Kitapta şöyle yazıyor; "Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet ve hükûmet başkanıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkomutanlığını, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder."
Bu yaşıma kadar hiçbir cumhurbaşkanın ulu orta çıkıp da, 'ben, başkomutanım, haddini bil' dediğini duymadım. Taki Sayın Erdoğan'a kadar.
Tabi Sayın Erdoğan hangi ruh hali ile bu tabiri kullanma gereği hissetti, bilmiyorum ama yina şaşırttı.
Evet, CHP lideri Özgür Özel'e verdiği "Başkomutan olarak sana sesleniyorum. Ayaklarını denk al, denk almazsan denk getirmesini biz biliriz' çıkışını ibretle, biraz da hayretle dinledim.
Keşke diyorum! Sayın Özel'e gelmeden önce adalarımıza bayrak çeken, sucuk partisi yapıp, ülkemize karşı poz veren Yunan Başkomutanı da bir hizaya getirseydiniz!
Ya o Trump! O alçak mektubu şahsınız özelinde devlet ve milletimize yazmıştı. Şimdi Gazze'ye sahiplendi, Gazzelileri konuyor.
Keşke diyorum! Başkomutan sıfatıyla, 'Ayağını denk al ey Trump' diyebilseydiniz.
Başkomutanım! Şu Şara var ya Şara! Bize gümrük duvarı koydu. Yetinmedi! Birde vize koydu.
Yine yetinmedi! Suriye'nin geleceğinin planlandığı toplantıya Türkmenleri çağırmadı, yok saydı.
Üstüne bir Rum Kesimini bakanımı makamında ağırlayıp, devletimizin ve KKTC'nin asla kabul etmediği 'Kıbrıs Cumhuriyet' ifadesini kullandı. Yani Türkleri yine yok saydı.
Yeri gelmişken! Şu Kazakistan var ya! Hani 7 devlet, tek millet sloganın kapsadığı Türkmenistan, KKTC'yi tanımadı ama Rumları tanıyıp birde elçilik açtı.
Elçileri de yine Kıbrıs Cumhuriyeti' tabirin kullandı. Rum cumhurbaşkanını, 'Türkler adada işgalci' sözlerini saygıyla karşıladı.
Keşke diyorum! Başkomutan sıfatıyla alayına bir ayar verseniz!
Merak ettiğim ise 'bir başkomutan' bebek katilinin, terör örgütünün himmetine nasıl muhtaç olduğu, sorusunun cevabıdır.
Fazla merak iyi değildir ama yine merak ettim!
Birkaç gün önce, 'Hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun devletin nazarında eşit görüldüğü bir sistemi ülkemizde inşa ettik. Türkiye'yi ötekisiz hale getirmeyen tek parti Ak Parti'dir. Kendini öteki olarak gören kim varsa ülkenin asli unsuru haline getirdik' cümlelerinin ardından 'ayağını denk ala yoksa aldırmasını biliriz' sözleri birbiriyle çatıştı. Yoksa Ögür Özel ve CHP bu milletten, bu ülkeden değil mi?
Ne dersiniz Başkomutanım!
Kıyas çok ama tek sorum var; 15 Temmuz'da yine aynı vasfı taşıyordunuz. Ama emrinizdekiler bu devlete karşı bir girişimde bulundu. Yoksa emriniz altındakileri siz atamadınız mı? Onları tanımıyor muydunuz?
Başkomutanım!
İkinci turda seçildiğiniz seçimler öncesi Bakanını Süleyman Soylu ekran ekran gezip: "Göstere göstere 'APO'ya özgürlük vereceğim' diyorlar, bunlar İmralı canisi serbest bırakacaklar, 6'lı masanın altında bebek katili var' gibi nice cümleler kurdu.
Bu milletin tamamını temsil makamında ve de başkomutan olarak ne dersiniz?
Başkomutan olmadan önce
Sayın Erdoğan aleni bir şekilde makamının vasfını kullanarak CHP ve Özgür Özel'i hedef göstermiş, tehdit etmiştir.
Şaşırdığımız sadece 'başkomutan benim' ifadesi. Yoksa şaşıracak bir durum yok. Sayın Erdoğan'ın her şeye alıştırdığı gibi kavgaya da, tehdide de alıştırdı milleti.
Örneğin başkomutan olmadan önce başbakan idi ve kendisini, partisini, siyasetini eleştirenlere neler dediğini birkaç başlıkta hatırlayalım;
"Açılım sürecinin engellemek isteyenler vatan hainidir…
Askeri, siyasete müdahil etmeye çalışanlar vatan hainidir…
Geziciler vatan hainidir…
Polisimize şiddet kullanıyor diyenler, vatan hainidir…
Yargı üzerinden hükümete saldıranlar vatan hainidir…
Tüsiad vatan hanidir…
Bazı medya kuruluşları vatan hainidir…
Dinlemeleri yapanlar vatan hainidir…
17 Aralık operasyonu vatan hainliğidir…
Akademisyenler vatan haini…
Seçim sonuçlarını eleştirenler vatan haini…
Başkomutan, AB'nin de umudu
2023 için 'kişi başı milli gelir 25 bin dolar olacak', diyen ve gerçekleştiremeyen, '2023'te Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomi içinde olacak' diyen onu da gerçekleştiremeyen…
Enflasyon ile mücadele ettiklerini ve meyvelerini almaya başladıklarını ifade eden Sayın Erdoğan ve iktidarının gayreti The Economist dergisinin dikkatini çekmiş.
Dergi 2024'te OECD ülkeleri arasında en çok enflasyonu düşürmek için mücadele eden ülke olarak Türkiye'yi açıkladı. Erdoğan2ın bu mücadelesi sonunda Ülkemiz 37 ülkenin sıralandığı listede 35. sırada yer aldı.
İşte bu tablonun mimarı Sayın Erdoğan, AB'yi, 'sizi bu karanlıktan ben kurtarırım' dedi. İşte o sözler;
"Avrupa Birliği'ni ekonomiden savunmaya, siyasetten uluslararası itibara içine düştüğü çıkmazdan sadece Türkiye kurtarabilir, Türkiye'nin tam üyeliği kurtarabilir."
Hakan Fidan'dan büyük gaf
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Sayın Erdoğan'ın bu cümlelerini duymamış olacak ki çıkıp; "Avrupa Birliği, büyük bir Müslüman ülkeyi kendi içinde istemiyor. Üyelik müzakereleri bir noktada donmuş durumda. Bunu kimse açıktan söylemiyor ama vaziyet bu' dedi.
İşin vahim olanı ise bu arkadaşların tamamı AB'yi 'domuz çiftliğine, Türkiye'yi de kuzuya benzetir ve kuzunun domuz çiftliğine girme isteğini, millete şikayet ederlerdi.
Hatta 'AB bir Hristiyan kulübüdür. Biz zaten girmeyeceğiz' diyenleri bile vardı.
Toplumda güven kaybının nedenleri ve sonuçları
Günümüzde, toplumların temel taşı olan güven duygusu giderek aşınmakta. Bireyler arasındaki ilişkilerden kurumlara, medyadan siyasete kadar geniş bir yelpazede hissedilen bu erozyon, toplumsal dokuyu derinden sarsıyor.
Bu güven kaybı siyasi kutuplaşmaya, bilgi kirliliği ve dezenformasyona, gelir adaletsizliği, ekonomik eşitsizlik, kurumsal yozlaşmaya, şiddet ve suç oranlarındaki artışına, insanların birbirinden uzaklaşması ve toplumsal mutsuzluğa yol açıyor.
Başkomutanın dikkatine…
Bu yaşıma kadar hiçbir cumhurbaşkanın ulu orta çıkıp da, 'ben, başkomutanım, haddini bil' dediğini duymadım. Taki Sayın Erdoğan'a kadar.
Tabi Sayın Erdoğan hangi ruh hali ile bu tabiri kullanma gereği hissetti, bilmiyorum ama yina şaşırttı.
Evet, CHP lideri Özgür Özel'e verdiği "Başkomutan olarak sana sesleniyorum. Ayaklarını denk al, denk almazsan denk getirmesini biz biliriz' çıkışını ibretle, biraz da hayretle dinledim.
Keşke diyorum! Sayın Özel'e gelmeden önce adalarımıza bayrak çeken, sucuk partisi yapıp, ülkemize karşı poz veren Yunan Başkomutanı da bir hizaya getirseydiniz!
Ya o Trump! O alçak mektubu şahsınız özelinde devlet ve milletimize yazmıştı. Şimdi Gazze'ye sahiplendi, Gazzelileri konuyor.
Keşke diyorum! Başkomutan sıfatıyla, 'Ayağını denk al ey Trump' diyebilseydiniz.
Başkomutanım! Şu Şara var ya Şara! Bize gümrük duvarı koydu. Yetinmedi! Birde vize koydu.
Yine yetinmedi! Suriye'nin geleceğinin planlandığı toplantıya Türkmenleri çağırmadı, yok saydı.
Üstüne bir Rum Kesimini bakanımı makamında ağırlayıp, devletimizin ve KKTC'nin asla kabul etmediği 'Kıbrıs Cumhuriyet' ifadesini kullandı. Yani Türkleri yine yok saydı.
Yeri gelmişken! Şu Kazakistan var ya! Hani 7 devlet, tek millet sloganın kapsadığı Türkmenistan, KKTC'yi tanımadı ama Rumları tanıyıp birde elçilik açtı.
Elçileri de yine Kıbrıs Cumhuriyeti' tabirin kullandı. Rum cumhurbaşkanını, 'Türkler adada işgalci' sözlerini saygıyla karşıladı.
Keşke diyorum! Başkomutan sıfatıyla alayına bir ayar verseniz!
Merak ettiğim ise 'bir başkomutan' bebek katilinin, terör örgütünün himmetine nasıl muhtaç olduğu, sorusunun cevabıdır.
Fazla merak iyi değildir ama yine merak ettim!
Birkaç gün önce, 'Hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun devletin nazarında eşit görüldüğü bir sistemi ülkemizde inşa ettik. Türkiye'yi ötekisiz hale getirmeyen tek parti Ak Parti'dir. Kendini öteki olarak gören kim varsa ülkenin asli unsuru haline getirdik' cümlelerinin ardından 'ayağını denk ala yoksa aldırmasını biliriz' sözleri birbiriyle çatıştı. Yoksa Ögür Özel ve CHP bu milletten, bu ülkeden değil mi?
Ne dersiniz Başkomutanım!
Kıyas çok ama tek sorum var; 15 Temmuz'da yine aynı vasfı taşıyordunuz. Ama emrinizdekiler bu devlete karşı bir girişimde bulundu. Yoksa emriniz altındakileri siz atamadınız mı? Onları tanımıyor muydunuz?
Başkomutanım!
İkinci turda seçildiğiniz seçimler öncesi Bakanını Süleyman Soylu ekran ekran gezip: "Göstere göstere 'APO'ya özgürlük vereceğim' diyorlar, bunlar İmralı canisi serbest bırakacaklar, 6'lı masanın altında bebek katili var' gibi nice cümleler kurdu.
Bu milletin tamamını temsil makamında ve de başkomutan olarak ne dersiniz?
Başkomutan olmadan önce
Sayın Erdoğan aleni bir şekilde makamının vasfını kullanarak CHP ve Özgür Özel'i hedef göstermiş, tehdit etmiştir.
Şaşırdığımız sadece 'başkomutan benim' ifadesi. Yoksa şaşıracak bir durum yok. Sayın Erdoğan'ın her şeye alıştırdığı gibi kavgaya da, tehdide de alıştırdı milleti.
Örneğin başkomutan olmadan önce başbakan idi ve kendisini, partisini, siyasetini eleştirenlere neler dediğini birkaç başlıkta hatırlayalım;
"Açılım sürecinin engellemek isteyenler vatan hainidir…
Askeri, siyasete müdahil etmeye çalışanlar vatan hainidir…
Geziciler vatan hainidir…
Polisimize şiddet kullanıyor diyenler, vatan hainidir…
Yargı üzerinden hükümete saldıranlar vatan hainidir…
Tüsiad vatan hanidir…
Bazı medya kuruluşları vatan hainidir…
Dinlemeleri yapanlar vatan hainidir…
17 Aralık operasyonu vatan hainliğidir…
Akademisyenler vatan haini…
Seçim sonuçlarını eleştirenler vatan haini…
Başkomutan, AB'nin de umudu
2023 için 'kişi başı milli gelir 25 bin dolar olacak', diyen ve gerçekleştiremeyen, '2023'te Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomi içinde olacak' diyen onu da gerçekleştiremeyen…
Enflasyon ile mücadele ettiklerini ve meyvelerini almaya başladıklarını ifade eden Sayın Erdoğan ve iktidarının gayreti The Economist dergisinin dikkatini çekmiş.
Dergi 2024'te OECD ülkeleri arasında en çok enflasyonu düşürmek için mücadele eden ülke olarak Türkiye'yi açıkladı. Erdoğan2ın bu mücadelesi sonunda Ülkemiz 37 ülkenin sıralandığı listede 35. sırada yer aldı.
İşte bu tablonun mimarı Sayın Erdoğan, AB'yi, 'sizi bu karanlıktan ben kurtarırım' dedi. İşte o sözler;
"Avrupa Birliği'ni ekonomiden savunmaya, siyasetten uluslararası itibara içine düştüğü çıkmazdan sadece Türkiye kurtarabilir, Türkiye'nin tam üyeliği kurtarabilir."
Hakan Fidan'dan büyük gaf
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Sayın Erdoğan'ın bu cümlelerini duymamış olacak ki çıkıp; "Avrupa Birliği, büyük bir Müslüman ülkeyi kendi içinde istemiyor. Üyelik müzakereleri bir noktada donmuş durumda. Bunu kimse açıktan söylemiyor ama vaziyet bu' dedi.
İşin vahim olanı ise bu arkadaşların tamamı AB'yi 'domuz çiftliğine, Türkiye'yi de kuzuya benzetir ve kuzunun domuz çiftliğine girme isteğini, millete şikayet ederlerdi.
Hatta 'AB bir Hristiyan kulübüdür. Biz zaten girmeyeceğiz' diyenleri bile vardı.
Toplumda güven kaybının nedenleri ve sonuçları
Günümüzde, toplumların temel taşı olan güven duygusu giderek aşınmakta. Bireyler arasındaki ilişkilerden kurumlara, medyadan siyasete kadar geniş bir yelpazede hissedilen bu erozyon, toplumsal dokuyu derinden sarsıyor.
Bu güven kaybı siyasi kutuplaşmaya, bilgi kirliliği ve dezenformasyona, gelir adaletsizliği, ekonomik eşitsizlik, kurumsal yozlaşmaya, şiddet ve suç oranlarındaki artışına, insanların birbirinden uzaklaşması ve toplumsal mutsuzluğa yol açıyor.
Başkomutanın dikkatine…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Başkomutan! / 03.03.2025
- PKK bitti (!) Kürt sorunu (!) küreselleşti / 02.03.2025
- Seçilmişlerin dilinden oruç / 01.03.2025
- Ramazan geldi mi? / 28.02.2025
- Hepsi AKP ve Erdoğan sayesinde / 27.02.2025
- Futbolda ara transfer dönemi bitti, siyasette devam ediyor / 25.02.2025
- CHP ve İmamoğlu’ndan başka gündeminiz yok mu? / 24.02.2025
- Haftanın artıkları / 23.02.2025
- Zenginlik de, fakirlik de kutsal değildir / 22.02.2025
- Asrın lideri toplantılara davet edilmedi / 21.02.2025
- PKK bitti (!) Kürt sorunu (!) küreselleşti / 02.03.2025
- Seçilmişlerin dilinden oruç / 01.03.2025
- Ramazan geldi mi? / 28.02.2025
- Hepsi AKP ve Erdoğan sayesinde / 27.02.2025
- Futbolda ara transfer dönemi bitti, siyasette devam ediyor / 25.02.2025
- CHP ve İmamoğlu’ndan başka gündeminiz yok mu? / 24.02.2025
- Haftanın artıkları / 23.02.2025
- Zenginlik de, fakirlik de kutsal değildir / 22.02.2025
- Asrın lideri toplantılara davet edilmedi / 21.02.2025