Türkiye, bir Ramazan ayına daha girdi… Sokaklarda iftar çadırları kuruluyor, marketlerde 'Ramazan fırsatları' afişleri asılıyor, sosyal medyada iftar sofralarının fotoğrafları havada uçuşuyor… Herkes oruç tutuyor, herkes Ramazan'ın faziletinden bahsediyor… Ama işin özüne bakınca, gerçekten oruç tutuyor muyuz?
Biz de asırlardır Anadolu ve dünyanın dört bir tarafında fikirleri ile Allaha kulluğu, Resulullah ve Ehlibeyte olan bağlığı ile bir örnek insan ve mümin olan Hak dostu, büyük veli Abdulkadir Geylani'nin attığı adımlarının işaretlerinden yürüyerek Ramazanı, orucu açıklayalım, dedik.
Abdülkadir Geylani Hazretleri der ki; oruç, sadece mideyi aç bırakmak değildir. Kulağını kötü sözden, gözünü haramdan, dilini gıybetten uzak tutmaktır. Nefsin terbiye edildiği, kalbin arındığı, ruhun huzur bulduğu bir ibadettir. Yani mesele sadece sahurda pide kuyruğuna girip iftarda ne yiyeceğini planlamak değil… Mesele, Ramazan'ı bir fırsat bilip, önce kendini sorgulamak…
Şimdi bir düşünelim. Hak yiyenler, kul hakkı gözetmeyenler, Ramazan boyunca 'oruçluyum, sinirlenmeyeyim' diye dişlerini sıkıp, bayramdan sonra aynı tas, aynı hamam devam edeceklerse, bu oruç ne işe yarayacak? Geylânî Hazretleri, orucu nefsin eğitimi olarak anlatıyor. Ama bizde maalesef oruç, 'aç kalma ritüeline' dönüştü.
Ramazan ayı, affın, merhametin, paylaşmanın ayıdır. Bir elin verdiğini diğer elin görmemesi gerekir. Ama bakıyorsunuz, iftar çadırlarında en ön sırada poz verenler, fakirin fukaranın hakkını en çok yiyenler… Yardım kolilerini dağıtırken fotoğraf çektirmeden edemeyenler…
Şöyle bir sahne hayal edin: Bir patron, işçisini açlık sınırında maaşa mahkûm ediyor, ama Ramazan gelince iftar sofralarında 'Allah kabul etsin' nidalarıyla en ön safta yerini alıyor… Bir başkası, kul hakkına girmekten çekinmeden rüşveti, torpili, yolsuzluğu hayatının bir parçası yapıyor ama sahurda dualar eşliğinde orucunu açıyor… İşte bu yüzden, Geylânî Hazretleri, 'Eğer Ramazan ayı seni kötülüklerden uzaklaştırmıyorsa, kalbine ne tesir edebilir?' diye soruyor.
Ramazan, sadece mideyi dinlendirmek değil, vicdanı da arındırmaktır. Gerçek oruç, bir ay boyunca aç kalıp, geri kalan 11 ay boyunca hak yemeye, günahları bıraktığı yerden devam etmek değildir. Oruç, insanın kendisiyle yüzleşmesidir.
O yüzden, sahurda kaç dilim pide yediğinden çok, bu ayda kaç yetimi sevindirdiğinle, kaç mazlumun yanında durduğunla ilgilen… Çünkü Ramazan, tokun açın halinden anladığı, adaletin hatırlandığı bir aydır. Ramazan, vicdanı olanlar içindir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ergül Güner / diğer yazıları
- Abdulkadir Geylani'de Ramazan ve gerçek orucun anlamı / 03.03.2025
- Ramazan deyip geçme! Hz. Ali'nin kaleminden bir ay, bir ömür... / 01.03.2025
- Türkler İslam’ı nasıl seçti, nasıl kaybetti? / 27.02.2025
- Aile: devletin gölgesi, toplumun kökü / 25.02.2025
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 24.02.2025
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 21.02.2025
- Adalet mülkün temelidir / 18.02.2025
- Adalet mülkün temelidir / 10.01.2025
- Nefs medeniyeti ve kalp medeniyeti / 06.01.2025
- Sadakatle, aidiyetle biz olabilmek / 02.01.2025
- Ramazan deyip geçme! Hz. Ali'nin kaleminden bir ay, bir ömür... / 01.03.2025
- Türkler İslam’ı nasıl seçti, nasıl kaybetti? / 27.02.2025
- Aile: devletin gölgesi, toplumun kökü / 25.02.2025
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 24.02.2025
- Türk ailesinin direniş reçetesi: Edip Ahmet Yüknekî’nin izinde / 21.02.2025
- Adalet mülkün temelidir / 18.02.2025
- Adalet mülkün temelidir / 10.01.2025
- Nefs medeniyeti ve kalp medeniyeti / 06.01.2025
- Sadakatle, aidiyetle biz olabilmek / 02.01.2025