Düşman. Sahiden düşman. Sadece topuyla, tüfeğiyle değil; aklıyla, niyetiyle ve kibrinin tahakkümüyle. O düşman ki, sanır ki gökyüzüne çakan şimşekler, onun ateş gücüyle boy ölçüşebilir. O düşman ki, sanır ki bir milletin dizleri üzerine çökmesi, birkaç zırhlının demir gürültüsüyle mümkündür. Ama bilmediği bir şey var: Kiminin karnı aç, kiminin ayağı çıplak ama gözleri ölüme doymuş bir millet var karşısında. Çanakkale işte böyle bir meydan.
Güzel günler göreceğini sananlar aldanıyor. Bu dünya kimseye güzel günleri müjdelemedi. Ve kimseye bedelsiz bir gelecek vaat etmedi. Çanakkale'de bir nesil, yeryüzünün en büyük cihadını verdi. Burada "Ben buradayım!" diyenler, bugün rüzgârda sallanan taşlarla, toprağa karışan bedenlerle anılıyor. Ama o gün, boğazı geçmeyi düşleyenler, geçemediklerini anladıklarında, tarihin kara deliğine gömüleceklerini fark ettiler.
Mustafa Kemal: Kurtuluşun öncüsü
Conkbayırı'nda bir adam. Sesi her şeyden önce duyulan. Düşmana geçit vermeyen bir ses. O ses ki, bir milletin kurtuluş haritasını çiziyor. "Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!" diyor. Ölüm, onun kelimelerinde bile bir vazife gibi. Süngü süngüye gelenler, siperde uyuyamayanlar, gözünü kırpmadan kendini ölüme atanlar… İşte Türk milleti, işte millet olmanın gerçek manası!
Bugün onu sadece "tarih" olarak okuyanlar, o gün göğsüne saplanacak merminin önüne geçen saatini görmezden geliyor. O saat, sadece bir zaman ölçüsü değil; o, kaderin bir anlık tecellisi. O, bir milletin kaderine düşen not. O gün orada ölseydi, tarih kim bilir nasıl yazılırdı? Ama tarih, kaçınılmaz olanı bekliyordu. Mustafa Kemal, yalnızca bir askeri deha değil; milletin "olmaz" dediğini olduran adamdı.
Mehmetçik: Adı unutulsa da imanı unutulmayacak olanlar
Mehmet Akif, Çanakkale'yi şiirle anlatıyor:
"Ey şehîd oğlu şehîd! İsteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber!"
Çünkü şehitlerin mezara ihtiyacı yoktur. Çünkü Çanakkale'de toprağa düşen, aslında yerle göğü birbirine bağlayan bir ip gibidir. Onlar öldü ve biz bugün buradayız. Onlar öldü ve biz hâlâ neyin mücadelesini verdiğimizi bile unutmuş durumdayız. Ama o gün, o siperde, açlığa, susuzluğa, kurşuna rağmen direnmenin ne demek olduğunu bilenler vardı. Onlar olmasaydı, biz kim olurduk?
Çanakkale: Zafer mi? Hayır, bir varoluşun ispatı
Zafer kelimesi Çanakkale için hafif kalır. Çanakkale bir göstergeydi. Bir milletin var olmak için neye göğüs gereceğini gösteren bir gösterge. Eğer o gün, o tepelerde, o siperlerde, o gemilere karşı durulmasaydı, belki bugün bu dilde konuşmuyor olacaktık. Eğer Çanakkale geçilseydi, belki bugün hâlâ süngü yerine kalem taşımanın ne olduğunu bilmiyor olacaktık.
Ama geçilmedi. Çünkü geçilemezdi. Çünkü burada, bu topraklarda, tarih bir kez daha tekrar etti: Anadolu, kendine sahip çıkanları sever. Ve kendine sahip çıkanları ebediyete taşır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ergül Güner / diğer yazıları
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025
- İmam-ı Şafi ve Ehl-i Beyt sevgisi: Bir inanç ve ahlak meselesi / 11.03.2025
- İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Ehl-i Beyt sevgisi ve Ramazan’a yaklaşımı / 10.03.2025
- Atatürk ve dini değerler: Kur'an’a saygı, tefsir, Diyanet ve hutbeler / 09.03.2025
- Mustafa Kemal Atatürk’ün Ramazan ayına, Kur'an’a ve Peygamber Efendimize hürmeti / 08.03.2025
- Hz. Ali’nin yolunda: Niyazi Mısri ve Ehlibeyt aşkı / 07.03.2025
- Ehlibeyt Sevgisi: Nesimi Hazretleri’nin izinde / 06.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025
- İmam-ı Şafi ve Ehl-i Beyt sevgisi: Bir inanç ve ahlak meselesi / 11.03.2025
- İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Ehl-i Beyt sevgisi ve Ramazan’a yaklaşımı / 10.03.2025
- Atatürk ve dini değerler: Kur'an’a saygı, tefsir, Diyanet ve hutbeler / 09.03.2025
- Mustafa Kemal Atatürk’ün Ramazan ayına, Kur'an’a ve Peygamber Efendimize hürmeti / 08.03.2025
- Hz. Ali’nin yolunda: Niyazi Mısri ve Ehlibeyt aşkı / 07.03.2025
- Ehlibeyt Sevgisi: Nesimi Hazretleri’nin izinde / 06.03.2025