Düşünen bir varlık mıyız, yoksa seven bir varlık mı? Bu soru, insanlık tarihi kadar eski. Bugün, bir yanda yapay zekâya teslim ettiğimiz mantığımız, diğer yanda TikTok'ta viral olan "aşk acısı" videoları arasında sıkışmışken, bu kadim tartışma yeniden güncelleniyor. Batı'nın "düşünüyorum öyleyse varım" diyen akıl çağrısı ile Doğu'nun "aşkın şehrinde merkep gibi saplanmış akıl" eleştirisi… Hangisi bize daha çok yakışıyor?
1. Batı'nın rasyonalist atı: Descartes'ın mirası
Descartes'ın ünlü sözü, modern dünyanın temel taşıdır. Bilim, hukuk, teknoloji… Hepsi bu "akıl" atının sırtında yükseldi. Bugün yapay zekâya bir soru sorduğunuzda, size 1 saniyede mantıklı cevap veren şey, işte bu Batı felsefesinin 400 yıllık mirası. Peki ya duygular? Onlar "veri gürültüsü" olarak görülüyor. İnsan kaynakları departmanları, çalışanları "mantıklı kararlar" vermeye zorluyor. Ama gelin görün ki, insan denen varlık, akılla açıklanamayan şeyler yapıyor: Âşık oluyor, savaşıyor, intihar ediyor.
2. Doğu'nun âşık merkebi: Mevlânâ'nın çamura saplanan aklı
Bir de şu var: Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Yunus Emre gibi Anadolu erenleri, aklı "aşkın şehrinde çamura saplanmış merkebe benzetir. Neden? Çünkü onlar için gerçek hakikat, laboratuvarda değil, gönül sedasında gizli. Bugün İstanbul'da bir mevlitte sema eden dervişi izlerseniz, o kişi size KPMG'nin yıllık raporundan daha derin bir şey anlatıyordur. Aşk, akıl ile anlaşılmaz; ancak yaşanır. Peki, bu, aklı tamamen reddetmek mi? Hayır. Tasavvuf ilmi, (Allah'ı görüyormuşçasına veya o seni görüyormuş yakınlığını insana veren ihsan ilmi) " Akıl başlangıçtır, aşk sonsuzluktur" diyor.
3. Günümüzde çatışma: Duygusal zekâ vs. yapay zekâ
Bugün şirketler "duygusal zekâ" eğitimleri veriyor. Çünkü fark ettiler: İnsan, Excel tablosuna sığmıyor. Bir çalışan, patronuna mantıklı bir rapor sunarken bile "iç sesini" dinliyor. Öte yandan, Elon Musk'ın beyne çip takma projesi, Descartes'ın rüyasını gerçekleştiriyor: "Düşünceyi saf bilince dönüştürmek!"
Ama soru şu: Aşkı da çipe yükleyebilecek miyiz? Sevdiğiniz kişiye "Seni seviyorum" dediğinizde, bunu bir algoritma mı söylüyor yoksa kalbiniz mi?
4. Sentez mümkün mü? Akıl + aşk = insan
İnsan, tek kanatla uçamaz. Batı'nın aklı ile Doğu'nun aşkı, aslında birbirini tamamlıyor. Örneğin:
Bilim İnsanı; Laboratuvarda aklını kullanır, ama "evrenin gizemi" karşısında hayranlık duyar, sosuz görünen fezanın derinliğini, güzelliğini görünce hayranlığını gizleyemez ve ister istemez Allah, Allah demek durumunda kalır. Allaha teslim olur. İşte bu hayranlık, aşkın ta kendisidir.
Bir Anne; Çocuğunu yetiştirirken mantıklı kararlar alır, ama ona sarılırken kalbiyle hareket eder.
Hatta sporda bile… Akıl, skoru, başarıyı, şampiyonluk verilerini hesaplar, neticeye bakar; takım sürekli mağlupta olsa, yıllarca şampiyon da olamazsa da takım aşkı (ya da ihtiras!) taraftarın takımını değiştirmesini engeller.
Bırak bu takımı kardeşim dediğimizde de; biz bu takımın renklerine gönül vermişiz! Cevabıyla karşılaşırız. Hadi bakalım; akıl bu gönül işini çöze biliyorsa çözsün!
Sonuç:
Descartes ile Mevlânâ'yı aynı masaya oturtmak mümkün. Belki de insanı insan yapan şey, bu ikisinin dansıdır. Bu yazıyı yazdığım bilgisayar bir aklın ürünü, ama bu bilgisayarı kullanım amacımı belirleyen, düşüncelerimi etkileyen duygularım, sahip olduğum değer yargılarım ve inançlarım. Şu hakkı teslim edelim Mevlana'da ki akıl haddini bilmiş, sınırlarını anlamış. Ancak insanın akıl gibi bir kabın içine sığamayacak kadar da yüce bir varlık olduğunu da idrak etmiş. İnsanın bu yüceliğine de gönül ayağıyla gidilmesi gerektiğini anlamıştır.
"AŞK İMİŞ HER NE VÂR ÂLEMDE"
"AŞK İMİŞ HER NE VÂR ÂLEMDE"
"Aşkında yok olmuşuz O'nun, ayaklarının tozuyuz,
Serâpa aşk, hep aşk, başka bir şey değiliz."(Mevlana)
Akıl insana lazım. Akıllı insan sorumluluk sahibi olur. Bazıları aklı kurban etmek deyince, akılsız kalmak, deli olmak gibi şeyler sanıyor. O demek değil. Burada kast edilen akıl, basit akıldır, düz mantıktır. Hakikatin karşısına akıl yürütmeyi bırakmak demektir. Zira insanın aklı sınırlıdır. Hatta biz çoğu zaman dünkü aklımızı bile beğenmeyiz.
Bugün Türkiye'de gençler, Tinder'da "aşk" ararken bir yandan da YKS sınavına hazırlanıyor. Yani hem Batı'nın atına biniyorlar, hem Doğu'nun merkebine… Asıl mesele, bu iki hayvanı aynı yönde koşturabilecek, ahlakı, gönlü, bilinci inşa etmektir. Yoksa biri sizi laboratuvara, diğeri çamura sürükler. Akıl insanda ki beden gibi, Aşk insanda ki Ruh gibidir. Ruhsuz beden bir kadavradır.
Şöyle bitirelim: "Akıl ile aşkı aynı kazanda kaynatırsan, insan olursun. Ayrı kaynatırsan, ya robot ya da çılgın…"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ergül Güner / diğer yazıları
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025
- İmam-ı Şafi ve Ehl-i Beyt sevgisi: Bir inanç ve ahlak meselesi / 11.03.2025
- İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Ehl-i Beyt sevgisi ve Ramazan’a yaklaşımı / 10.03.2025
- Atatürk ve dini değerler: Kur'an’a saygı, tefsir, Diyanet ve hutbeler / 09.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025
- İmam-ı Şafi ve Ehl-i Beyt sevgisi: Bir inanç ve ahlak meselesi / 11.03.2025
- İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Ehl-i Beyt sevgisi ve Ramazan’a yaklaşımı / 10.03.2025
- Atatürk ve dini değerler: Kur'an’a saygı, tefsir, Diyanet ve hutbeler / 09.03.2025