Geçen yılın ekim ayından bu yana yaklaşık 4 aydır teröristbaşı Öcalan'ın PKK'ya silah bıraktırma çağrısı her gün gündemde tutuldu.
Malum, süreç, MHP lideri Bahçeli'nin 22 Ekim 2024 tarihinde Öcalan çıkışıyla başlamıştı. Sayın Bahçeli bu çıkışında, "Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın" demişti.
Halbuki eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, birçok kez yaptığı açıklamalarda terör örgütü PKK'ya ciddi darbeler vurulduğunu, 100-150 teröristin kaldığını ve bunların da ayakkabı numaralarına kadar bilindiğini belirtmişti.
Eğer durum böyleyse, o zaman bir teröristbaşından neden medet umuluyordu ve niye muhatap olarak kabul ediliyordu?
Bahçeli'nin bu çağrısından sonra, DEM Parti heyeti 3 kez İmralı'ya giderek Öcalan'la görüştü, iktidar partisinin ve Meclis içindeki muhalefet partilerinin yetkilileriyle görüştü, Irak'ın kuzeyinde Barzani yönetimi ve Talabani tarafıyla görüştü ve süreç son noktaya geldi.Önceki gün Öcalan'la üçüncü kez DEM Parti heyeti, saat 17.00'de Öcalan'ın mesajını okudu.
Öcalan, mesajında, "PKK ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır" dedi. Başka? Bundan sonraki mücadelenin demokrasi ve siyasetle yürütüleceği vurgusunu yaptı. Başka? "Tüm gruplar toplanmalı ve PKK silah bırakmalı" dedi.
Yani kısaca Öcalan, "PKK feshedilsin", "PKK silah bıraksın" çağrısında bulundu.
Bu noktada yeri gelmişken, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın bu süreçle ilgili sorduğu iki soruyu yeniden hatırlatmakta fayda görüyorum. Birincisi, Öcalan bu çağrıyı neyin karşılığı yapacak; ikincisi, Öcalan'ın çağrısıyla PKK gerçekten silah bırakacak mı?
Öcalan bu çağrı karşılığında hiçbir şey istemedi gibi garip yorumlar yapılıyor.
Kanaatimce burada iki önemli talep var: Birincisi, Suriye'de kurulacak YPG devletinin –tabii ki ismi böyle olmayacak- Türkiye tarafından tanınması. İkincisi, Türkiye'de de Irak ve Suriye benzeri bir sürecin basamaklarının hazırlanması. Mesela, anayasanın 66 ve 42. maddelerindeki değişiklikler gibi.
Dikkat eserdeniz, Öcalan, "Mücadeleden vazgeçiyoruz" demiyor, "Demokrasi ve siyasetle devam edeceğiz" diyor. Türkiye'de de bir Kürdistan kurma, federatif yapı talepleri, bölme ve parçalama niyetleri değişiyor mu? Hayır.
Hedefler aynı, sadece yöntem değişiyor.
Silahla ulaşamadıkları hedeflere demokratik süreçle ulaşmayı planlıyorlar.
Öcalan'ın mesajı, Türkiye'nin illerinde dev LED ekranlar kurularak, TV ekranlarında canlı olarak yayınlanarak Kürtçe ve Türkçe okundu.
Yaşanan bu gelişmeler, teröristbaşı Öcalan'ın siyasi bir lider olarak meşrulaştırılmasıdır.
Dünya genelinde barış çağrısını teröristbaşı yapıyor; yarın bir gün yine daha önceki demokratik açılım sürecinde olduğu gibi iş yine çıkarılan provokasyonlarla terörle mücadele operasyonlarına dönüşürse, suçlanacak olan taraf Türkiye olacak.
Bu da oyunun önemli bir parçası olabilir.
Gelelim Öcalan'ın çağrısıyla PKK silah bırakacak mı, bırakmayacak mı mevzusuna.
Omurgasını terör örgütü PKK/YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) elebaşı Mazlum Abdi, Öcalan'ın çağrısının ''Suriye'deki Kürtlerle ilgili olmadığını Türkiye'nin iç politikasıyla ilgili olduğunu'' söyledi.
Abdi, şu ifadeleri kullandı: "Çağrı doğrudan bizim bölgemiz için değildi. PKK ile Türkiye arasındaki ilişki ve barışın sağlanması, bölgemiz üzerinde de etkili olacaktır."
PKK'nın Suriye kolunun başındaki kişi, Öcalan'ın çağrısını üzerine almıyor. Peki, bu mantıkla Suriye'deki PKK unsurları silah bırakır mı? Tabii ki hayır.
Daha önce de ifade etmiştik; PKK/PYD'ye binlerce tır ağır silah veren ve Pentagon bütçesinden resmi olarak destekleyen ülke ABD'ydi, dolayısıyla bu terör grubu Öcalan'ın çağrısına mı bakacak, yoksa ABD'nin talimatlarına mı? İşte bugün öyle yapıyor, yapıla çağrıyı hiç üzerine almıyor.
Terör örgütü PKK/PYD'nin eski eşbaşkanı Salih Müslim ise, Al Arabiya'ya yaptığı açıklamada "Abdullah Öcalan'ın açıklamalarına katılıyoruz. Siyasi bir grup olarak faaliyet göstermemize izin verilirse silah bırakacağız" dedi.
Diğer ifadeyle, "Barzani yönetiminde olduğu gibi bizi de siyaseten kabul ederseniz, silahı bırakırız" diyor. Zaten asıl amaç da bu değil miydi?
Öcalan'ın çağrısıyla ilgili ABD'nin yorumu da dikkat çekici. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes yaptığı yazılı açıklamada, "Bu önemli bir gelişme ve Türk müttefiklerimizin ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki DEAŞ karşıtı ortakları konusunda rahatlamasına yardımcı olacağını umuyoruz. Bunun bu sorunlu bölgeye barış getirmeye yardımcı olacağına inanıyoruz" ifadesini kullandı.
Özetle ifade etmek gerekirse, bu süreç Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaatine değil, ülkemiz ve bölgemiz üzerine kirli hesapları olanların menfaatinedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Teröristbaşının çağrısı ne anlama geliyor? / 01.03.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025
- Muhalefet, ‘Biz de kalan yüzde 50’yiz’ diyebilmeli / 25.02.2025
- Hedefler farklı, uygulamalar çok farklı! / 24.02.2025
- Oğlunun elini öpen o örnek anne / 21.02.2025
- ‘2010 referandumunda neredeydin TÜSİAD?’ / 19.02.2025
- Bütçe açığı vatandaşın sırtında / 18.02.2025
- ‘Sen peygamber değilsin fakat vezirsin’ / 15.02.2025
- Trump-FED kavgası: İkinci perde / 14.02.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025
- Muhalefet, ‘Biz de kalan yüzde 50’yiz’ diyebilmeli / 25.02.2025
- Hedefler farklı, uygulamalar çok farklı! / 24.02.2025
- Oğlunun elini öpen o örnek anne / 21.02.2025
- ‘2010 referandumunda neredeydin TÜSİAD?’ / 19.02.2025
- Bütçe açığı vatandaşın sırtında / 18.02.2025
- ‘Sen peygamber değilsin fakat vezirsin’ / 15.02.2025
- Trump-FED kavgası: İkinci perde / 14.02.2025