Hazine ve Maliye Bakanlığı, merkezi yönetim bütçesinin ocak ayı verilerini dün açıkladı. Açıklanan veriler hiç de iç açıcı değil.
Yeni umutlarla başlanan 2025 yılında daha ilk aydan verilerin olumsuz seyretmesi elbette ki istenen değil.
Bakanlığın verilerine göre, ocak ayında bütçe gelirleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 48,6 artarak 917 milyar 83 milyon liraya, bütçe giderleri ise, yüzde 37,6 artışla 1 trilyon 56 milyar 342 milyon liraya yükseldi.
Ve bütçe, ocak ayında 139 milyar 259 milyon liralık bir açık verdi.
Diyeceksiniz ki, bütçe açığı sürdürülebilir olduğu müddetçe neden sorun olsun? Buradaki asıl sorun bütçe açığının nasıl sürdürülebilir olduğudur.
Eğer hükümet vergi gelirlerini artırmak dışında bir çözüm bulsa, gerçekten de bütçe açığı ciddi bir sorun olmaz ama ülkemizde bütçe giderleri ve açığı arttıkça bu direkt olarak vergi artışı anlamına gelmektedir.
Çünkü bütçenin tamamına yakını vatandaşlardan alınan vergi gelirlerinden oluşmaktadır.
Bütçe gelirlerindeki vergilerin ağırlığını dilerseniz rakamlarla izah edelim.
Geçen yılın ocak ayında bütçe gelirleri 617 milyar 249 milyon lira iken, bu yılın aynı ayında yüzde 48,6 artarak 917 milyar 83 milyon liraya yükselmiş.
Bu bütçe gelirlerindeki vergi gelirleri ise, geçen yılın ocak ayına göre yüzde 53,3 artarak 792 milyar 667 milyon liraya yükselmiş.
Dikkat ederseniz bütçe gelirleri yüzde 48,6 artarken, vergi gelirleri yüzde 53,3 oranında artıyor.
Artı, 917 milyar liralık bütçe gelirlerinin içindeki vergilerin miktarı 792.7 milyar lira. Yani bütçe gelirlerindeki vergilerin payı yüzde 86.
Bu noktada Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın sözünü tekrar hatırlatalım. AKP hükümeti alabildiğinde özelleştirme furyasını başlattığında Prof. Dr. Baş, "Altın yumurtlayan tavukları kesiyorsunuz, devletin geliri olarak sadece vergiler cezalar ve zamlar kalacak" demişti.
Gerçekten de öyle oldu.
Üstelik vatandaşların alım gücü düşerken, vergi oranları artıyor.
Örneğin bu yıl asgari ücretlilere 'beklenen enflasyona göre' denilerek yüzde 30 gibi cılız bir zam yapılmış, vergi oranları ise yüzde 44 oranında artırılmıştı.
"Bütçe açığı niye bu kadar önemli ki?" demeyin, bütçe açığı arttıkça tekrar altını çizelim acı faturayı ödeyen vatandaşlar oluyor.
Vergi gelirlerinin detaylarına indiğimizde ise, ağırlığı dünya genelinde adaletsiz vergiler olarak nitelendirilen dolaylı vergiler oluşturuyor. Niye adaletsiz, çünkü zengin-fakir ayrımı yapılmadan tüketimden alındığı için.
Bütçe verilerinde dikkatimizi çeken diğer bir husus ise, faiz giderleri.
Faiz giderleri ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 34,6 artışla 163 milyar 18 milyon lira olarak kayıtlara geçti.
Bütçe açığı 139 milyar lira, faiz giderleri ise 163 milyar lira.
Bütçe açığından daha fazla faiz ödemesi yapmışız.
Demek ki, bizler bütçe açıklarını borçlanma ile değil de, Milli Ekonomi Modeli'nde bilimsel olarak ifade edilen Milli Para formülüne göre çözmüş olsak, 163 milyar lira faiz ödemesi yapmak zorunda kalmayacağız ve mevcut durumda bile bütçe fazlası vereceğiz.
Ki, Milli Ekonomi Modeli çok daha fazlasını söylüyor.
Daha ilk aydan bu kadar açık verdik, bu hızla gidersek yılsonu çok kötü bir tabloyla karşılaşabiliriz.
2024 yılındaki yıllık bütçe açığımız 2,1 trilyon liraydı, bu yıl belki de 3 trilyon liraya yakın bir bütçe açığıyla karşılaşabiliriz.
Kim ödeyecek bu açıkları? 22 bin 104 lira alan asgari ücretliler, 15 bin lira civarında alan emekliler, ürünü para etmediği için zarar eden ve icralık olan tarım köylüsü, maliyetlerden ve pazar darlığından şikayetçi küçük esnaf, tüccar ve sanayiciler, kısaca borç batağına saplanmış, icralık olmuş vatandaşlar.
Bütçe açıkları vatandaşların sırtına binilerek şimdilik sürdürülüyor ama eninde sonunda vatandaşlar "Ben bittim" dediğinde nasıl sürdürülecek?
Hatırlayalım, ABD'de 2008 yılındaki mortgage krizi, ABD vatandaşları "Ben bittim" dediği için çıkmıştı.
Sorun belli, çözüm de belli ama görebilene…
- Bütçe açığı vatandaşın sırtında / 18.02.2025
- ‘Sen peygamber değilsin fakat vezirsin’ / 15.02.2025
- Trump-FED kavgası: İkinci perde / 14.02.2025
- ‘Deli ol dünya senin kahrını çeksin’ dünyası! / 12.02.2025
- Gazze’yi alacak, finansı da İslam ülkelerinden / 11.02.2025
- ‘Güçlü’nün hukukuyla ‘adalet’ sağlanır mı? / 08.02.2025
- Bir daha 6 Şubat’ları yaşamamak için… / 07.02.2025
- Ahmed Şara’nın Türkiye ziyareti ne anlama geliyor? / 05.02.2025
- Yatırımcılar, ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’ arar / 04.02.2025