Toplumları ayakta tutan en temel kurum ailedir. Aile kurumu su almaya başlamışsa o millet artık çözülmeye, çürümeye başlamış demektir.
Biz ilk eğitimlerimizi ailemizden alırız. Aile terbiyesini iyi almış çocukların hayatların da, davranışlarında bir kalite hemen göze çarpar.
Adeta çevrelerine, bulundukları yerlere, insanlara ay gibi ışık verirler, güneş gibi de ısıtırlar.
Girdikleri ortamlarda adaplarıyla, edepleriyle, oturmalarıyla, konuşmalarıyla kendilerini hemen belli ederler.
Bu çocuklar adeta doğal bir terapist gibidirler. Konuştuklarında, güldüklerinde, dinlediklerinde, baktıklarında, esprileri ile sizin adeta yükünüzü alırlar.
Sağlıklı nesillerin yetişmesinde en etkili ocak, ana kucağı ve baba ocağıdır. Annenin eğitemediği bir çocuğu okulun, öğretmenin eğitmesi çok zor.
Bu gün toplumda ki her türlü nahoş durumun temeline indiğimiz de sevgisiz ve ilgisiz ebebeyinlerin eseri olan çocukların başrolde olduğunu görüyoruz.
Bir milleti çökertmenin en kolay yollarından biri de milletin en küçük birimi olan aile müessesi ile oynamaktır. Aileyi zayıflatmaktır.
Her türlü sosyal çürümenin ilk başlangıcı ailenin bozulmaya başlaması ile start alıyor.
Belki her türlü kriz aşıla bilir. Ancak ahlak krizi müstesna.
Bir toplum ahlakını kaybederse ahlak kırizi çıkar, bu da öyle kolay kolay aşılamaz. Bu krizin tabii sonucu da o toplumun bitmesidir, çökmesidir.
Aileleri ve milletleri ayakta tutan en önemli öğe ahlaktır.
Bir millet ahlak da ölçüsünü yitirmişse artık bozulma başlamış demektir.
Duyuyoruz, okuyoruz bin bir emekle kurulan yuvalar çok basit sebeplerle dağılıyor. Bu çok ciddi bir sorun.
Bir insan doktora gider de doktor hastalığı teşhis etmek için tahlil, tomografi, röntgen vs. ister. Çıkan sonuçlara göre teşhis kor, hastalığı tespit eder.
Toplum bilimciler, sosyologlar da toplumun hasta olup olmadığını anlamak için istatistiksel verilere bakar.
Boşanma oranları, ceza evindeki mahkûm sayısı, suç oranları vs. Bu veriler ışığında toplumun nereye gittiği konusunda bir fikir sahibi olur. Bu oranlarda yıllara göre azalma varsa o toplum iyiye gidiyor demektir. Ama artış varsa o toplumun hastalığı ilerliyor anlamına gelir.
Sosyal çürüme dönüşü olmayan bir yol.
Sosyal çürümenin pan zehiri ahlaktır. Çözüm, hayatı bir inanç, bir mefkûre, bir amaç, bir felsefenin disiplininde yaşamaktır. Bunun eğitimini vermektir.
Biz ülke olarak dünyanın en riskli coğrafyasında bulunuyoruz. Dünyada ki en ufak olumsuzluk bizi bir şekilde etkiliyor.
Sosyal çürümenin bizi dibe vurmasını istemeyiz. Dış faktörlerin de çanak tuttuğu bu çürümeye direnç gösterebilmeliyiz. Bunun yolu da aileyi korumak, anneyi, babayı eğitmektir.
Elbette ki; insan eğitimle, öğretimle, çevreyle, ailesiyle bir bütündür.
Biri, İbn Haldun'a sordu: Çocuklarımızı nasıl terbiye edelim? İbn Haldun dedi ki: Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir... Kendinizi terbiye edin yeter...
Çocuğun ilk rol modeli annesi ve babasıdır. Yarının annelerini ve babalarını kaybetmek istemiyorsak, bu günün anne ve babalarını eğitelim. Ekonomik, sosyal vs. her türlü gereksinimlerini karşılayalım ve anne, baba eğitimini verecek her türlü enstrümanı devreye koyalım. Sinema, dizi, basın, yayın vs.
Çünkü güçlü aile güçlü millet demektir.
- Görünüyorum o halde varım / 07.05.2024
- Çanakkale ile İstiklal marşındaki ruh aynı ruh / 18.03.2024
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023