Trump'un ABD'nin başa geçmesi ile uyguladıkları küresel strateji daha şahin bir karakter kazanmaya başladı. Meksika, Kanada ve Gazze konusundaki açıklamaları Çin, İran, Avrupa Birliği ve Venezuela ile ilgili politikaları dünyada yaşanan gerginliği daha da artırdı. ABD, zaman zaman maskeli şekilde yürüttüğü girişimlerini artık açık ve net bir biçimde uyguluyor. ABD'nin en belirgin özelliklerinden biri, askeri gücünü doğrudan sahaya sürmekten çekinmemesidir. Ancak, tarihi süreç içerisinde askeri kayıpların arttığı durumlarda farklı taktikler geliştirerek yeni stratejiler belirlemiştir. Örneğin, Amerika I. Dünya Savaşı'na geç dahil olmuştur. Ancak savaşa girdiğinde, özellikle Batı Cephesi'nde Almanya'ya karşı ciddi kayıplar vermiştir. Askeri anlamda büyük bedeller ödeyen ABD, bu savaşta yalnızca insan gücü açısından değil, ekonomik olarak da önemli kayıplar yaşamıştır. Bu tecrübelerden ders çıkaran ABD, I. Dünya Savaşı sonrasında küresel hakimiyetini doğrudan askeri yollarla sürdürmek yerine, ekonomik ve ticari gücünü öne çıkarmaya yönelmiştir. Kendi sömürge faaliyetlerini doğrudan yönetmek yerine, barışçıl bir ortamda dünya ticaretini serbest bırakma iddiasıyla hareket etmiş, ancak bu süreçte asıl kazancı elde eden taraf olmayı başarmıştır. Özellikle I. Dünya Savaşı'ndan sonra izlediği stratejiye baktığımızda, sıcak savaşlardan çok soğuk savaş yöntemleriyle ve ticaret aracılığıyla dünya üzerindeki nüfuzunu artırdığına şahit oluruz.
ABD'nin para politikası üzerinden inşa ettiği sömürü düzeni, ilk kez 2005 yılında Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız tarafından Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nde dile getirilmiştir. O güne kadar kimsenin farkında olmadığı bu gerçek, dünya için de yeni bir perspektif sundu. Günlerce, aylarca hatta bir ömür çalışarak elde edilen emek ve üretimin Amerika'nın boyadığı kâğıdı dolara dönüştürdüğünü fark ettik. Dünyanın pek çok ülkesi, kendi kazançlarını dolara bağlayarak, farkında olmadan Amerika'nın para politikasını ayakta tutuyordu. Prof. Dr. Haydar Baş, birçok konuşmasında Amerika'nın bu kadar büyük cari açık vermesine mukabil nasıl ayakta kalabildiğine dikkat çekmişti. Bugün dünya üzerinde en büyük cari açığa sahip ülke ABD'dir.
Peki, cari açık ne anlama gelir? Basit bir örnekle açıklayacak olursak, bir ev ekonomisini düşünelim: Eve giren para ile çıkan para arasında denge olmazsa, yani giderler gelirlerden fazla olursa, o evin huzur içinde yaşaması ne kadar mümkündür? Kirayı ödeyebilir mi? Çocuklarının eğitim masraflarını karşılayabilir mi? Elbette hayır. Ancak Amerika, dünyanın en fazla cari açık veren ülkesi olmasına rağmen, küresel ekonomide hâlâ güçlüdür. Bunun sebebi, uyguladığı para politikasıdır. Amerika, parasını adeta "boyayarak", yani kendi bastığı kâğıdı dünya çapında geçerli bir para birimi haline getirerek tüm ülkeleri tepe tepe sömürmektedir. Devletler çalışarak, üreterek, alın teri dökerek kazandıkları gelirleri dolara çevirdiğinde, aslında Amerikan ekonomisini beslemiş olmaktadırlar. Bu sistem, adı konmamış bir küresel esaret düzenidir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu tespiti dünya dengelerini değiştiren bir kırılma noktası olmuştur. Hocamız, dış ticarette her ülkenin kendi milli parasıyla alışveriş yapması gerektiğini vurgulamış ve bu görüş bazı devletler tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Bu süreçte birçok ülke, birikim ve tasarruflarını dolar bazında tutmaktan vazgeçerek alternatif yollar aramaya başlamıştır. Bu durum, Amerikan ekonomisini ciddi şekilde sarsmış ve küresel politikalarını daha da agresif hale getirmesine yol açmıştır. Bölgemizde yaşanan son olaylar da bunun en somut göstergesidir.
- Emekliye lüks yaşam: Maaş kuş, harcamalar uçuş / 31.01.2025
- Kervan yolda düzülür, canlar yolda kaybolur / 30.01.2025
- Siyasi liderlere yönelik yargılamalar / 23.01.2025
- Yeni anayasa ve İmralı süreci: Gizli gündemler / 19.01.2025
- Türkiye üzerindeki oyunlar: Vatan elden giderse / 18.01.2025
- Emekliler mezara mı girsinler / 11.01.2025
- Demokrasi mi dediniz! / 10.01.2025
- Hükümetin bekası mı devletin bekası mı? / 04.01.2025
- Kritik bir süreç: Umut hakkı / 02.01.2025