AKP hükümeti ve Başbakan R. T. Erdoğan, iki dönemlik iktidarındaki "millete hiçbir hayrı dokunmayan vahim icraatları" sebebiyle halk nezdinde kaybettiği krediyi toparlamak istiyor, yerel seçim süreci için yeni enstrümanlar arıyor.W. Bush'un ekibi devrildi gitti; Erdoğan, en büyük dayanağını kaybetti. Hatta kendisine tebriklerini iletmek isteyen Türk hükümet ve devlet yetkilileri, yeni ABD Başkanı seçilen Barack Obama'ya günlerce ulaşamadılar bile. Obama, dün bir ara telefonla geri dönmüş, Cumhurbaşkanı Gül'ün yanısıra, Gürcistan'ın Mihail Saakaşvili'sini ve Filipinler'in Arroyo'sunu arayarak, sağ olsunlar demiş? Doğal aklın sonucu, bu durum, AB, ABD, IMF ve sair ecnebi gazıyla havalanan ancak icraatları sebebiyle "patlak balon"a dönen AKP hükümetinin bir anda çok büyük gaz kaybetmesi, dolayısıyla halk nezdinde irtifa kaybetmesi demektir. Baksanıza, bugüne kadar AKP'nin Amerikancı, AB'ci, IMF'ci ve Vatikancı çizgisine kesintisiz mersiye dizen Fehmi Koru bile, Obama gibi geldiler, Bush gibi gidiyorlar, diyorsa; varın, AKP'nin ne kadar irtifa kaybettiğini siz hesap edin?CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 40-50 yıldan beri "halka yönelik incir kabuğunu dahi dolduramayacak türden en basit çözüm bile sunmadığı" halktan kopuk cedelci politik hayatının açıklarını, nasıl bugünlerde güya çarşaflı kadınlarla poz vererek kapatmaya çalışıyorsa; Erdoğan da, tek başına iktidar olduğu son iki dönemde milletin anasını ağlatan vahim icraatlarının açığını, son zamanlarda güya "milli çıkışlar" yaparak veya bugüne kadar peşlerinden koşturduğu küresel odaklara efelenerek telafi etmeye çabalıyor.Erdoğan, konuştukça batıyor ve ülkeyi ne kadar batırdığını açığa vuruyor. PKK terörüne ilişkin dün "Bu mesele bir Kürt sorunudur" türünden Apo'yu sevindiren çıkışıyla "bölücülük mikrobunu adeta Güneydoğumuzun tamamına yayma" yanlışlığını sergileyen Erdoğan, şimdilerde, güya "Biz ne dedik? Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet, dedik. Buna kim karşı çıkabilir yahu? Buna karşı çıkabilen, buyursun istediği yere gitsin!" cümleler sarf ediyor. Atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra neye yarar?! Artık vatandaş yutmuyor bütün bunları?Bu arada, kendisiyle muhatap bile olmayan Obama'ya "Kavgacı olma!" türünden akıl mesajları göndererek, güya ABD Başkanı'nı ikaz etme pozları veriyor. İşgalci Bush ile verdiği "ortak pozlar" hafızalara kazındığı için, çıkışlarını kimse yemiyor. Erdoğan, Türkiye'de güya IMF'ye posta koyuyor; G-20'ye gidiyor, kamera ve objektiflere yansıdığı üzere boynu bükük vaziyette IMF'den himmet dileniyor.Derken, "taziye ayini" halindeki G-20 müflisler zirvesine kapak atarak telafi etmek istiyor. Güya AB'ye karşı çıkışlar yapıyor. G-20 zirvesinde bir yandan hala "Amerika ile stratejik ortak"lıktan dem vururken; öte taraftan İran'ın safında güya "mustaz'af vaziyet" alarak, "İran eğer kitle imha silahı olarak nükleer çalışma yapıyorsa, ona 'Bunu yapma' diyenlerin de nükleer silahlarının olmaması gerekir..." diye gürlüyor. Dahası, arabuluculuk hizmeti veririz diyerek, kendi kendin egelin-güvey oluyor. AKP hükümeti bir taraftan hala AB AB diye sayıklarken; Başbakan Erdoğan, Türkiye'ye KKTC'de nasıl bir AB oyunu oynandığını adeta ifşa ediyor: "33 fasıl var, üzerinde çalışmaları devam ettiriyoruz. Açılan 8 faslın içinde biri geçici olarak kapatıldı. Fasıl müzakeresinde gayret eden, dersini iyi çalışan bir ülkeyiz. Özgüveni olan bir ülke konumundayız? Siyasi yaklaşımlarla Kıbrıs'ı da burada engel koymak suretiyle hızımızı kesmeye çalışanlar var. Annan sürecini 2004'ten bu yana destekleyen taraf olduk. Annan planını Kuzey Kıbrıs yüzde 65, Güney yüzde 75 destekledi. Güney ödüllendirildi AB'ye üye kaydedildi. Kuzey Kıbrıs hala cezalandırılmaya devam ediyor." Erdoğan, bu cümlelerle yurtdışındaki lobidaşlarına yakınırken; Türkiye'de kulakları duyarlara, AKP'nin KKTC davasında çuvalladığını ifşa ediyor.Böyle bir iktidar ve muhalefet anlayışıyla Türkiye, başkalarının "uydu"su olmaktan kurtulamaz. Batmış devletlerden himmet veya dünyayı batıran adamlardan akıl dilenerek Türkiye toparlanamaz.Türkiye'ye, çözüm gerek, program gerek, gücünü halkından, haklılığından ve tarihinden alan köklü devlet politikaları gerek?5 tane Uluslar arası kongrede yüzlerce bilim adamının haykırdığı gibi, Türkiye'nin ve dünyanın toparlanmasının tek yolu var; Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modeli'ne geçmek, Sosyal Devlet-Milli Devlet projelerini uygulamak. Bizimkiler, ecnebiden akıl dileniyorlar; AB üyesi devletler, ABD, Rusya, Venezüella, Estonya, Letonya, Belarus? gibi ülkeler başta olmak üzere ecnebiler Prof. Dr. Baş'tan akıl alıyorlar, onun modelini uygulamak için yol arıyorlar? Aklın ve bilimin yolu işte bu!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019