Geçtiğimiz gün Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yayımladığı Yaşam Memnuniyeti Araştırması ile ilgili olarak basında yer alan haberlerin çoğunda Türkiye'de yaşayan her iki kişiden birinin mutlu olduğunun yazıldığına şahit olduk.
Ancak Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş, bu veriye farklı bir perspektiften bakarak, "TÜİK'e göre, Türkiye'de yaşayan her iki kişiden biri mutsuz…" dedi ve aslında görmezden gelinmemesi gereken gerçeği vurguladı.
TÜİK'in araştırma sonuçlarına paralel olarak, Dünya Mutluluk Endeksi'nde de Türkiye'nin sürekli olarak arka sıralarda yer aldığını görüyoruz. 2019 Dünya Mutluluk Endeksi'nde Türkiye 137 ülke arasında 79. sıradayken 2023'te 106. sıraya geriledi. Dört yılda 27 basamak düşmek için ya sistematik olarak çok kötü şakalara maruz kalmalısınız ya da toplumun bütününü ilgilendiren ciddi bir sistem sorununuz olmalı. Bu durum, çoğumuzun "Neden bu kadar mutsuzuz?" sorusunu sormasına neden oluyor. Üstelik yerimizde dahi sayamıyoruz, her yıl daha fazla mutsuzlaşıyoruz.
Peki, mutlu ülkelerin ortak özelliği nedir? Sosyal devlet anlayışı güçlü ülkeler olmalarıdır. Finlandiya ve Danimarka gibi kış aylarında gün ışığını bile zor gören ülkelerde insanlar bizden çok daha mutlu olabiliyor. Bu noktada, mutluluğun sadece bireysel çabalara değil, sistemin sunduğu imkânlara da önemli ölçüde bağlı olduğunu kabul etmek gerek.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi, bireylerin mutluluğu, devletin vatandaşına sahip çıkması ile doğru orantılıdır. Eğer insanların temel ihtiyaçları karşılanamıyorsa, geçim sıkıntısı sürekli bir stres kaynağıysa, sağlık, eğitim ve güvenlik gibi temel haklara erişim ya zor ya da pahalıysa, adalete olan inanç zayıfladıysa, bireylerin mutlu olması doğal olarak pek de mümkün olmuyor.
Tam da burada, sosyal devlet anlayışı devreye giriyor. Sosyal devlet, vatandaşını kendi kaderine terk etmez, onun temel haklarını ve geçimini güvence altına alır. Bir anne-baba nasıl evlatlarının refahını düşünürse, sosyal devlet de yurttaşlarının huzurunu, refahını ve mutluluğunu önceliklendirir. Türkiye'nin yıllardır içine sıkıştığı ekonomik darboğaz, yüksek enflasyon, işsizlik, artan yoksulluk oranları ve mutsuzluk aslında sosyal devletin ne kadar elzem olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor.
Gelelim bu hastalığın reçetesine. Her sene gerileyen mutluluk sıralamasında üst sıralara çıkmak ve mutlu yaşamak istiyorsak Milli Ekonomi Modeli'ni derhal hayata geçirmeliyiz. Neden mi? Çünkü mevcut sistemin en temel amacı, ilgililerin resmi beyanlarından da anlaşılabildiği üzere, tüketimi sınırlandırmak ve kamunun finansmanını tabana yaymaktır. İşin özü, devlet vatandaşa değil, vatandaş devlete bakmaktadır.
Yapmamız gereken, sisteme format atarak ters giden işleri rayına koymaktır. Bu da ancak Milli Ekonomi Modeli ile mümkündür. Çünkü Milli Ekonomi Modeli, geliri belirli bir kesimde toplamaz, kamuyu finanse etme yükünü vatandaşın sırtına bindirmez. Yeraltı kaynaklarını devlet-millet ortaklığı ile işleterek gelirini millete dağıtır. Düşük gelirli kesimden vergi almaz. Devletin gelir kaynaklarını vergilerle sınırlı tutmaz. Senyoraj hakkını devreye koyar. Vatandaşlık maaşı projesi ile her vatandaşını maaşa bağlar. Ev hanımlarına maaş ve emeklilik hakkı verir. Doğum yapan her anneye ikramiye sunar, çocuk maaşı verir, gençleri uzun vadeli faizsiz krediler ile evlendirir. KOBİ'lere, sanayiciye, küçük esnafa proje mukabili faizsiz kredilerle iş ve yatırım imkânı sunar. Kimsesiz yaşlılara maaş bağlar. Yani, devlet vatandaşlarına sahip çıkar.
Aslında bu, malumun ilanıdır. Zira bunu görmek için, Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongrelerinde dünyanın dört bir yanından gelen akademisyen, iş insanı ve siyasetçilerin söylemlerine ve biraz da güncel gelişmelere bakmak yeterli olacaktır.
Örneğin, Prof. Dr. Haydar Baş 20 yılı aşkın bir süre önce vatandaşlık maaşını taahhüt etmişti. Bugün ABD hükümetinin ve dünya genelinde teknoloji sektörünün en önemli isimlerinden Elon Musk'ın bu formülü evrensel temel gelir adı altında şiddetli bir şekilde savunduğunu görüyoruz. Benzer şekilde, ChatGPT ürünü ile çokça tanınan OpenAI şirketinin sahibi Sam Altman'ın desteklediği araştırma kuruluşu OpenResearch'ün koşulsuz nakit desteği projesi ile vatandaşlık maaşının pilot uygulamalarının nasıl olumlu sonuçlar verdiğini görüyoruz.
Uzun lafın kısası, mutlu olmanın sırrı birer oy uzağımızda.