Merkez Bankası dün politika faizini açıkladı, 250 baz puan indirerek yüzde 45 olan faizi yüzde 42,5'e düşürdü.
Zaten bütün beklentiler de bu yöndeydi. AA Finans'ın beklenti anketi, Bloomberg HT, ABD'li bankalar Morgan Stanley ve JPMorgan, Alman Deutsche Bank ve diğerleri hepsi bu oranlarda bir faiz indirimi bekliyorlardı.
Hükümetin yetkilileri ve yandaş yorumcular, yapılan bu indirimi değerlendirirken yine ekonomide tozpembe tablolar çizdiler. İyileşmenin bir işareti olarak belirttiler.
Peki, gerçekte böyle mi? Eğer politika faizi yüzde 45'ten yüzde 42,5'e indiğinde ekonomi iyiye gidiyor deniyorsa, Bakan Nebati dönemindeki yüzde 8,5 ile Türkiye'nin ekonomide uçuyor olması lazımdı.
Öncelikle şunu belirtelim, politika faizi bankalar arası bir faiz oranıdır, vatandaşlarla bir alakası yoktur. Hatta yüzde 8,5 faizleri gördüğümüzde dahi, bu düşük faiz oranı vatandaşlara yansıtılmamıştır, bankalar kârlarına kâr katmışlardır.
Türkiye'de durum özetle şu: Politika faizi artar, bu vatandaşlara faiz artışı olarak yansır, politika faizi düşer bu vatandaşlara yansımaz.
Faiz yüzde 42,5'e düştü diye başarı hikayelerinden bahsediyorlar, halbuki dünyanın en yüksek faiz oranına sahip ülkelerden birisiyiz.
En yüksek politika faizi Venezuela'da, yüzde 59,36. İkinci sırada yüzde 42,5 ile Türkiye var. Sonrasında sırasıyla yüzde 35 ile Zimbabve, yüzde 29 ile Arjantin, yüzde 28,3 ile Sudan, yüzde 27,5 ile Nijerya, yüzde 27,25 ile Mısır ve yüzde 27 ile Gana var. Bizden sonraki ülkelere bakar mısınız?
Bu bir utanç tablosu olması gerekirken, hükümet buradan bile bir başarı hikayesi çıkartabiliyor.
Üstelik her türlü baskıyla faiz bu oranlarda tutulabiliyor; talep baskılanıyor, yatırımlar baskılanıyor, hizmetler baskılanıyor ve zorla bu oranlarda tutuluyor.
Yani politika faizinin düşmesi, gerçekte ekonomik bir iyileşmeden kaynaklanmıyor. Peki, bu baskılama politikaları daha ne kadar devam edebilecek?
Vatandaşların gelirlerini kısa kısa artık yaşanamaz bir ekonomik ortam oluştu. Bu, sürdürülebilir değil. Temel yatırımlar var, bunlar olmazsa olmaz, mutlaka yapacaksınız.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyon verilerini açıklamıştı. Buna göre yıllık enflasyon yüzde 39 idi. ENAG'ın yıllık enflasyonu ise yüzde 79 idi.
Şimdi soru şu: Politika faizinin bile yüzde 42,5 olduğu bir ekonomik atmosferde, söyler misiniz, yüzde 39'luk bir enflasyon mümkün mü?
Başta belirttiğimiz gibi politika faizi bankalar arası faiz, ticari faizler ise yüzde 60'lar, 70'ler seviyesinde. O da temiz bir siciliniz varsa, şanslıysanız!
Peki, bu oranlarda borçlanan bir üretici, bir sanayici, bir tüccar ya da bir çiftçi, ürününe bu oranın altında zam yapabilir mi? Niye yapsın? Zararına ticaret olur mu?
Bakmayın siz hükümetin iktidar koltuğuna oturduğundan bu yana hep zararına dış ticaret yaptığına. Nasıl olsa kendi ceplerinden çıkmıyor, acı faturayı hep millet ödüyor. Emin olun ki, kendi işlerinde asla ve asla zararına iş yapmazlar.
Hatta bazı yap-işlet-devret projelerinde, devlet ihalelerinde gördük ki, zarar ne kelime, maliyet yok denecek kadar az, devasa bir kâr!
Türkiye'deki enflasyonun asıl sebebinin talep olmadığını, maliyet olduğunu her zaman söylüyoruz ve yazıyoruz. Elbette ki, bu gerçeği Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tan öğrendik.
Talep nasıl olsun ki, Türkiye'de doğru dürüst bir talep mi kaldı? Açlık sınırının altında 22 bin 104 liralık bir asgari ücretle, 15 bin lira civarında bir emekli maaşıyla ya da milyonlarca işsizle nasıl bir talep oluşabilir ki?
"Ülkemizde talep enflasyonu var, talebi kısmamız lazım" diyenler yıllarca milletimizin aklıyla dalga geçtiler. Esasen "halka yanıltıcı bilgi verme" suçunun en büyüğünü işlediler ve bu şekilde de vatandaşlarımızı aç ve yoksul bıraktılar.
Ülkemizdeki enflasyonun temel sebebi maliyetler ve bu maliyetler içindeki en önemli pay da yüksek faiz. Bir üretici hangi faiz oranıyla finansa ulaşabiliyorsa, onu mutlaka fiyatlarına yansıtmak zorundadır.
Faizleri düşürmeden, hatta sıfırlamadan enflasyonu düşürmek, enflasyon hastalığından kurtulmak mümkün müdür?
Siyasilerimiz hem öncelikli hedeflerinin enflasyonu düşürmek olduğunu söylüyorlar, hem de dünyanın en yüksek faizine sahip ikinci ülkeyiz. Bu yüksek faizle bu hedefe ulaşmak asla ve asla mümkün değil.
Halbuki ülkemizden çıkan Milli Ekonomi Modeli, bizlere "sıfır faizli" bir ekonomik sistem sunmaktadır. Peki nasıl? Elbette ki para basma hakkını devlet ve millet adına Merkez Bankası'na vererek.
Merkez Bankası Milli Ekonomi Modeli'nin ifade ettiği şekilde milletin emek ve üretimi ve yeraltı ve yerüstü zenginlikleri karşılığında parayı basar ve bu parayı üreticilere, sanayicilere, tüccarlara, esnafa sıfır faizli kredi imkanıyla verir. Böylece iş adamlarının finans ihtiyacındaki o devasa faiz yükü devre dışı kalmış olur. Bu finansal maliyetteki düşüş elbette ki fiyatlara da yansıyacaktır.
Milli Ekonomi Modeli'nde ülkemizin her türlü ekonomik sorunlarını çözecek birçok formül var, yeter ki uygulayalım.
Tabii ki modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın bizzat yetiştirdiği Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) lideri Hüseyin Baş ve kadrosuyla birlikte.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bu faiz oranıyla, bu enflasyon mümkün mü? / 07.03.2025
- PKK bitecek mi, daha da güçlenecek mi? / 06.03.2025
- Teröristbaşının çağrısının muhatabı kim? / 05.03.2025
- Piyon olursan, muhatap da alınmazsın! / 04.03.2025
- Teröristbaşının çağrısı ne anlama geliyor? / 01.03.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025
- Muhalefet, ‘Biz de kalan yüzde 50’yiz’ diyebilmeli / 25.02.2025
- Hedefler farklı, uygulamalar çok farklı! / 24.02.2025
- Oğlunun elini öpen o örnek anne / 21.02.2025
- PKK bitecek mi, daha da güçlenecek mi? / 06.03.2025
- Teröristbaşının çağrısının muhatabı kim? / 05.03.2025
- Piyon olursan, muhatap da alınmazsın! / 04.03.2025
- Teröristbaşının çağrısı ne anlama geliyor? / 01.03.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025
- Muhalefet, ‘Biz de kalan yüzde 50’yiz’ diyebilmeli / 25.02.2025
- Hedefler farklı, uygulamalar çok farklı! / 24.02.2025
- Oğlunun elini öpen o örnek anne / 21.02.2025