Son günlerinde hasta yatağında, gazeteci Kandemir Beye verdiği son mülakatında Koca Yürekli Mehmet Akif Ersoy "Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın" diye dua ediyordu.
Evet yazdırmasın!
Yazılmaması için bazı değerleri çok iyi özümsemek gerekir. Mesela, iman ne demek, ata, ecdat ne demek, istiklal ne demek, vatan ne demek, birlik ve beraberlik, tam bağımsızlık ne demek, olduğunu çok iyi anlamamız gerekiyor. Özellikle geleceğimiz olan gençlere bu değerleri çok iyi anlatıp, hissettirmeliyiz, yaşatmalıyız.
İşte o vakit bir daha İstiklal Marşı yazılmaz.
Bu milli ve manevi değerlerin işlendiği programlar, merasimler, törenler, makaleler, şiirler, çok önemli. Bunların yazılı, görsel medya imkânlarıyla yayılması ve medya aracılığıyla tüm milletin istifadesine sunulmasında büyük yarar var.
Çünkü millet olarak ayakta kalmamızı sağlayan milli ve manevi değerlerin şevkle, zevkle, omuz omuza, kardeşçe, birlik ve beraberlik içinde kalarak, yaşayarak, yapılan bu kutlamalar ile dosta düşmana bizi biz yapan bu değerlerin yaşandığını, geleceğimiz olan gençlerimizi bu değerlerle donatarak yetiştirdiğimizi göstermiş oluyoruz.
Bu anma ve kutlamalar ile gençler bilinçleniyor, atasını tanıyor.
Bu kutlamar ve merasimler dünün unutulmamasını, yarınların ancak geçmişinden iyi dersler çıkarabilenlerin inşa edebileceğinin hatırlatmasıdır.
Sadece hatırlatması mıdır, aynı zamanda Mehmet Akif'in "Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın" duasının tecellisidir.
Bu duanın tecellisinin devam etmesi için bu merasimleri çok coşkulu bir şekilde, davullarla, zurnalarla, sazlarla, marşlarla, türküler ile ellerimizde bayraklarla yediden yetmişe kutlamalıyız.
Bu ruh korunduğu müddetçe bir daha İstiklal Marşı elbette yazılmayacaktır.
Tarih sahnesine ilk çıktığı günden bu yana mücadeleye devam eden, mücadelesi bitmeyen kahraman bir millettir, Türk milleti.
Ancak bazı çılgınlar bu asil millete zincir vurmak istedi.
Bin yıldır Türkün yurt edindiği Anadolu düşmanların saldırısı altında, Payitaht olan İstanbul'u düşman ele geçirmiş, işgal etmişti. Ordu perişan, yıllardır yedi cephede devam eden savaşlara asker yetiştiren Anadolu yorgun. Herkes Mehmetçiğin yüreğindeki hürriyet ateşini harlayacak ona yeni destanlar yazdıracak ve bu büyük milleti harekete geçirecek bir umut, bir ışık, bir kıvılcım bekliyordu.
Her bağımsız milletin ruhunu coşturan, düşündüren milli marşları vardı. Neden Türk Milletinin böyle bir marşı neden olmasın ki?
Mustafa Kemal Paşanın talimatıyla milli marşın seçilmesi için bir yarışma açıldı, bu müsabakaya yedi yüzden fazla eser katılır. Ama şiirlerden hiçbiri istenen özelliklere sahip değildi.
Çanakkale destanını şiirleştirip yazan Mehmet Akif Ersoy açılan bu yarışmada kazanana para ödülü verileceğini öğrenince katılmadı.
Nihayet Mehmet Akif Ersoy ikna edilir. Mehmet Akif bu milletin yeniden doğuşunun, işgalden, bağımsızlığa, esaretten, özgürlüğe yürüyüşünün kutlu hikâyesini anlattığı o muhteşem İstiklal Marşını yazar ve yarışmada birinci olur,12 Mart 1921 de TBMM tarafında milli marş olarak kabul edilir. İstiklal Marşımız 103 yaşında kutlu olsun.
İstiklal Marşında anlatılan ruh bir günde oluşmadı. Bu ruh, Türk ordusunun, Mehmetçiğinin, Türk milletinin asırlardır süren mücadele ve kahramanlığının bir tezahürüydü. Bu ruhta Malazgirt vardı, İstanbul'un Fethi vardı, Balkanlara götürülen adaletin ruhu vardı, Çanakkale destanı vardı. Selçukluların, Köktürklerin, Uygurların yiğitliği, kahramanlığı, büyüklüğü vardı.
Türk Milletinin sayısız destansı mücadelesinin haykırışının ifadesiydi İstiklal Marşı.
Bir günde doğmayan bu ruh elbette ki bir günde, bir ayda veya bir yılda da yok edilemezdi.
İşte Çanakkale de Kahraman Mehmetçik bu ruhun kaybolmadığını cihana bir kez daha haykırdı ve "Çanakkale Geçilmez" dedi. Böylece Çanakkale'nin geçilemeyeceğini dost düşman herkes öğrendi.
Çanakkale zaferi kahraman Türk ordusunun gelecekte kazanacağı pek çok zafere de öncülük etmiştir. Cumhuriyete giden yolda kazanılmış en büyük bir zafer olma özelliğine sahiptir.
Cumhuriyete geçiş Çanakkale geçilemediği için mümkün olmuştur.
Evet, bu gün 18 Mart. Tam 109 sene önce dünyanın en büyük askeri gücünü Çanakkale'de durdurduğumuz o büyük savaşın sembol tarihi.
Atalarımızın canları pahasına istilacılara, tek dişi kalmış insan suretli canavarlara buraya kadar, ileriye geçemezsin çoluğuma, çocuğuma dokunamazsın dediği günün adıdır,18 Mart.
Bu gün Türk milletinin nelere kadir olduğunu sadece ele güne değil, kendine kanıtladığı kendi gücünü gördüğü günün adıdır 18 Mart.
Bu gün Mustafa Kemalin gerçek anlamda tarih sahnesine çıktığı günün adıdır,18 Mart.
Çanakkale Muharebelerinin 109. Yılındayız.
Yaklaşık bir yıl süren Çanakkale muharebelerinde on binlerce asker şehit oldu. Binlerce ocak evlatsız, babasız kaldı. Bizden başka herhangi bir milletin katlanabileceği acılar değildir bu acılar.
Farklı, farklı çehreler, lisanlar, bayraklar, Akif'in ifadesiyle
" Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Çanakkale'ye yaklaşan düşmanın planı basitti; Türk askerini, Mehmetçiği teknolojik olarak güçlü olan toplarıyla geri püskürtecek, boğazdan içeri kolaylıkla süzülüp İstanbul'u ele geçirecekti. Böylece Türk milletinin boğazını, şah damarını kesecekti, plan buydu. Ancak plan tutmadı. Çünkü kulların planlarının üstünde birde Allah'ın planı vardı.
Göğsünde ki imanla binlerce korkusuz yürek tarihin en büyük donanmasını karşısında gördüğünde bir adım dahi geri adım atmayacak gazimi olur şehit mi düşer onu bir an bile düşünmeyecekti. Çünkü Çanakkale geçilemezdi.
Çanakkale geçilmezdi.
Niye mi?
İstanbul'dan Cevat Paşa dağların yeşile kestiği o mart günü taburlarında tek bir top kalmayıncaya kadar ateş püskürtmüştü. Kahraman çocuklarım diye haykırıyordu. Askerlerine, tüfeklerinize sarılın yiğitlerim emrini verdiği o anda Mustafa Kemal ile birlikte kurdukları akıl ve feraset dolu savaş stratejisi ile düşmana unutamayacakları bir mağlubiyeti yaşatmışlardı…
Düşman arkasına bile bakmadan kaçarken, düşmanın Arkasından gittiler, Çanakkale'yi geçemediler. Geçemeyeceklerdi diye haykırıyordu Cevat Paşa.
Tophaneden Yüzbaşı Hakkı; Nusret Mayın gemisinin Kumandanı. Bedeni, ruhu genç ama kalbi zayıf. Kalbi bedenin, ruhunun civanlığını kaldıramıyor, tekliyor.
Olmaz bu vazifeyi kaldıramaz dediler.
Âmâ kim dinler bir gece sessiz dualarla demir aldı Yüzbaşı Hakkı. Mayınları sessizce yerleştirdiler. Kalbi yerinden sökülürcesine çarptı durdu. Kalbi ertesi günkü zaferi görecek kadar bile dayanmadı. Fransız Buve, bükülmez denen İngiliz Reksibil, karşı konulmaz iriistibil hepsi o mayınlarla battı.
Balıkesir'den Seyit onbaşı; Balkan harbinden yeni dönmüştü ki, Çanakkale'ye çağrıldı.
Baktı düşman topları taburları dövüyor, etraf paramparça, her bir arkadaşının mübarek bedenleri delik deşik, bir yerde. Seyit Yaradan'a sığınarak, yalvararak, bir güç versen de, de şu topu yüklensem dedi. O koca top oldu mu sana bir tüy, nasıl tuttu kaldırdı bilen yok. Hatırlarda o koca geminin yan yatışı sonrada suya batışı var.
İzmir'in Ahmetli köyünden Mücahidi ye Hatice Hanım. Çanakkale Anafartalar'da 56. Fırkada silahıyla muharebelere kılık değiştirerek iştirak etti.
Cephede adı Ahmet'ti. Tek dileği vatanını korumaktı. Ne gerekirse yapmaya hazırdı. Şarapnel ve kurşunlarla dokuz yerinden yaralandı. Âmâ hiç pes etmedi. Mücadeleyi bırakmadı.
57. Alay.
Evet, 57. Alay, dünyanın en çok madalyaya sahip alayı. Hepsi ölümün üstüne kahramanca yürüdü ve şehit oldular. Türk ordusunda o günden sonra bir daha 57. Alay olmadı.
Ve Selanik'ten Yarbay Mustafa Kemal askerlerindeki yiğitliği, bilgeliği ve cesareti gören onlara taarruz etmeyi değil ölmeyi emreden dâhiyane komutan.
Mustafa Kemal önderliğindeki askerlerimizin Çanakkale geçilmez derken inandığı bir şey vardı; Tarih boyunca binlerce Türk kahramanının omuzunda yükselmiş bir ruh vardı. O ruh bir günde doğmamıştı ki, bir günde de yok olsun.
Daha sonra Mustafa Kemal bu gerçeği şöyle ifade edecekti "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
Dünya tarihini değiştiren Çanakkale Zaferini ve Kahramanlarını andığımız bu gün şunu da ifade edelim ki bu ruhu dün boğmak isteyenler olduğu gibi bu günde yarında olacaktır.
Su uyur düşman uyumaz. Bir istiklal Marşı daha yazılmasını istemiyorsak Çanakkale de ki, Malazgirt'teki, Sakarya'daki, Ruhla mayalanmaya çalışacağız. Tüm Türkiye dün olduğu gibi bugün de "bir ve beraberiz". Çanakkale'yi Çanakkale yapan değerlere sahip çıktığımız sürece hiç bir güç milletimizin birliğini, beraberliğini ve bağımsızlığı konusundaki iradesini kıramayacaktır.
Bu duygularla, Çanakkale Zaferi'nin yıldönümünü kutluyor; bugünlere ulaşmamızı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türk milletinin huzur ve güvenliği için hayatlarını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi minnet, saygı ve rahmetle anıyorum.
Evet yazdırmasın!
Yazılmaması için bazı değerleri çok iyi özümsemek gerekir. Mesela, iman ne demek, ata, ecdat ne demek, istiklal ne demek, vatan ne demek, birlik ve beraberlik, tam bağımsızlık ne demek, olduğunu çok iyi anlamamız gerekiyor. Özellikle geleceğimiz olan gençlere bu değerleri çok iyi anlatıp, hissettirmeliyiz, yaşatmalıyız.
İşte o vakit bir daha İstiklal Marşı yazılmaz.
Bu milli ve manevi değerlerin işlendiği programlar, merasimler, törenler, makaleler, şiirler, çok önemli. Bunların yazılı, görsel medya imkânlarıyla yayılması ve medya aracılığıyla tüm milletin istifadesine sunulmasında büyük yarar var.
Çünkü millet olarak ayakta kalmamızı sağlayan milli ve manevi değerlerin şevkle, zevkle, omuz omuza, kardeşçe, birlik ve beraberlik içinde kalarak, yaşayarak, yapılan bu kutlamalar ile dosta düşmana bizi biz yapan bu değerlerin yaşandığını, geleceğimiz olan gençlerimizi bu değerlerle donatarak yetiştirdiğimizi göstermiş oluyoruz.
Bu anma ve kutlamalar ile gençler bilinçleniyor, atasını tanıyor.
Bu kutlamar ve merasimler dünün unutulmamasını, yarınların ancak geçmişinden iyi dersler çıkarabilenlerin inşa edebileceğinin hatırlatmasıdır.
Sadece hatırlatması mıdır, aynı zamanda Mehmet Akif'in "Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın" duasının tecellisidir.
Bu duanın tecellisinin devam etmesi için bu merasimleri çok coşkulu bir şekilde, davullarla, zurnalarla, sazlarla, marşlarla, türküler ile ellerimizde bayraklarla yediden yetmişe kutlamalıyız.
Bu ruh korunduğu müddetçe bir daha İstiklal Marşı elbette yazılmayacaktır.
Tarih sahnesine ilk çıktığı günden bu yana mücadeleye devam eden, mücadelesi bitmeyen kahraman bir millettir, Türk milleti.
Ancak bazı çılgınlar bu asil millete zincir vurmak istedi.
Bin yıldır Türkün yurt edindiği Anadolu düşmanların saldırısı altında, Payitaht olan İstanbul'u düşman ele geçirmiş, işgal etmişti. Ordu perişan, yıllardır yedi cephede devam eden savaşlara asker yetiştiren Anadolu yorgun. Herkes Mehmetçiğin yüreğindeki hürriyet ateşini harlayacak ona yeni destanlar yazdıracak ve bu büyük milleti harekete geçirecek bir umut, bir ışık, bir kıvılcım bekliyordu.
Her bağımsız milletin ruhunu coşturan, düşündüren milli marşları vardı. Neden Türk Milletinin böyle bir marşı neden olmasın ki?
Mustafa Kemal Paşanın talimatıyla milli marşın seçilmesi için bir yarışma açıldı, bu müsabakaya yedi yüzden fazla eser katılır. Ama şiirlerden hiçbiri istenen özelliklere sahip değildi.
Çanakkale destanını şiirleştirip yazan Mehmet Akif Ersoy açılan bu yarışmada kazanana para ödülü verileceğini öğrenince katılmadı.
Nihayet Mehmet Akif Ersoy ikna edilir. Mehmet Akif bu milletin yeniden doğuşunun, işgalden, bağımsızlığa, esaretten, özgürlüğe yürüyüşünün kutlu hikâyesini anlattığı o muhteşem İstiklal Marşını yazar ve yarışmada birinci olur,12 Mart 1921 de TBMM tarafında milli marş olarak kabul edilir. İstiklal Marşımız 103 yaşında kutlu olsun.
İstiklal Marşında anlatılan ruh bir günde oluşmadı. Bu ruh, Türk ordusunun, Mehmetçiğinin, Türk milletinin asırlardır süren mücadele ve kahramanlığının bir tezahürüydü. Bu ruhta Malazgirt vardı, İstanbul'un Fethi vardı, Balkanlara götürülen adaletin ruhu vardı, Çanakkale destanı vardı. Selçukluların, Köktürklerin, Uygurların yiğitliği, kahramanlığı, büyüklüğü vardı.
Türk Milletinin sayısız destansı mücadelesinin haykırışının ifadesiydi İstiklal Marşı.
Bir günde doğmayan bu ruh elbette ki bir günde, bir ayda veya bir yılda da yok edilemezdi.
İşte Çanakkale de Kahraman Mehmetçik bu ruhun kaybolmadığını cihana bir kez daha haykırdı ve "Çanakkale Geçilmez" dedi. Böylece Çanakkale'nin geçilemeyeceğini dost düşman herkes öğrendi.
Çanakkale zaferi kahraman Türk ordusunun gelecekte kazanacağı pek çok zafere de öncülük etmiştir. Cumhuriyete giden yolda kazanılmış en büyük bir zafer olma özelliğine sahiptir.
Cumhuriyete geçiş Çanakkale geçilemediği için mümkün olmuştur.
Evet, bu gün 18 Mart. Tam 109 sene önce dünyanın en büyük askeri gücünü Çanakkale'de durdurduğumuz o büyük savaşın sembol tarihi.
Atalarımızın canları pahasına istilacılara, tek dişi kalmış insan suretli canavarlara buraya kadar, ileriye geçemezsin çoluğuma, çocuğuma dokunamazsın dediği günün adıdır,18 Mart.
Bu gün Türk milletinin nelere kadir olduğunu sadece ele güne değil, kendine kanıtladığı kendi gücünü gördüğü günün adıdır 18 Mart.
Bu gün Mustafa Kemalin gerçek anlamda tarih sahnesine çıktığı günün adıdır,18 Mart.
Çanakkale Muharebelerinin 109. Yılındayız.
Yaklaşık bir yıl süren Çanakkale muharebelerinde on binlerce asker şehit oldu. Binlerce ocak evlatsız, babasız kaldı. Bizden başka herhangi bir milletin katlanabileceği acılar değildir bu acılar.
Farklı, farklı çehreler, lisanlar, bayraklar, Akif'in ifadesiyle
" Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Çanakkale'ye yaklaşan düşmanın planı basitti; Türk askerini, Mehmetçiği teknolojik olarak güçlü olan toplarıyla geri püskürtecek, boğazdan içeri kolaylıkla süzülüp İstanbul'u ele geçirecekti. Böylece Türk milletinin boğazını, şah damarını kesecekti, plan buydu. Ancak plan tutmadı. Çünkü kulların planlarının üstünde birde Allah'ın planı vardı.
Göğsünde ki imanla binlerce korkusuz yürek tarihin en büyük donanmasını karşısında gördüğünde bir adım dahi geri adım atmayacak gazimi olur şehit mi düşer onu bir an bile düşünmeyecekti. Çünkü Çanakkale geçilemezdi.
Çanakkale geçilmezdi.
Niye mi?
İstanbul'dan Cevat Paşa dağların yeşile kestiği o mart günü taburlarında tek bir top kalmayıncaya kadar ateş püskürtmüştü. Kahraman çocuklarım diye haykırıyordu. Askerlerine, tüfeklerinize sarılın yiğitlerim emrini verdiği o anda Mustafa Kemal ile birlikte kurdukları akıl ve feraset dolu savaş stratejisi ile düşmana unutamayacakları bir mağlubiyeti yaşatmışlardı…
Düşman arkasına bile bakmadan kaçarken, düşmanın Arkasından gittiler, Çanakkale'yi geçemediler. Geçemeyeceklerdi diye haykırıyordu Cevat Paşa.
Tophaneden Yüzbaşı Hakkı; Nusret Mayın gemisinin Kumandanı. Bedeni, ruhu genç ama kalbi zayıf. Kalbi bedenin, ruhunun civanlığını kaldıramıyor, tekliyor.
Olmaz bu vazifeyi kaldıramaz dediler.
Âmâ kim dinler bir gece sessiz dualarla demir aldı Yüzbaşı Hakkı. Mayınları sessizce yerleştirdiler. Kalbi yerinden sökülürcesine çarptı durdu. Kalbi ertesi günkü zaferi görecek kadar bile dayanmadı. Fransız Buve, bükülmez denen İngiliz Reksibil, karşı konulmaz iriistibil hepsi o mayınlarla battı.
Balıkesir'den Seyit onbaşı; Balkan harbinden yeni dönmüştü ki, Çanakkale'ye çağrıldı.
Baktı düşman topları taburları dövüyor, etraf paramparça, her bir arkadaşının mübarek bedenleri delik deşik, bir yerde. Seyit Yaradan'a sığınarak, yalvararak, bir güç versen de, de şu topu yüklensem dedi. O koca top oldu mu sana bir tüy, nasıl tuttu kaldırdı bilen yok. Hatırlarda o koca geminin yan yatışı sonrada suya batışı var.
İzmir'in Ahmetli köyünden Mücahidi ye Hatice Hanım. Çanakkale Anafartalar'da 56. Fırkada silahıyla muharebelere kılık değiştirerek iştirak etti.
Cephede adı Ahmet'ti. Tek dileği vatanını korumaktı. Ne gerekirse yapmaya hazırdı. Şarapnel ve kurşunlarla dokuz yerinden yaralandı. Âmâ hiç pes etmedi. Mücadeleyi bırakmadı.
57. Alay.
Evet, 57. Alay, dünyanın en çok madalyaya sahip alayı. Hepsi ölümün üstüne kahramanca yürüdü ve şehit oldular. Türk ordusunda o günden sonra bir daha 57. Alay olmadı.
Ve Selanik'ten Yarbay Mustafa Kemal askerlerindeki yiğitliği, bilgeliği ve cesareti gören onlara taarruz etmeyi değil ölmeyi emreden dâhiyane komutan.
Mustafa Kemal önderliğindeki askerlerimizin Çanakkale geçilmez derken inandığı bir şey vardı; Tarih boyunca binlerce Türk kahramanının omuzunda yükselmiş bir ruh vardı. O ruh bir günde doğmamıştı ki, bir günde de yok olsun.
Daha sonra Mustafa Kemal bu gerçeği şöyle ifade edecekti "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
Dünya tarihini değiştiren Çanakkale Zaferini ve Kahramanlarını andığımız bu gün şunu da ifade edelim ki bu ruhu dün boğmak isteyenler olduğu gibi bu günde yarında olacaktır.
Su uyur düşman uyumaz. Bir istiklal Marşı daha yazılmasını istemiyorsak Çanakkale de ki, Malazgirt'teki, Sakarya'daki, Ruhla mayalanmaya çalışacağız. Tüm Türkiye dün olduğu gibi bugün de "bir ve beraberiz". Çanakkale'yi Çanakkale yapan değerlere sahip çıktığımız sürece hiç bir güç milletimizin birliğini, beraberliğini ve bağımsızlığı konusundaki iradesini kıramayacaktır.
Bu duygularla, Çanakkale Zaferi'nin yıldönümünü kutluyor; bugünlere ulaşmamızı sağlayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türk milletinin huzur ve güvenliği için hayatlarını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi minnet, saygı ve rahmetle anıyorum.
Ergül Güner / diğer yazıları
- Ağaç yaş iken eğilir, ancak… / 31.08.2024
- Görünüyorum o halde varım / 07.05.2024
- Çanakkale ile İstiklal marşındaki ruh aynı ruh / 18.03.2024
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023
- Görünüyorum o halde varım / 07.05.2024
- Çanakkale ile İstiklal marşındaki ruh aynı ruh / 18.03.2024
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023