Bundan 2 yıl önce, 6 Şubat 2023 tarihinde millet olarak hiç unutamayacağımız çok büyük bir felaket yaşadık. "Asrın felaketi" denildi, doğrudur, buna ilaveten asrın ihmalleri de denilebilir.
Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerle 53 bin 537 vatandaşımızı kaybettik. Tekrar başımız sağ olsun, tüm deprem şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına da sabr-ı cemil niyaz ediyorum.
Deprem bölgesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen hasar tespit çalışmaları kapsamında, 2 milyon 381 bin 888 bina ve 6 milyon 612 bin 685 bağımsız bölümde hasar tespiti yapıldı. Acil, ağır, yıkık, orta hasarlı 311 bin 440 bina ve 810 bin 902 bağımsız bölüm tespit edildi.
Esasen bu veriler, "Deprem mi öldürür, yoksa binalar mı?" sorusunun da cevabı niteliğinde. Elbette ki binalar öldürür. Japonya gibi sık sık depremlerin yaşandığı gelişmiş ülkelerde, bina yapımları konusunda bilimsel ve teknolojik gerçekler dikkate alındığı için 7 ve üzeri depremlerde hiçbir can kaybı yaşanmamaktadır. Türkiye'de ise 50 binden fazla insan hayatını kaybetmektedir.
Ülkemizde bu binaların yıkılması, deprem öncesi hiçbir hazırlığın yapılmadığının bir göstergesidir. Ayrıca 6 Şubat depremlerinde gördük ki, deprem anı için de hiçbir hazırlık yok, sonrası için de.
Yıkılan binaların enkazı altında kalarak, arama kurtarma çalışmalarının gecikmesi ve yetersizliği sebebiyle hayatını kaybeden binlerce vatandaşımız oldu. Daha hızlı ve koordineli bir arama kurtarma olsaydı bugün bu ölen vatandaşlarımızın çoğu hala aramızda olurdu.
Deprem sonrasında da siyasilerimiz vaat ettiklerini tam olarak gerçekleştiremediler. 6 Şubat depremlerinden bir ay sonra, Mart 2023'te yetkililerimiz, deprem bölgesinde toplam 650 bin bina olmak üzere ilk bir yılda 319 bin konutun ve köy evinin vatandaşlara teslim edileceğinin sözünü vermişlerdi. İki yıl sonra Ocak 2025'te 201 bin 580 konutun teslim edildiğini büyük bir müjde olarak açıkladılar.
Evlerine ulaşamayan, deprem yaraları sarılmayan ve büyük bir mağduriyet yaşayan depremzede vatandaşlarımızın hala yüz binlercesi olumsuz şartlarda konteynerlerde yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor.
Mayıs 2024'te yayımlanan AFAD 2024-2028 Stratejik Planı'na göre, 392 konteyner kentte 209 bin 391 konteyner kurulumu gerçekleştirildiği ve konteynerlerde 672 bin 814 kişinin barındığı belirtildi.
Üzerinden 2 yıl geçen 6 Şubat depremlerindeki mağduriyetler göz önüne alındığında, beklenen büyük İstanbul depreminden endişelenmemek mümkün değil.
Bir tarafta 11 ile geniş bir alana dağılmış bir deprem etkisi, diğer tarafta, İstanbul'da dar alanda en az 20 milyon insanı direkt olarak etkileyecek olan bir deprem etkisi. Düşüncesi bile insanı ürkütüyor.
6 Şubat depremleri sırasında uzmanların yaptıkları uyarıları mutlaka dikkate almalıyız ve bunları hızlı bir şekilde uygulamaya koymalıyız. O günlerde TMMOB Mimarlar Odası Başkanı olan Eyüp Muhçu bakın hangi uyarılarda bulunmuş:
* "Kentleşme ve afet politikaları baştan sona yanlışlarla dolu. Yani afetten önce kentleşme politikalarının doğru olması gerekir. Kentleşme politikaları, yapı üretim sistemi tamamen bir kenti ve yapılaşmayı rant olarak gören bir politik anlayışla karşı karşıyayız. Asıl sorun bu…"
* "Dolgu alanları, tarım alanları, orman alanları, vadiler, kıyılar gibi pek çok alan ya da deprem fay hatlarının olduğu bölgeler bu anlayışla yapılaşmaya açılıyor. İlk önce bir planlamada ciddi sorunlar var."
* "Yapı üretimiyle ilgili sorunlar var. Ciddi bir denetim sorunu var. Hem malzeme denetimi, hem proje denetimi hem de yapının üretimiyle ilgili denetim sorunları ve boşlukları var. Meslek örgütleri Anayasa'ya aykırı bir takım düzenlemeler yapılarak, denetim alanının dışında tutuldu."
* "4708 sayılı Yapı Denetimi Yasası'yla denetim yapılması öngörülüyor. Baktığınız zaman sadece kişilerin mülkiyetinde olan yerler için bu yasa geçerli. Kamu ve TOKİ'nin yaptığı binalar herhangi bir yapı denetimi sistemine dahil değil. Halbuki metrekare ve bina adedi olarak asıl yapı büyüklükleri bu kamu ve TOKİ'nin aracılık ettiği binalar teşkil ediyor yapılaşmayı."
* "Yapı denetim sistemi çalışmıyor. Ve bunun 3194 sayılı İmar Kanunu yerine ihdas edilen 4708 sayılı yasanın sağlam yapı ürettiği iddiası geçerli değil."
* "Yıkılmaması gereken binalar yıkılmış. Bu gösteriyor ki 4708 sayılı Yapı Denetim Yasası çökmüştür."
* "Kentsel dönüşüm politikalarının amacı rant yaratmak ve bu rantların belli yerleri transferini sağlamak. Başka bir şey değil. Bu rantlar üzerinden de siyasal olarak destek almak. Bu iktidarını ebedi sürdürmek. Asıl mesele bu."
* "Bir de yeniden TBMM'nin gündemine getirerek imar affını yasalaştırmak istiyorlar. Bu imar aflarının cinayet olduğunu yaşanan depremlerde gördük. Yeniden bu cinayetlerin olması için bir adım olarak değerlendirilmesi ve bu girişimlerin geri çekilmesi ve reddedilmesi gerekiyor."
Bu ve benzeri uyarılar oldukça kıymetli. Deprem hazırlığını ve kentsel dönüşümü vatandaşların sırtına yıkarak hiçbir çözüme ulaşamayız.
Depremler bir ulusal güvenlik meselesidir ve topyekun hazırlık gerektirir.
- Ahmed Şara’nın Türkiye ziyareti ne anlama geliyor? / 05.02.2025
- Yatırımcılar, ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’ arar / 04.02.2025
- Türkiye’de tarım BTP ile zirveye ulaşır / 01.02.2025
- İsrail, işgallerini kalıcı hale getirmeye çalışıyor / 31.01.2025
- Trump hızlı başladı; ne değişecek? / 29.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025
- Hz. Fatıma edep, ölçü ve iman abidesidir / 22.01.2025