Ulus kavramının birçok farklı tanımı bulunmakla birlikte, onu en genel ifadeyle "kendi tarihsel vatanında yaşayan, ortak bir tarihe, ortak bir kamu kültürüne, ortak ata mitlerine, ortak semboller, gelenek ve göreneklere sahip ve aynı zamanda bir ulus olarak öz-farkındalık sergileyerek siyasallaşmış olan topluluk olarak tanımlayabiliriz.
Ulus; sadece kâğıt üzerinde, somut bazı nitelikler çerçevesinde, tek tip bir ölçütle tanımlanabilen bir büyük grup değildir.
Ne dil, ne din, ne coğrafya, ne etnik özellikler bir halk topluluğunu ulus yapmak için yeterlidir.
Zira ulus, özü itibariyle duygusal bir özdeşleşme; bütünleşmedir; 'biz'lik halinin bütün somut ve soyut benzerliklerin ve aynı zamanda da farklılıkların üzerinde bir yerde konumlandırılmasıdır.
Ulus olmanın temel prensibi "biz" olarak hissetmek ve bizden olmayanları belirleyebilmektir.
Toplumun bütün birikimlerinin, kurumlarının temel gayesi özellikle aileler, insanlarına biz "bilincini" kazandırmak olmalıdır. Eğer bu biz bilinci bir topluma öğretilemezse o toplumun sağlam bir temel üzerinde oturduğunu söyleyemeyiz.
Bir toplumun temel birikimleri olan, dili, dini, tarih bilgisinin varmak istediği nihai amacı insanlarını biz şuuruna kavuşturmak olmalıdır. Biz olma duygusu öyle bir mayadır ki bir ulusun yüzlerce yıl var olmasının teminatıdır.
Kültür bir toplumu diğer toplumlardan ayıran en önemli unsurdur. Musikisi, folkloru, destanları, mimarisi, gastronomisi, vs. ile bir millet ötekisinden ayrılır. Bu özelliklerini bir toplum ne kadar çok içselleştirirse, benimserse, özleşirse ulus olma kimliğini o kadar çok kuvvetlendirir.
Kendi kültürünü içselleştirmiş "biz" duygusuna kavuşmuş toplumlar dış dünyaya karşı dirençli olurlar.
Şu bir gerçek ki bir toplumun her zaman yabancı kültürlerle karşılaşması kaçınılmazdır. Bu karşılaşmalarda "biz" duygusuna sahip, dirençli güçlü toplumlar, olumlu alışverişlerde ve sentezlerde bulunarak daha da gelişebilirler. Ancak toplum dirençsiz ise yıkılma, sarsılma sürecine de girebilir. Kültürün insanları bir arada tutmak gibi bir fonksiyonu vardır. Ancak hariçten gelenlere karşı bir direnç gösteremiyorsa, varlığını koruyamıyorsa, çözülmeye yok olmaya mahkûmdur.
Her ulus yaşadığı topraklara kültürünün özelliklerini nakşeder. Aradan asırlar geçse bile, bir medeniyet toprak altına da girse, arkeolojik kazılarla elde edilen bulgular sayesinde o medeniyet, o ulus tanımlanır.
Ama varlığını devam ettiremeyen, tarih sahnesinden çekilmiş, yenilmiş bir milletin kalıntıları olarak kayıtlara düşer.
Ebediyen dünya sahnesinde kalmanın, bu toprakları gelecek nesillere bırakmanın tek yolu birlik ve beraberliğimizi koruyarak, Hünkâr Hacı Bektaş'ı Velinin yaptığı gibi "biz" olmayı sağlamaktır.
Bunun yoluda bizi biz yapan milli ve manevi değerleri hem akıllara hem de kalplere işlemekten geçiyor. İşte o zaman boyun büken, dik duramayan, hemen dönüşen, kimliğini kaybeden değil; dönüştüren, mayalayan bir medeniyet bir ulus inşaa etmiş oluruz.
Mevlana, bir gün bir sohbetinde; "Müminler ölmezler, belki bir evden öteki eve taşınırlar" dediğinde, toplantıda bulunan birisi: 'Yaradan, Her nefis ölümü tadıcıdır buyuruyor' diye itiraz eder.
Bunun üzerine Mevlana: Evet, fakat yaradan her nefis, diyor; her kalp demiyor. Sen insanların kalbinde öylesine bir yer edin ki, ölmeyesin der.
Milletimizin kalbine milli ve manevi değerleri inşaa edersek ebediyen var oluruz, yok olmayız, ölmeyiz. Ancak insanlarımızı, gençlerimizi heva ve heves çizgisinde tutar sadece nefislerine hitap edersek, hayatın gayesinin nefsin tatmin edilmesidir şeklinde bir rota çizersek; "Her nefis ölümü tadacaktır" gerçeğini, Allah korusun ulus bazında yaşayabiliriz.
Kalbe imza atan medeniyetler, adaletle var olmaya çalışan medeniyetler, ölmez, yok olmaz. Çünkü " Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez," sözünde ki güzelliğin, ebediliğin sırrı, bu aşkı yaşamaktadır. Bu aşkı da kalp ayağıyla yürümesini bilenler yaşar ve yaşatır. Bu bir nebevi mayadır, ebedilik, insanlığın kurtuluşu da bu maya ile mayalanmakla mümkündür.
Her değerimizi kalp boyutuyla içselleştirerek insanımıza, doya doya yaşatırsak "biz" oluruz, bir bilek bir yürek oluruz, ebediyen var oluruz.
- Sadakatle, aidiyetle biz olabilmek / 02.01.2025
- Vatan beşikteki çocuğa aittir / 27.12.2024
- Ağaç yaş iken eğilir, ancak… / 31.08.2024
- Görünüyorum o halde varım / 07.05.2024
- Çanakkale ile İstiklal marşındaki ruh aynı ruh / 18.03.2024
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023