39 yıl önce bugün, 12 Eylül 1980'de askeri darbe yapıldığında, Kenan Evren müdahalenin amaçlarını açıklarken, otoritenin ve devletin güçlendirilmesini öne çıkarıyordu. Nitekim yapılacak yeni anayasa tasarısını tanıtma konuşmalarında da, yeni bir anayasanın hazırlanmasını gerekli kılan nedenlerin başında "otorite ihtiyacı"nı gösteriyordu.
İşte bu ihtiyaca cevap verecek bir anayasa hazırlığına girişilirken parlamento kapatılmış, siyasi faaliyetler durdurulmuş ve tüm partiler feshedilmiş durumdaydı. Yeni anayasanın hazırlanma sürecinde, tüm üyeleri askeri rejim tarafından atanan bir Danışma Meclisi kuruldu; bu meclisin üyeleri partisizdi. Anayasa tasarısı bu meclis tarafından hazırlandı. Aslında yeni anayasa metninin hazırlanması görevi Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı hocamıza verilmişti. Ancak onun tarafından hazırlanan metin askerler tarafından kuşa çevrilerek; demokratik ve özgür olmayan bir ortamda halkoylamasına sunuldu ve büyük bir çoğunlukla kabul edildi. 1982 Anayasası'nın doğum hikâyesi bu.
Hayat hikâyesine gelince daha da sancılı bir durum. Aradan yarım asır geçmesine rağmen ve de onca değişiklikten sonra bugün de demokratik bir anayasa arayışı içindeyiz.
Sebep sadece kuvveti elinde bulunduranların tek yanlı dayatması, istedikleri anayasal-yasal düzenlemeleri yapmaları mıdır? Halkın hiç mi payı yoktur bu çaresizlikte! "Ahalinin lafa söze karışmasında her türlü mazarrat vardır" zihniyetine sahip olanların sistemli propagandalarının baskısı karşısında, adaletten önce güvenlik gerekir, düşüncesine şartlandırılmış kesimlerin yani sessiz çoğunluğun da kusuru yok mudur bu işte! Güvenlik olmazsa adalet cılız kalır, bunu anladık. Ya adalet yoksa… zulüm vardır. Hukukun iki temeli olan adalet ve güvenlik dengede olmalıdır. Güvenlik öne çıkarsa hukuk devleti yerine polis devleti gelir başımıza.
Eylül, şairlere, müzisyenlere, ressamlara ilham veren romantik bir aydır. Ama ne yazık ki, demokrasi için de bir hazan mevsimi olmuştur. Hak ve özgürlüklerin yaprak dökümü mevsimi.
Bugün Türkiye'de yargı düzeni için iki ayrı 12 Eylül'den söz etmek mümkün. Birinci 12 Eylül (1980), getirdiği anayasa ile yargı düzenini siyasal iktidarın etkisine açtı. İkinci 12 Eylül ise 2010 anayasa değişikliğinin halkoylamasında kabulünden sonra yargıyı siyasal iktidara bağlamanın temelini attı.
2010 anayasa değişikliğinde halkoylaması için niçin 12 Eylül tarihi belirlenmişti? Çünkü iktidar çevrelerince halka "12 Eylül ile hesaplaşmak" diye sunuluyordu değişiklik paketi.
Hesaplaşma olabilirdi ama, tam aksine, yargı siyasete teslim edilirken, 12 Eylül 1980 anlayışı daha da pekiştiriliyordu.
"Bir Eylül getirdi sevgiyi bana" diyen şaire özenerek, 2019'un Eylül'ünde demokrasiye olan platonik aşkımız vuslata erişsin diyoruz.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023