Bugün yetişkin olan her birimizin mutlaka çocukluğumuzda yaşadığımız ramazan hatıraları vardır.
Şahsen, hiç aklımdan çıkmayan hatıralardan biri, beni de sahura kaldırsınlar diye, sofra hazırlanırken tabak-kaşık sesleri arasında yatağın içinde dönüp durduğum zamanlar…
Kış mevsimine rastlayan ramazanlarda, gece gürül gürül yanan kömür sobası, sobanın üstünde kaynayan yemeklerin he tarafa yayılan nefis kokuları, bir de bütün bunlara ek olarak sahura kalkma sevdalarımız…
Önceleri, günün yarısında bozulan 'tekne oruçları' ve takip eden yıllarda da, elimizde iftarlıklarla dışarı çıkıp ezanı beklediğimiz ve 'okundu' müjdesi ile eve koşmalarımız…
Genç-yaşlı köyde herkesin iştirak ettiği teravih namazları çocukluğumuzdaki ramazanların en unutulmaz hatıralarındandır.
Daha ilkokula başlamadan en az iki-üç hatim etmiş bir çocuk olarak, her akşam teravih öncesi cami imamı Mustafa Hoca'nın okuduğu mukabeleyi kaçırmam söz konusu bile olamazdı, arkadaşlarımla beraber, dikkatle takip ederdik.
Bir akşam, okuma bitti, tam namaza kalkacağımız sırada, merhum hocamız bize bir ev ödevi verdi, dedi ki; 'yarın akşama kadar, Kur'an'daki çift ötreli ZEL harfini bulacaksınız'.
600 sayfalık koca Kur'an ve aradığımız onun içinde bir harf…
Aradan bir değil, birkaç akşam geçti, güya Kur'an'ı baştan sona dikkatle karıştırıyoruz, arkadaşlarla baş başa verip çalışıyoruz, yok yok yok…
Allah rahmet eylesin, yine hocamızın yol göstermesi ile bulmuştuk, meğer Hud suresinin 56. ayetinde geçen bir kelime imiş, 'Ahizün'…
"Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayanıp güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onu perçeminden yakalamış olmasın. Hiç kuşkusuz benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir." (Hud:56)
Bir gece sahur vaktinde, sahura kaldırılmış olmanın da hevesi ile sofra hazırlanırken, çıktım kapının önündeki yüksek bir taşın üstünde ezan okudum ve kar fırtınası sebebi ile kardan adam vaziyetinde içeri girdim. Evleri hemen bizim arkamızda olan dedem, ninem ve Halis amcam, tam sofraya oturacakları anda benim ezanımı duymuşlar ve tek lokma kesmeden 'geç kaldık' diyerek kalkmışlar, yaklaşık bir saat sonra gerçek ezan okununca gerçek ortaya çıkmış ama ne çare?...
Çocukluğumuzun ramazanları… Gidiş o gidiş.
Şimdi de ihtiyarlık çağının ramazanlarını yaşıyoruz, çok şükür oruçlarımızı tutuyoruz da, oruçlar bizi tutabiliyor mu, işte ondan pek emin değiliz.
Şahsen, hiç aklımdan çıkmayan hatıralardan biri, beni de sahura kaldırsınlar diye, sofra hazırlanırken tabak-kaşık sesleri arasında yatağın içinde dönüp durduğum zamanlar…
Kış mevsimine rastlayan ramazanlarda, gece gürül gürül yanan kömür sobası, sobanın üstünde kaynayan yemeklerin he tarafa yayılan nefis kokuları, bir de bütün bunlara ek olarak sahura kalkma sevdalarımız…
Önceleri, günün yarısında bozulan 'tekne oruçları' ve takip eden yıllarda da, elimizde iftarlıklarla dışarı çıkıp ezanı beklediğimiz ve 'okundu' müjdesi ile eve koşmalarımız…
Genç-yaşlı köyde herkesin iştirak ettiği teravih namazları çocukluğumuzdaki ramazanların en unutulmaz hatıralarındandır.
Daha ilkokula başlamadan en az iki-üç hatim etmiş bir çocuk olarak, her akşam teravih öncesi cami imamı Mustafa Hoca'nın okuduğu mukabeleyi kaçırmam söz konusu bile olamazdı, arkadaşlarımla beraber, dikkatle takip ederdik.
Bir akşam, okuma bitti, tam namaza kalkacağımız sırada, merhum hocamız bize bir ev ödevi verdi, dedi ki; 'yarın akşama kadar, Kur'an'daki çift ötreli ZEL harfini bulacaksınız'.
600 sayfalık koca Kur'an ve aradığımız onun içinde bir harf…
Aradan bir değil, birkaç akşam geçti, güya Kur'an'ı baştan sona dikkatle karıştırıyoruz, arkadaşlarla baş başa verip çalışıyoruz, yok yok yok…
Allah rahmet eylesin, yine hocamızın yol göstermesi ile bulmuştuk, meğer Hud suresinin 56. ayetinde geçen bir kelime imiş, 'Ahizün'…
"Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayanıp güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onu perçeminden yakalamış olmasın. Hiç kuşkusuz benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir." (Hud:56)
Bir gece sahur vaktinde, sahura kaldırılmış olmanın da hevesi ile sofra hazırlanırken, çıktım kapının önündeki yüksek bir taşın üstünde ezan okudum ve kar fırtınası sebebi ile kardan adam vaziyetinde içeri girdim. Evleri hemen bizim arkamızda olan dedem, ninem ve Halis amcam, tam sofraya oturacakları anda benim ezanımı duymuşlar ve tek lokma kesmeden 'geç kaldık' diyerek kalkmışlar, yaklaşık bir saat sonra gerçek ezan okununca gerçek ortaya çıkmış ama ne çare?...
Çocukluğumuzun ramazanları… Gidiş o gidiş.
Şimdi de ihtiyarlık çağının ramazanlarını yaşıyoruz, çok şükür oruçlarımızı tutuyoruz da, oruçlar bizi tutabiliyor mu, işte ondan pek emin değiliz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Millet açlıkla, siyaset esnafı ise birbirleri ile... / 22.02.2025
- Heba edilen kaynaklar ve fitreye muhtaç on milyonlar / 19.02.2025
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Millet açlıkla, siyaset esnafı ise birbirleri ile... / 22.02.2025
- Heba edilen kaynaklar ve fitreye muhtaç on milyonlar / 19.02.2025
- Biraz da yoksullar gülse ne olur / 17.02.2025
- Tek seçenek dürüst olmak / 15.02.2025