Bir insanı kötüye sürüklemek istiyorsanız, önce onun ekmeğini elinden alın. Sonrası kendiliğinden gelir.
Türkiye'nin son çeyrek asrına bakınca başlığın etkisini net bir şekilde görüyoruz. Kara para, sanal teşhircilik, fuhuş, kumar, uyuşturucu…
Bir zamanlar utançla saklanan ne varsa artık günümüzün sıradan alışkanlıkları. Tiktok'ta "Nasıl zengin olunur?" sorusunda çıkan sonuçlar "gri işler"se, toplum olarak bir yol ayrımına gelmişiz demektir. Peki, bu noktaya nasıl geldik?
Cevap basit: Sistem insanları buraya itti.
Biraz geçmişe dönelim. 2001 krizinde kişi başına düşen milli gelir 3 bin dolardı. Ekonomi, IMF reçeteleriyle ayağa kalkmaya çalışıyordu. 2008'de küresel kriz geldi. Ama asıl yumruk içeriden vuruldu: 2013'te faiz politikaları değişti, 2018'de kur krizi patladı. Dolar, 3 liradan 10 liraya fırladı. Bugün 2025'teyiz, hâlâ o şoku atlatamadık. Dolar 36 lirayı gördü.
Ama en büyük yıkım şehirlerde yaşandı. Üniversite mezunu gençler, yıllarca dirsek çürüttü ama iş bulamadı.
İşsiz gençler LinkedIn'de "Açık pozisyon arıyorum" diye çırpınırken, birileri onların kulağına fısıldadı:
"Gel, 3 günde köşeyi dönersin." Siz olsanız ne yapardınız? İşte bu düzen, insanı böyle öğütüyor.
Resmi veriler 2024'de enflasyonun %44,38 olduğunu söylüyor. Ama çarşıya pazara çıktığınızda yumurta 100 lira, peynir 300 lira değil mi? TÜİK, genç işsizliği %17,9 diyor ama sokaktaki gerçek çok farklı gibi. Bugün her üç gençten biri ya işsiz ya da kahvede oturuyor. Gelir eşitsizliği, rakamlara bile sığmayan bir uçurum. İnsanlar artık şunu biliyor: Çalışarak, emeğiyle kazanarak zenginleşmek bu düzende mümkün değil. O yüzden "Nasıl daha çok çalışırım?" değil, "Nasıl köşeyi dönerim?" sorusu soruluyor.
Toplumun çöküşü gözlerimizin önünde yaşanıyor. Bir yanda reels'lerde, YouTube videolarında lüks otomobillerle gösteriş yapan influencer'lar… Öte yanda ekmek alırken tasarruf etmeye çalışan emekliler, faturasını ödeyemeyen aileler, kepenk kapatan esnaflar. Umutsuzluk normalleşti. İnsanlar artık "Nasıl olsa hiçbir şey düzelmeyecek" diye düşünüyor, erdem, ekmek gibi, yumurta gibi, artık lüks oldu (!)
Her sorunun bir çözümü vardır, ama çözüm niyet işidir. Türkiye'nin acil olarak "milli ekonomi" anlayışına dönmesi gerekiyor.
Tarımda yerli tohuma destek verilse, gübreye sübvansiyon gelse, çiftçi tekrar tarlaya dönse, ekmek 10 lira değil 5 lira olurdu. Sanayide ithal teknolojiye bağımlılığı azaltıp kendi üretimimize yönelsek, döviz kuru bu kadar belirleyici olmazdı.
Eğitimde meslek liseleri güçlendirilse, gençler işsiz kalmazdı.
Ama bunlar sadece teknik çözümler. Asıl mesele, "Emeğin karşılık bulduğu bir düzen kurmak." Çünkü ekonomi kötüye gittikçe, ahlak da düşüşe geçer. Erdemin bir değer olarak yaşaması için, insanların "Ben çalışırsam emeğimin karşılığını alırım" diyebilmesi gerekir.
Yoksa, 'Aç insan erdemlerini yer' bir atasözü olmaktan çıkar, her sabah aynada kendimize söylediğimiz bir mantra olur.
Türkiye'nin son çeyrek asrına bakınca başlığın etkisini net bir şekilde görüyoruz. Kara para, sanal teşhircilik, fuhuş, kumar, uyuşturucu…
Bir zamanlar utançla saklanan ne varsa artık günümüzün sıradan alışkanlıkları. Tiktok'ta "Nasıl zengin olunur?" sorusunda çıkan sonuçlar "gri işler"se, toplum olarak bir yol ayrımına gelmişiz demektir. Peki, bu noktaya nasıl geldik?
Cevap basit: Sistem insanları buraya itti.
Biraz geçmişe dönelim. 2001 krizinde kişi başına düşen milli gelir 3 bin dolardı. Ekonomi, IMF reçeteleriyle ayağa kalkmaya çalışıyordu. 2008'de küresel kriz geldi. Ama asıl yumruk içeriden vuruldu: 2013'te faiz politikaları değişti, 2018'de kur krizi patladı. Dolar, 3 liradan 10 liraya fırladı. Bugün 2025'teyiz, hâlâ o şoku atlatamadık. Dolar 36 lirayı gördü.
Ama en büyük yıkım şehirlerde yaşandı. Üniversite mezunu gençler, yıllarca dirsek çürüttü ama iş bulamadı.
İşsiz gençler LinkedIn'de "Açık pozisyon arıyorum" diye çırpınırken, birileri onların kulağına fısıldadı:
"Gel, 3 günde köşeyi dönersin." Siz olsanız ne yapardınız? İşte bu düzen, insanı böyle öğütüyor.
Resmi veriler 2024'de enflasyonun %44,38 olduğunu söylüyor. Ama çarşıya pazara çıktığınızda yumurta 100 lira, peynir 300 lira değil mi? TÜİK, genç işsizliği %17,9 diyor ama sokaktaki gerçek çok farklı gibi. Bugün her üç gençten biri ya işsiz ya da kahvede oturuyor. Gelir eşitsizliği, rakamlara bile sığmayan bir uçurum. İnsanlar artık şunu biliyor: Çalışarak, emeğiyle kazanarak zenginleşmek bu düzende mümkün değil. O yüzden "Nasıl daha çok çalışırım?" değil, "Nasıl köşeyi dönerim?" sorusu soruluyor.
Toplumun çöküşü gözlerimizin önünde yaşanıyor. Bir yanda reels'lerde, YouTube videolarında lüks otomobillerle gösteriş yapan influencer'lar… Öte yanda ekmek alırken tasarruf etmeye çalışan emekliler, faturasını ödeyemeyen aileler, kepenk kapatan esnaflar. Umutsuzluk normalleşti. İnsanlar artık "Nasıl olsa hiçbir şey düzelmeyecek" diye düşünüyor, erdem, ekmek gibi, yumurta gibi, artık lüks oldu (!)
Her sorunun bir çözümü vardır, ama çözüm niyet işidir. Türkiye'nin acil olarak "milli ekonomi" anlayışına dönmesi gerekiyor.
Tarımda yerli tohuma destek verilse, gübreye sübvansiyon gelse, çiftçi tekrar tarlaya dönse, ekmek 10 lira değil 5 lira olurdu. Sanayide ithal teknolojiye bağımlılığı azaltıp kendi üretimimize yönelsek, döviz kuru bu kadar belirleyici olmazdı.
Eğitimde meslek liseleri güçlendirilse, gençler işsiz kalmazdı.
Ama bunlar sadece teknik çözümler. Asıl mesele, "Emeğin karşılık bulduğu bir düzen kurmak." Çünkü ekonomi kötüye gittikçe, ahlak da düşüşe geçer. Erdemin bir değer olarak yaşaması için, insanların "Ben çalışırsam emeğimin karşılığını alırım" diyebilmesi gerekir.
Yoksa, 'Aç insan erdemlerini yer' bir atasözü olmaktan çıkar, her sabah aynada kendimize söylediğimiz bir mantra olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Fatih Haydar GÜNER / diğer yazıları
- Aç insan erdemlerini yer / 16.03.2025
- Lüfer nerede Lüfer? / 09.03.2025
- “Deeplomasi” & Diplomasi / 03.03.2025
- Yemekteyiz: Trump’tan Putin’e yemek masası analizi / 02.03.2025
- Adı gönüllere yazılan isim: Mustafa Kemal Atatürk / 28.02.2025
- Annelik mi, kariyer mi? Sistemden başka suçlu yok! / 27.02.2025
- Fort Knox’un durumu ve doların geleceği / 24.02.2025
- Ekonomik bağımsızlık ve ‘milli para’ üzerine / 22.02.2025
- Lüfer nerede Lüfer? / 09.03.2025
- “Deeplomasi” & Diplomasi / 03.03.2025
- Yemekteyiz: Trump’tan Putin’e yemek masası analizi / 02.03.2025
- Adı gönüllere yazılan isim: Mustafa Kemal Atatürk / 28.02.2025
- Annelik mi, kariyer mi? Sistemden başka suçlu yok! / 27.02.2025
- Fort Knox’un durumu ve doların geleceği / 24.02.2025
- Ekonomik bağımsızlık ve ‘milli para’ üzerine / 22.02.2025