Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt Külliyatı'ndan 12 İmam'ın hayatını okuyoruz ve zaman zaman da yazılarımızda sizlere aktarmaya çalışıyoruz. Bu sevilmiş ve seçilmiş büyük Zatlar, başından sonuna kadar Allah'ın muradı istikametinde, zerre kadar o istikametten sapmadan mükemmel ve örnek bir hayat ortaya koydular.
Elbette ki Onların yaşadığına bizim canımız dayanmaz. Peki, o zaman İmamların hayatlarını neden okuyoruz, anlatıyoruz; çünkü Onlar, Prof. Dr. Başın ifadesiyle "İslam'ın temel direkleri". Onları ne kadar sevebiliyorsak, bize vermeye çalıştıklarından ne kadar alabiliyorsak, örnek hayatlarından ne kadar istifade edebiliyorsak o, bizler için bir kurtuluş vesilesi olacak, Allah'a yaklaşmaya, vuslat etmeye bir basamak olacaktır.
Bir diğer konu ise, Allah'ın sevdiklerini anmak, Onları yad etmek, üzerimize Allah'ın rahmetini, bereketini, feyzini çekecektir, Onları anmak büyük bir ibadettir.
Bu duygu ve düşüncelerle zühd ve takva timsali İmam Zeynelabidin'in (a.s.) hayatından örnekler vermeye devam edelim.
Her anı ibadet ama yeterli görmüyor
Bir gün ve gecede bin rekat namaz kılan İmam, ibadetini yeterli görmemektedir.
İmam bakır (a.s.)'ın değerli babası İmam Zeynelabidin, ibadette hiç kimsenin erişemediği bir makama erişmişti. İmam'ın, geceleri çok ibadet ettiğinden dolayı renginin sarardığını, gözlerinin kızarmış olduğunu, alnının nasır bağladığını, ayaklarının şiştiğini gören oğlu İmam Bakır, kendisini tutamayıp ağlamaya başladı.
İmam Bakır buyuruyor ki: Ben babamın o haline üzüldüğümden dolayı ağladım, babam ise düşünceye dalmıştı, az sonra beni fark ederek şöyle buyurdular: "Ey Yavrum! Emirü'l-mü'minin Hz. Ali (a.s.)'ın ibadetinin yazılı olduğu o kitaplardan birisini bana getir."
Ben o kitabı babama verdim, o kitaptan biraz okudular, daha sonra dayanamayıp onu yere bırakarak şöyle buyurdular: "Kim Ali bin Ebi Talib (a.s.)'ın ibadetine güç yetirebilir ki." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Zeynelabidin, Biharu'l Envar, c.44, s.191)
Çok ibadet etmesi sebebiyle zayıf duruma düştü
Hz. Ali (a.s.)'ın kızı Fatıma (a.s.), bir gün İmam Zeynelabidin (a.s.)'ın çok ibadet etmesinden dolayı güçsüz ve zayıf bir duruma düşmüş mübarek bedenini görünce, hemen Cabir'in yanına gelerek şöyle dedi:
"Cabir! Ey Resulüllah (s.a.v.)'in sahabesi! Bizim sizin üzerinizde bir takım haklarımız vardır; onlardan biri şudur ki; eğer bizlerden birisinin çok ibadet etmekle kendisini tehlikeye düşürdüğünü gördüğünüzde, canını koruması için onu uyarmanızdır.
Şimdi kardeşimin yadigarı olan Ali bin Hüseyin, çok ibadet etmekle kendisini zayıf bir duruma düşürmüş, onun alın ve dizleri nasır bağlamıştır."
Cabir, bu söz üzerine, dördüncü İmam'ın evine doğru hareket etti. İçeri girdiğinde İmam'ı mihrapta çok ibadet etmesi neticesi bedeninin ezik ve güçsüz bir duruma düştüğünü gördü. İmam, Cabir'e saygı için ayağa kalktı, onun hal ve hatırını sorarak kendi yanına oturttu.
Cabir şöyle arz etti: "Ey Peygamberin oğlu! Allah-u Teala'nın, cenneti siz ve dostlarınız, cehennemi ise düşmanlarınız için yaratmış olduğunu bildiğiniz halde, ibadet etmede bunca çaba ve zahmetin sebebi nedir?"
İmam buyurdular: "Allah-u Teala, Kur'an'da, Hz. Peygambere (s.a.v.) hitaben, "Senin günahlarının hepsini affetmişiz" buyurmasına rağmen yine de ceddim Resulüllah'ın ?anam babam Sana feda olsun- ayakları şişecek bir şekilde ibadet ettiğini görmedin mi?
Hz. Peygambere, "Siz bu makama sahip olmanıza rağmen yine böylesine ibadet mi ediyorsunuz?" dediklerinde Hazret şöyle buyurdular: Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?"
Cabir, sözlerinin İmam'a tesir etmeyeceğini ve o hazreti bu meşakkatli tavırdan alıkoyamayacağını anlayınca şöyle arz etti: "Ey Peygamberin oğlu! O halde, en azından canını koru. Çünkü siz öyle bir ailedensiniz ki, bela ve sıkıntılar o aile vasıtasıyla def olur, rahmet yağmuru onların vücudu bereketi ile nazil olur."
İmam, Cabir'in sözlerini dinledikten sonra şöyle buyurdular: "Ey Cabir! Ben babalarıma kavuşana dek, onların tuttukları yol ve amellerden vazgeçmeyeceğim."
Cabir, İmam'ın bu sözlerini duyunca şöyle dedi:
Allah'a and olsun ki, Hz. Peygamberin evlatları arasında, Yusuf peygamberden (a.s.) başka Ali bin Hüseyin (a.s.) gibi bir kimseyi göremiyorum.
Allah'a and olsun ki, yüce şahsiyetin evlatları, Hz. Yusuf'un evlatlarından daha iyiler, bunun evlatları arasında, yeryüzünün zulümle dolduğu bir sırada adaletle dolduracak olan bir kimse (Hz. Mehdi) vardır." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.105, Biharu'l Envar, c.46, s.60)
Allah şefaatlerinden mahrum etmesin.
Elbette ki Onların yaşadığına bizim canımız dayanmaz. Peki, o zaman İmamların hayatlarını neden okuyoruz, anlatıyoruz; çünkü Onlar, Prof. Dr. Başın ifadesiyle "İslam'ın temel direkleri". Onları ne kadar sevebiliyorsak, bize vermeye çalıştıklarından ne kadar alabiliyorsak, örnek hayatlarından ne kadar istifade edebiliyorsak o, bizler için bir kurtuluş vesilesi olacak, Allah'a yaklaşmaya, vuslat etmeye bir basamak olacaktır.
Bir diğer konu ise, Allah'ın sevdiklerini anmak, Onları yad etmek, üzerimize Allah'ın rahmetini, bereketini, feyzini çekecektir, Onları anmak büyük bir ibadettir.
Bu duygu ve düşüncelerle zühd ve takva timsali İmam Zeynelabidin'in (a.s.) hayatından örnekler vermeye devam edelim.
Her anı ibadet ama yeterli görmüyor
Bir gün ve gecede bin rekat namaz kılan İmam, ibadetini yeterli görmemektedir.
İmam bakır (a.s.)'ın değerli babası İmam Zeynelabidin, ibadette hiç kimsenin erişemediği bir makama erişmişti. İmam'ın, geceleri çok ibadet ettiğinden dolayı renginin sarardığını, gözlerinin kızarmış olduğunu, alnının nasır bağladığını, ayaklarının şiştiğini gören oğlu İmam Bakır, kendisini tutamayıp ağlamaya başladı.
İmam Bakır buyuruyor ki: Ben babamın o haline üzüldüğümden dolayı ağladım, babam ise düşünceye dalmıştı, az sonra beni fark ederek şöyle buyurdular: "Ey Yavrum! Emirü'l-mü'minin Hz. Ali (a.s.)'ın ibadetinin yazılı olduğu o kitaplardan birisini bana getir."
Ben o kitabı babama verdim, o kitaptan biraz okudular, daha sonra dayanamayıp onu yere bırakarak şöyle buyurdular: "Kim Ali bin Ebi Talib (a.s.)'ın ibadetine güç yetirebilir ki." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Zeynelabidin, Biharu'l Envar, c.44, s.191)
Çok ibadet etmesi sebebiyle zayıf duruma düştü
Hz. Ali (a.s.)'ın kızı Fatıma (a.s.), bir gün İmam Zeynelabidin (a.s.)'ın çok ibadet etmesinden dolayı güçsüz ve zayıf bir duruma düşmüş mübarek bedenini görünce, hemen Cabir'in yanına gelerek şöyle dedi:
"Cabir! Ey Resulüllah (s.a.v.)'in sahabesi! Bizim sizin üzerinizde bir takım haklarımız vardır; onlardan biri şudur ki; eğer bizlerden birisinin çok ibadet etmekle kendisini tehlikeye düşürdüğünü gördüğünüzde, canını koruması için onu uyarmanızdır.
Şimdi kardeşimin yadigarı olan Ali bin Hüseyin, çok ibadet etmekle kendisini zayıf bir duruma düşürmüş, onun alın ve dizleri nasır bağlamıştır."
Cabir, bu söz üzerine, dördüncü İmam'ın evine doğru hareket etti. İçeri girdiğinde İmam'ı mihrapta çok ibadet etmesi neticesi bedeninin ezik ve güçsüz bir duruma düştüğünü gördü. İmam, Cabir'e saygı için ayağa kalktı, onun hal ve hatırını sorarak kendi yanına oturttu.
Cabir şöyle arz etti: "Ey Peygamberin oğlu! Allah-u Teala'nın, cenneti siz ve dostlarınız, cehennemi ise düşmanlarınız için yaratmış olduğunu bildiğiniz halde, ibadet etmede bunca çaba ve zahmetin sebebi nedir?"
İmam buyurdular: "Allah-u Teala, Kur'an'da, Hz. Peygambere (s.a.v.) hitaben, "Senin günahlarının hepsini affetmişiz" buyurmasına rağmen yine de ceddim Resulüllah'ın ?anam babam Sana feda olsun- ayakları şişecek bir şekilde ibadet ettiğini görmedin mi?
Hz. Peygambere, "Siz bu makama sahip olmanıza rağmen yine böylesine ibadet mi ediyorsunuz?" dediklerinde Hazret şöyle buyurdular: Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?"
Cabir, sözlerinin İmam'a tesir etmeyeceğini ve o hazreti bu meşakkatli tavırdan alıkoyamayacağını anlayınca şöyle arz etti: "Ey Peygamberin oğlu! O halde, en azından canını koru. Çünkü siz öyle bir ailedensiniz ki, bela ve sıkıntılar o aile vasıtasıyla def olur, rahmet yağmuru onların vücudu bereketi ile nazil olur."
İmam, Cabir'in sözlerini dinledikten sonra şöyle buyurdular: "Ey Cabir! Ben babalarıma kavuşana dek, onların tuttukları yol ve amellerden vazgeçmeyeceğim."
Cabir, İmam'ın bu sözlerini duyunca şöyle dedi:
Allah'a and olsun ki, Hz. Peygamberin evlatları arasında, Yusuf peygamberden (a.s.) başka Ali bin Hüseyin (a.s.) gibi bir kimseyi göremiyorum.
Allah'a and olsun ki, yüce şahsiyetin evlatları, Hz. Yusuf'un evlatlarından daha iyiler, bunun evlatları arasında, yeryüzünün zulümle dolduğu bir sırada adaletle dolduracak olan bir kimse (Hz. Mehdi) vardır." (Prof. Dr. Haydar Baş, a.g.e, s.105, Biharu'l Envar, c.46, s.60)
Allah şefaatlerinden mahrum etmesin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025