Tam iki sene evvel, Şubat'ın beşini altısına bağlayan gece sabaha karşı o bölgede adeta kıyamet koptuğunda, Kahraman Maraş merkezli ilk deprem olduğunda, enkazların altından, derinlerden feryatlar yükseldiğinde herkes anladı ki, tüm ülke anladı ki iktidarın ilan ettiği 'imar barışı' meğer imar kâbusu imiş.
Deprem öncesi yılları ve seçim dönemlerini iyi hatırlıyoruz, yönetim katındakiler iftiharla ve yüksek perdeden haykırarak ilan etmişlerdi, 'şu vilayette şu kadar yüz bin insanın imar problemini çözdük, binalarını yasal hale getirdik, bu ilde ve falan ilçede bu kadar yüz bin vatandaşımızın evini, binasını yasal hale getirdik' diyerek.
6 Şubat sabahı ve takip eden aylarda ve geçen iki yılda yapılan incelemelerde anlaşıldı ki, halk, ilan edilen sözde 'imar barışını' fırsat bilerek, üç katı beşe tamamlamış, beşi yediye, yediyi ona tamamlamış ve o gün yaşanan felaketi ilmek ilmek örmüş.
Hâlbuki yöneticilere düşen neydi? İster yerel yöneticiler olsun ister merkezi idare olsun ne yapmalıydı? Vatandaşını her zaman ve zeminde, her hal ve şartta ve her tülü tehlikeye karşı korumaktı, zamanında uyarmaktı ve vatandaşın sergileyeceği yanlışlara engel olmaktı.
Demek ki, 6 Şubat 2023 öncesi yıllarda ilan edilen 'imar barışı' aslında tüm ülke için bir 'imar kâbusu' imiş, o diyarda deprem olunca bu hakikat ortaya çıkmış oldu, yöneteni ve yönetileni ile öğrenmiş oldu ama on binlerce insanımızın canına mal oldu.
En son yaşanan Bolu/Kartalkaya faciasında, 78 insanımızın hayatını kaybetmesi felaketiyle sonuçlanan yangında da aynı ihmallerin yaşandığına, hazırlanan raporlar şahitlik ediyor.
Adı geçen otelin, misafir almaya hazır olduğuna dair izin veren, gerekli incelemeyi ve denetlemeyi yapmadan 'açabilirsin' onayını imzalayan ilgili kurumlar, işletmecinin gözün ve nazarında o gün, çok iyi yöneticiler, işleri kolaylaştırıcı, anlayışlı idareciler olarak görülmüştü. Ama yangın felaketi ortaya çıkınca, çok acı can kayıpları yaşanınca, idarecisi de işletmecisi de birbirlerine lanet okumaya başladı, suçlamaların haddi hesabı yok.
Otel yangını felaketinde canını, evladını, ebeveynini, kardeşini kaybedenlerin, özellikle canlarını kaybeden günahsız çocukların ahlarını ise dile getirmek kalemin de boyunu aşar, kâğıtların da hacmine sığmaz.
Geride bıraktığımız yıllarda ilan edilen ve ilan edenler tarafından iftihar vesilesi olarak davul-zurna eşliğinde duyurulan 'İmar Barışı' aslında, hakikatte 'imar kâbusu' imiş.
Bu gerçeği millet olarak, depremlerle sallandıkça ve sarsıldıkça daha iyi anlıyoruz ve anlayacağız.
- Et kokarsa tuz dökerler, tuz kokarsa… / 06.02.2025
- Ay bitmeden buharlaşan artışlar / 05.02.2025
- Neden karanlıkta kaldı dünyamız? / 02.02.2025
- Doymayan gözler ve ürpermeyen kalpler / 01.02.2025
- Ne işe yarar? / 31.01.2025
- Makamdan istifa yok ama insanlıktan istifalar çok / 30.01.2025
- Başkentin başucunda çığlıklar duyulmadı / 29.01.2025
- Duydun mu? / 26.01.2025
- Yüreklerin yangını nasıl söndürülecek? / 24.01.2025