Sadece şair olarak Niyazi Mısri hazretlerini tanımlamak eksik olur. Sadece bir şair değil, aynı zamanda bir düşünür, bir mutasavvıf, çağları delen tasarrufu ile hala insanlara yol gösteren bir hak aşığı. Kendisini yüzyıllar öncesinden tanıyanlar, onun Allah'a olan derin bağlılığını ve Resulullaha duyduğu sevgiyle birlikte, en çok bir konuda takıldılar: Ehlibeyt sevgisi.
Hani "Ali'yi sevmek, Müslüman olmak demektir" derler ya… Niyazi Mısri 'nin hayatı ve eserleri de bunu anlatır. Ama bu, sıradan bir sevgi değil. Herhangi bir "saygı" değil, her şeyin özü, her şeyin temeli olan bir sevgi. Ehlibeyt 'in sadece soy bağıyla değil, o soyun getirdiği derin manevi mirasla o aşk ocağında pişip onların hoşnutluğunu kazanmaya çalışmak için mücadele etmektir, bu da bir sevda ve aşk işidir. Kısacası, Niyazi Mısri 'nin aşkı, sadece kalbinin bir köşesinde değil, ruhunun her zerresindedir.
İmam Ali'ye ve onun soyundan gelenlere duyduğu sevgi, sıradan bir halk inancından daha derindir. O, Ali'yi sadece bir komutan, bir devlet başkanı ya da bir tarihsel şahsiyet olarak görmez. Niyazi Mısri için Ali, gerçektir. Ve bu gerçek öyle bir gerçektir ki, onu tüm insanlık âlemine anlatmanın, her zaman anlatılmaya değer kılmanın bir yolu vardır.
"Benim gerçeğim Ali'dir" derken, Niyazi Mısri sadece kendisinin değil, tüm bir halkın, hatta bir milletin manevi önderine olan bağlılığını, sevgisini dile getiriyor. Hani hep derler ya "Mürşidim Ali'dir" diye... İşte, Niyazi Mısri'nin en saf şekilde ifade ettiği bu düşüncedir.
Şiirlerinde, "Ali'dir benim mürşidim, gerçek O'dur" demekle kalmaz. Her şeyin özü Ali'dir der. Düşünsenize, her şeyin özü... Kısa bir kelime ama içinde derin bir anlam saklar. İmam Ali, Niyazi Mısri'nin düşündüğü, hissettiği, yaşadığı, varlık amacıdır. Yalnızca bir kişi değil, bir yol, bir rehber, bir ışık. O ışık ki, insanı karanlıktan aydınlığa çıkarır.
Daha da derinleşelim. Şair, "Bütün yolculuklar bir haldedir, o hal Ali'dir" derken, tasavvufun özüdür dediği İmam Ali'yi anlatır. Yani, Niyazi Mısri'nin gözünde, insanın manevi yolculuğu, İmam Ali'nin yolunda olmakla tamamlanır. Eğer sen bir müminsen, sen bir arifsen, sen bir doğru yolda isen, o yolun sonunda Ali vardır. Ali'nin hilmi, hikmeti ve o benzersiz önderliği...
Ve işte bu düşünceler, "Her şeyin özüdür Ali, her türlü hikmet O'ndan gelir" dizelerine kadar ulaşır. İmam Ali sadece bir şahsiyet değildir; o, bir bilgelik kaynağı, insanın doğru yolu bulması için bir ışık kaynağıdır. Niyazi Mısri, bu hikmetin kapılarını Hz. Ali'nin ismiyle açmıştır. O kadar derin bir sevgiyle bağlıdır ki, İmam Ali'nin adı bile ona dünyayı anlamak için yeterlidir.
Ama nihayetinde, Niyazi Mısri için en önemli şey, bir teklife, bir çağrıya, bir yola çıkmaktır. O yola çıktığında, ilk söyleyeceği söz "Ey Ali! Ben senin yolundayım" olur. Bir bağlılık, bir teslimiyet. Ali'nin yolunun, aslında Allah'a giden yol olduğunu bilerek. O, sadece bir şair değil, bir arif, bir mürşittir ve o yolda her zaman Ali vardır. Onun sevgisi, sadece bir soy sevgisi değil, bir manevi yoldaşlık, bir öğretidir.
İşte Niyazi Mısri, kaleminden, dizelerinden, her sözcüğünden tek bir mesaj verir: Ehlibeyt sevgisi, yalnızca bir inanç değil, bir hayat biçimidir.
Evet, sadece bir inanç değil. Her şeyin özü, her şeyin anlamı, her şeyin kaynağıdır. Ve bu sevgi, bir tarihsel gerçeklikten öteye geçer. Zira Niyazi Mısri'nin eserlerinde, her bir harf, bir aşkın, bir bağlılığın, bir insanın tüm varlık amacının ifadesidir.
Sonuçta, bu sevgi bir kalp işidir, bir gönül işidir. Ama aynı zamanda bir düşünce işidir. Ali'yi sevmek, bir insanın hayatına anlam katmak demektir. Ali'yi sevmek, sadece geçmişi değil, geleceği de aydınlatmaktır.
Ve bir kez daha… Niyazi Mısri 'yi anladığımızda, Ehlibeyt sevgisini daha derinlemesine hissetmek, bir yola çıkmak, bir sevdanın peşinden gitmek gerekir. O yol, Ali'nin yolu, Ehlibeyt 'in yoludur… Gerçek, orada, o yolun başındadır.
Çağın bilgesi Prof.Dr. Haydar Baş hocamızın ifadesiyle, "Ali başka."
Bu gününü ve yarınını aydınlatmak isteyen, düştüğü zifiri karanlıklardan kurtulmak isteyen İmam Ali kapısına gelsin. Hz Aliyi sevsin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ergül Güner / diğer yazıları
- Hz. Ali’nin yolunda: Niyazi Mısri ve Ehlibeyt aşkı / 07.03.2025
- Ehlibeyt Sevgisi: Nesimi Hazretleri’nin izinde / 06.03.2025
- Hacı Bektaş Veli’nin ışığında ramazan ve Ehli Beyt / 04.03.2025
- Abdulkadir Geylani'de Ramazan ve gerçek orucun anlamı / 03.03.2025
- Ramazan deyip geçme! Hz. Ali'nin kaleminden bir ay, bir ömür... / 01.03.2025
- Türkler İslam’ı nasıl seçti, nasıl kaybetti? / 27.02.2025
- Aile: devletin gölgesi, toplumun kökü / 25.02.2025
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 24.02.2025
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 21.02.2025
- Adalet mülkün temelidir / 18.02.2025
- Ehlibeyt Sevgisi: Nesimi Hazretleri’nin izinde / 06.03.2025
- Hacı Bektaş Veli’nin ışığında ramazan ve Ehli Beyt / 04.03.2025
- Abdulkadir Geylani'de Ramazan ve gerçek orucun anlamı / 03.03.2025
- Ramazan deyip geçme! Hz. Ali'nin kaleminden bir ay, bir ömür... / 01.03.2025
- Türkler İslam’ı nasıl seçti, nasıl kaybetti? / 27.02.2025
- Aile: devletin gölgesi, toplumun kökü / 25.02.2025
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 24.02.2025
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 21.02.2025
- Adalet mülkün temelidir / 18.02.2025