplomatik bir görüşmeden çok bir tartışma programı havasında geçti. Bu; Trump'ın ilk vukuatı da değil zaten. 2019'da, ABD Başkanıyken Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile yaptığı telefon görüşmesi, diplomasi değil, düpedüz pazarlıktı; bu görüşmede Trump, "Bana bir iyilik yap" diyerek Zelenski'den, seçimlerdeki rakibi Joe Biden'ın oğlunun Ukrayna'daki işlerini soruşturmasını istedi, karşılığında askeri yardımı baskı unsuru olarak kullandı. Sonuç? ABD'de Trump için görevden azil soruşturması başlatıldı ama Trump görevde kaldı. Uluslararası alanda ise gürültüden başka bir şey çıkmadı. Bu olayla diplomasiyi bir McDonald's menüsü yapıp yediğini düşünüyorum…
Tarih şunu söylüyor: Bağırmakla iş bitmez, soğukkanlılıkla biter. Trump'ın üslubu şov için birebir, ama zekâ?..
Gerçi bugünün dünyasında medya her şeyi anında büyütüyor, ekonomik yaptırım sopaları masada her an kullanılmak için tetikte bekliyor. Belki Trump'ın bu bağırtısı, biraz da bunun yansımasıdır.
Şimdi sahneyi değiştirelim, 1920'lere, 1940'lara gidelim. Genç Türkiye, etrafı zorlu rakiplerle çevrili bir dönmede. Ama masada Atatürk var, İnönü var; cepheden yeni dönmüş, ölümü tanıyan, barut kokan, zafer kazanmış galipler var…
Lozan'da mesela, İngilizler "Siz yenildiniz" diye dayatıyor; İsmet Paşa sakin ama net: "Biz buraya teslim olmaya değil, hakkımızı almaya geldik" deyip rest çekip, geri adım atmıyor.
Sonra II. Cihan Harbi zamanında İsmet Paşa'nın Adana'da Churchill'le o meşhur görüşmesi var. Churchill Türkiye'nin Almanya'ya savaş ilan etmesi için bastırdıkça bastırıyor ama rivayet odur ki İnönü usulca, "Beyefendi bir şeyler söylüyor ama ben biraz ağır işitiyorum" diyor. Okuyunca gülüyorsun, ama bu sadece espri değil; ortamı yumuşatıyor, zaman kazanıyor, üstüne "Kolay lokma değilim" mesajını geçiriyor. İşte diplomasi böyle bir şey.
Tabii o zamanlar işler başka türlü yürüyor. Twitter yok, bir laf anında viral olmuyor. Ama masaya, gündeme de küt diye oturuyor, hem de öyle bir oturuyor ki, yıllarca konuşuluyor. Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü de bu yüzden boş bir laf değil. Hem "Barış istiyoruz" diyor, hem de "Cihan gelsin, çekinmiyoruz"u usulca hissettiriyor.
Tarih ne diyor?
Trump-Zelenski meselesi şunu anlatıyor: Sertlik kısa vadede dikkat çeker, ama uzun vadede baş ağrıtır. Genç Türkiye'nin liderleri ise başka bir yol çizmiş. Akıl ve sabırla, oturdukları masadan kazançla kalkmışlar. Lozan'da, Montrö'de, savaşın enkazından bir ülkeyi çekip dünya sahnesine taşımışlar.
Diplomaside kazananlar, öfkesiyle değil, aklıyla, sabrıyla öne çıkanlardır. Trump'lar gelir geçer, İnönü'nün "Ağır işitiyorum"u ise kulaklarda çınlar…
Trump ile Zelenski'nin buluşması hem kamera sayısı açısından hem de konuşma üslubu açısından, diplomatik bir görüşmeden çok bir tartışma programı havasında geçti. Bu; Trump'ın ilk vukuatı da değil zaten. 2019'da, ABD Başkanıyken Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile yaptığı telefon görüşmesi, diplomasi değil, düpedüz pazarlıktı; bu görüşmede Trump, "Bana bir iyilik yap" diyerek Zelenski'den, seçimlerdeki rakibi Joe Biden'ın oğlunun Ukrayna'daki işlerini soruşturmasını istedi, karşılığında askeri yardımı baskı unsuru olarak kullandı. Sonuç? ABD'de Trump için görevden azil soruşturması başlatıldı ama Trump görevde kaldı. Uluslararası alanda ise gürültüden başka bir şey çıkmadı. Bu olayla diplomasiyi bir McDonald's menüsü yapıp yediğini düşünüyorum…
Tarih şunu söylüyor: Bağırmakla iş bitmez, soğukkanlılıkla biter. Trump'ın üslubu şov için birebir, ama zekâ?..
Gerçi bugünün dünyasında medya her şeyi anında büyütüyor, ekonomik yaptırım sopaları masada her an kullanılmak için tetikte bekliyor. Belki Trump'ın bu bağırtısı, biraz da bunun yansımasıdır.
Şimdi sahneyi değiştirelim, 1920'lere, 1940'lara gidelim. Genç Türkiye, etrafı zorlu rakiplerle çevrili bir dönmede. Ama masada Atatürk var, İnönü var; cepheden yeni dönmüş, ölümü tanıyan, barut kokan, zafer kazanmış galipler var…
Lozan'da mesela, İngilizler "Siz yenildiniz" diye dayatıyor; İsmet Paşa sakin ama net: "Biz buraya teslim olmaya değil, hakkımızı almaya geldik" deyip rest çekip, geri adım atmıyor.
Sonra II. Cihan Harbi zamanında İsmet Paşa'nın Adana'da Churchill'le o meşhur görüşmesi var. Churchill Türkiye'nin Almanya'ya savaş ilan etmesi için bastırdıkça bastırıyor ama rivayet odur ki İnönü usulca, "Beyefendi bir şeyler söylüyor ama ben biraz ağır işitiyorum" diyor. Okuyunca gülüyorsun, ama bu sadece espri değil; ortamı yumuşatıyor, zaman kazanıyor, üstüne "Kolay lokma değilim" mesajını geçiriyor. İşte diplomasi böyle bir şey.
Tabii o zamanlar işler başka türlü yürüyor. Twitter yok, bir laf anında viral olmuyor. Ama masaya, gündeme de küt diye oturuyor, hem de öyle bir oturuyor ki, yıllarca konuşuluyor. Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözü de bu yüzden boş bir laf değil. Hem "Barış istiyoruz" diyor, hem de "Cihan gelsin, çekinmiyoruz"u usulca hissettiriyor.
Tarih ne diyor?
Trump-Zelenski meselesi şunu anlatıyor: Sertlik kısa vadede dikkat çeker, ama uzun vadede baş ağrıtır. Genç Türkiye'nin liderleri ise başka bir yol çizmiş. Akıl ve sabırla, oturdukları masadan kazançla kalkmışlar. Lozan'da, Montrö'de, savaşın enkazından bir ülkeyi çekip dünya sahnesine taşımışlar.
Diplomaside kazananlar, öfkesiyle değil, aklıyla, sabrıyla öne çıkanlardır. Trump'lar gelir geçer, İnönü'nün "Ağır işitiyorum"u ise kulaklarda çınlar…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Fatih Haydar GÜNER / diğer yazıları
- “Deeplomasi” & Diplomasi / 03.03.2025
- Yemekteyiz: Trump’tan Putin’e yemek masası analizi / 02.03.2025
- Adı gönüllere yazılan isim: Mustafa Kemal Atatürk / 28.02.2025
- Annelik mi, kariyer mi? Sistemden başka suçlu yok! / 27.02.2025
- Fort Knox’un durumu ve doların geleceği / 24.02.2025
- Ekonomik bağımsızlık ve ‘milli para’ üzerine / 22.02.2025
- Yemekteyiz: Trump’tan Putin’e yemek masası analizi / 02.03.2025
- Adı gönüllere yazılan isim: Mustafa Kemal Atatürk / 28.02.2025
- Annelik mi, kariyer mi? Sistemden başka suçlu yok! / 27.02.2025
- Fort Knox’un durumu ve doların geleceği / 24.02.2025
- Ekonomik bağımsızlık ve ‘milli para’ üzerine / 22.02.2025