Bir grup arkadaş ile oturup sohbet ederken konu toplumumuzda ailelerin dağılmasına, boşanmaların artmasına geldi.
Arkadaşlar yaşadıklarını, çevrelerinde ki bazı ailelerin boşanmalarından söz ettiler. Öğretmen arkadaşlar da okullarında her geçen gün boşanmış ailelerin veya boşanma aşamasında olan ailelerin sayısının arttığını ve ailelerin bu durumlarının çocuklarda nasıl olumsuzluklara sebep olduğunu üzülerek gözlediklerini söylediler.
Eğer bir toplumda aileler dağılıyorsa, toplumda yangın başlamış demektir. Yanan ağacın yeniden canlanması nasıl ki zor ise, yanan ailelerden oluşan bir toplumun toparlanması da çok zor olur.
Her şeyin bir temeli vardır. Eğer bu temeli çürütürseniz, geriye süprüntüden başka bir şey kalmaz. İnsan, doğduğu andan itibaren kendi varlığıyla tanışmadan önce bir yuvayla tanışır.
11.asırda yaşamış; Büyük Türk alimi Yusuf Has Hacib'den yardım alarak onun eşsiz eseri Kutadgu Bilik'in (Mutluluk veren bilgi) gölgesine sığınarak bu yazıyı oluşturmaya çalışalım. Çünkü; Yusuf Has Hacib'in bu eseri yazmakta ki amacı; insanlara dünyada tam anlamıyla kutlu olmak için gereken yolu göstermek ve topluma öğütler vermektir. İnsanlara ve toplumlara mutluluğun anahtarını sunuyor.
Aile, insanın dünyada edindiği ilk ve belki de son sahici aidiyettir. İnsan, orada ya ayakta durmayı öğrenir ya da çelimsiz bir ömür sürmeye mahkûm edilir.
Bir çocuk doğar, ilk çığlığını atar ve dünya onun varlığını duyurmasına izin verdiği için kendini yaşama dahil sanır. Oysa asıl mesele, o çığlığın yankısını bulduğu yerdedir. Aile, çocuğun o yankıyı duyacağı, varlığını anlamlandıracağı ilk mekândır. Ana, çocuğunun içini doldururken baba ona istikamet çizer. Eğrilmiş bir gövde, eğilmiş bir irade ile ailede kök salar, sonra çürük meyvelerle toplumun raflarına dizilir.
Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig'de bu hakikati teslim eder: İnsan, eğer bir düzen içinde yaşamak istiyorsa önce evinin düzenine kafa yormalıdır. Dünyayı kavramak için evin duvarlarını, odalarının sessizliğini anlamalıdır. Baba, adaleti temsil eder. Ana, merhameti. Çocuk, öğrenmeyi ve büyümeyi. Eğer bir evde adalet yoksa dışarıda merhamet beklemek beyhudedir. Eğer bir evde sevgi kök salmazsa, çocuk ne yana düşerse düşsün, seraba koşan bir yolcudan öteye geçemez.
Evlilik de öyledir. Rastgele bir bağ değildir. İnsan, eşini seçerken aslında geleceğini seçer. Aile, sadece aynı çatı altında yaşamak değildir. Aile, insanın kendini tanıdığı, sınırlarını bildiği, hakikatle ilk yüzleştiği yerdir. Eğer insan, ailesine sırt çevirirse, yaşadığı dünyaya da yabancılaşır.
Yusuf Has Hacib, bize bir sır fısıldar: "Kim ki kendini bilir, o evini de bilir. Kim ki evine hâkimdir, o dünyaya da hükmeder." Çünkü insan, önce kendi çatısı altında anlam bulmazsa, gökyüzüne bakıp yıldızları da bir hiç sanır.
Aile, toplumun temeli değilse, o toplumun adı bile anılmaya değmez.
Peki, aile nedir? Sadece kan bağından ibaret bir topluluk mu? Hayır. Aile, birbirine saygı duyan, sorumluluklarını bilen, birbirine yaslanabilen insanların oluşturduğu bir çekirdek. Saygı yoksa sevgi bir hevestir. Sorumluluk yoksa sadakat, sadece boş bir kelimedir. İnsan aile içinde öğrenir dostunu, düşmanını, sabrı ve direnci. Bu yüzden, aile sadece dört duvar arasında yaşanmaz; insanın omuzlarında, ruhunda, kalbinde taşınır.
Aile dediğin dayanışmadır. Zor zamanlarında başını yaslayabileceğin bir omuzdur. Ama bu, sırtını dayadığın omuzun da bir yük taşıdığını bilmeyi gerektirir. Yusuf Has Hacib, bunu adalet ve denge ile anlatır. Adaletin olmadığı aile, içinde haksızlığın büyüdüğü bir suskunluk yumağıdır. O suskunluk birikir, birikir ve sonunda bir patlamaya dönüşür.
Ama mesele bundan ibaret değildir. Bilgi, eğitim ve kültür de ailede başlar. Eğer çocuğa evinde erdem öğretilmezse, onu devletin sopası yola getirir. Yusuf Has Hacib, bilginin, erdemin ve eğitimin aile içinde filizlenmesi gerektiğini söylerken, aslında güçlü bir toplumun ancak güçlü aileler üzerine inşa edileceğini ima eder. Çünkü aile, içinde bir devlet taşır; orada otorite de vardır, adalet de, kaos da, huzur da.
Gelelim en mühim meseleye: Aile, bir sığınak mıdır, yoksa bir savaş alanı mı? Bunu belirleyen, oradaki insanların birbirlerine nasıl baktıklarıdır. Eğer aile, bireyleri ezmek için bir mekanizmaya dönüşmüşse, orada huzur değil, baskı vardır. Ama eğer aile, insanın haysiyetle yaşamasını sağlayan bir çatı olmuşsa, işte o zaman devletin ve toplumun sırtı yere gelmez.
Ve şunu unutmayalım ki: Aile devletin ilk kalesi, toplumun son sığınağıdır. Aile çökerse, toplum da çöker. Aile dağılmışsa, o toplumun kılıç kuşanması beyhudedir. Çünkü zafer önce evde kazanılır.
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 24.02.2025
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 21.02.2025
- Adalet mülkün temelidir / 18.02.2025
- Adalet mülkün temelidir / 10.01.2025
- Nefs medeniyeti ve kalp medeniyeti / 06.01.2025
- Sadakatle, aidiyetle biz olabilmek / 02.01.2025
- Vatan beşikteki çocuğa aittir / 27.12.2024
- Ağaç yaş iken eğilir, ancak… / 31.08.2024
- Görünüyorum o halde varım / 07.05.2024