Teröristbaşı Öcalan PKK'ya 'silah bırakma' ve 'fesih' çağrısında bulundu ama bu çağrının gerçek muhatabı ya da muhatapları hala bulunamadı. Silah bırakması gereken PKK, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun sayılarını 100-150 olarak açıkladığı ve ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz dediği teröristler mi, Barzani bölgesindekiler mi, yoksa çağrıyı hiç üzerine alınmayan PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG ya da güncel adıyla Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mi?
Öcalan'ın çağrısından hemen sonra açıklama yapan SDG elebaşı Mazlum Abdi, Öcalan'ın çağrısının 'Suriye'deki Kürtlerle ilgili olmadığını Türkiye'nin iç politikasıyla ilgili olduğunu söyledi.
Bu konu, Öcalan'la görüşerek süreci yürüten DEM Parti'de bile tartışma konusu oldu. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, çağrının YPG'yi kapsamadığını ifade etti izahını da şöyle yaptı:
"Şüphesiz silahların bırakılması ve PKK'nın feshi, demokratik siyaset ve hukukun tanınmasını gerektirir ifadelerinde YPG'nin yer almadığını görüyoruz. Hem YPG'den Mazlum Abdi'nin hem de Salih Müslim'in açıklamalarını gördünüz. Bu çağrı oldukça açık ve net. Öcalan'ın bizlerin de olduğu ortamda okumuş olduğu metinin hiçbir yerinde YPG geçmiyor."
DEM Parti İstanbul Milletvekili ve İmralı Heyeti Üyesi Sırrı Süreyya Önder ise, Hatimoğulları'nın tersine çağrının YPG'yi de kastettiğini ifade ederek, "İlkesel olarak herkesi kapsıyor" dedi.
Bu konuda bir açıklama da Külliye'den geldi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum çözüm sürecine yönelik yaptığı açıklamada, "Terörsüz Türkiye hedefi PKK'nın bir unsurunu değil tüm unsurlarını tasfiye etmeye, organik bütünlüğün tümden ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Çağrı da tüm unsurları kapsıyor" dedi.
PKK'nın asıl silahlı unsurları bugün Suriye'de. Pentagon'un resmi bütçesinden on binlerce tır ağır silahla donatılan terör örgütü, Öcalan'ın çağrısını üzerine bile almıyor. Üstelik Suriye'de, Barzani modeli benzeri bir özerk yapı hazırlığında.
Yarın bir gün "Biz PKK'yı içimizden temizledik" derlerse hiç şaşırmayın.
Burada kritik soru şu: ABD SDG'yi sözde DEAŞ'la mücadele kapsamında hala ortak olarak görürken, Suriye'nin petrollerini beraber çıkartırken, "silah bırak" çağrısına "Bu bizimle alakalı değil" diyen SDG'ye kim silah bıraktıracak?
Üstelik yakın bir zaman önce SDG, Suriye'deki yeni yönetimin ordusuna katıldığını açıklamış ve kendisine görünüşte meşru bir örtü bulmuştu.
Bakalım, gelişmeleri çok yakında görürüz.
Bir diğer konu ise anayasa değişikliği ya da yeni anayasa meselesi.
Ne hikmetse, çözüm süreci, demokratik açılım, Habur açılımı, Dolmabahçe açılımı, Öcalan açılımı gibi senaryolar devreye girdiğinde hep bu anayasa değişikliği konusu gündeme getiriliyor.
1982 anayasası "darbe anayasası" diye eleştiriliyor. Niye? Çünkü 1980 darbesi sonrası askeri yönetimin gözetiminde yapıldığı için.
Peki, sürekli bu tür açılımlarla gündeme gelen yeni anayasaya ne denecek?
Ülkemizin üniter yapısını, millet bütünlüğünü bozacak açılımların gölgesinde hazırlanan bir anayasaya gerçekten demokratik bir anayasa diyebilir miyiz?
Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal, demokratik bir hukuk devletidir. Ama şu gerçeği de unutmamalıyız, buradaki demokrasi, "Ne mutlu Türk'üm diyene" anlayışına sahip, milli birlik ve aidiyet anlayışıyla yoğrulmuş bir milli iradeyi ifade eder. Kim olursa olsun, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü tehdit edenlerin anlayışı asla demokratik olamaz.
Ne zaman bir açılım süreci yaşansa Bülent Arınç hemen sahne alır. Eski TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Abdullah Öcalan'ın mektubunu ve PKK'nın ateşkes çağrısını değerlendirirken, "Anayasanın değişilecek tarafı yok artık. Anayasa değişe değişe tanınmaz hale geldi. Yeni bir anayasa yapmak lazım" dedi.
Sonucunda bunu diyebilmek için mi durmadan anayasayı değiştirdiniz?
Birçok değişiklik olmasına rağmen, mevcut haliyle bile anayasanın hangi maddesi sizi rahatsız ediyor da değiştirmek istiyorsunuz? Asgari ücreti, emekli maaşını, memur maaşlarını artırmak istediniz de anayasanın hangi maddesi sizi engelledi? İşsizlik sorununu çözecektiniz de anayasa mı size mani oldu? Tarım köylüsüne, esnafa, üreticiye çözüm sunacaktınız da anayasa size yapamazsınız mı dedi. Bunlara göre sorun, anayasanın millete yönelik tarafında değil zaten, küresel BOP taleplerinin yerine getirilmesinde.
Görülüyor ki, Öcalan PKK silah bıraksın diye değil, Türkiye de, Irak gibi, Suriye gibi Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında bölünsün, parçalansın diye bu çağrıyı yaptı.
Dikkat edelim, terörsüz Türkiye derken, Türkiye'yi terörün talepleriyle şekillendirmeyelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Teröristbaşının çağrısının muhatabı kim? / 05.03.2025
- Piyon olursan, muhatap da alınmazsın! / 04.03.2025
- Teröristbaşının çağrısı ne anlama geliyor? / 01.03.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025
- Muhalefet, ‘Biz de kalan yüzde 50’yiz’ diyebilmeli / 25.02.2025
- Hedefler farklı, uygulamalar çok farklı! / 24.02.2025
- Oğlunun elini öpen o örnek anne / 21.02.2025
- ‘2010 referandumunda neredeydin TÜSİAD?’ / 19.02.2025
- Bütçe açığı vatandaşın sırtında / 18.02.2025
- Piyon olursan, muhatap da alınmazsın! / 04.03.2025
- Teröristbaşının çağrısı ne anlama geliyor? / 01.03.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025
- Muhalefet, ‘Biz de kalan yüzde 50’yiz’ diyebilmeli / 25.02.2025
- Hedefler farklı, uygulamalar çok farklı! / 24.02.2025
- Oğlunun elini öpen o örnek anne / 21.02.2025
- ‘2010 referandumunda neredeydin TÜSİAD?’ / 19.02.2025
- Bütçe açığı vatandaşın sırtında / 18.02.2025