Filmlerle, basın ve medya unsurlarıyla sürekli dünyaya pompalanan vitrindeki Batı ile gerçek Batı arasında yüz seksen derece fark var. Vitrindeki Batı, "sözde" insan haklarını savunan, insanlara eşit haklar sunan, demokrasi yanlısı, insanlara, milletlere ve ülkelere özgürlük getiren, toplumların yaşam standartlarını yükselten bir unsur olarak gözüküyor.
Peki, gerçekte nasıl? Dilerseniz son yaşanan pratik örnekler eşliğinde bu sorunun cevabını arayalım.
En fazla özgürlük ve insan hakları havariliğine soyunan ABD, kurulduğundan bu yana dünyaya kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir.
Amerika'ya yerleşimi milyonlarca Kızılderili'nin katliamıyla gerçekleşmiştir; kuruluşu savaşlarla olmuştur; yükselişi Japonya'ya attığı ve yüz binlerce insanın ölümüne neden olan Atom bombası ile olmuştur; şimdi de Ortadoğu'da vatan arayışını da yine savaşlar, katliamlar ile yapmaya çalışmaktadır.
Daha yeni seçilen ABD Başkanı Trump'ın, 7 ülkenin insanlarına ABD vatandaşı olmalarına rağmen ülkeye giriş yasağı koyması, onların seyahat haklarını devre dışı bırakması, Meksika sınırına duvar örüp, faturasını da Meksika'ya kesmesi, önüne gelene savaşla tehdit etmesi ABD'nin güncel durumunu da ortaya koyuyor.
ABD hep aynı; sömürmek için var, sömüremediği zaman da savaşla ayakta kalmaya çalışıyor.
ABD böyle de Batı'nın diğer önemli parçası AB farklı mı? Elbette ki hayır? Görünüşte AB, Trump'ın bu politikalarını eleştiriyor ama kendilerinin yaptığı Trump'tan hiç faklı değil.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, "Hiç kimse doğum yeri, dini veya etnik kökeni dolayısıyla haklarından mahrum bırakılamaz. Biz buyuz, kimliğimiz bu. Biz duvarlar yıkıldığı zaman kutlama yaparız" dedi ve Trump'a "Duvar örerseniz kendinizi hapishanede bulursunuz" uyarısında bulundu.
Uyardı uyarmasına ama AB içinde Trump'ın yaptıklarından çok daha fazla duvar var.
Söylemde melek gibiler ama gerçekte Şeytana pabucu ters giydirirler.
AB ülkeleri, ülkelerinde sıkıntı yaşayan ve daha iyi yaşam şartları hayaliyle Batı'ya sığınan mülteciler gelmesin diye duvar üstüne duvar örüyor; hasbel kader gelenlere de cehennem hayatı yaşatıyor.
Esasen biraz daha temele inmek lazım; İslam ülkelerinin mensubu olan bu mültecilerin bu hale düşmesinin ana nedeni de Batılı ülkelerin Ortadoğu coğrafyasında, ama kaynakları ele geçirme uğruna, ama vatan arayışı uğruna, ama Arz-ı Mev'ud gibi batıl inançlar uğruna yaptıkları işgaller, akıttıkları kan değil mi?
Şimdi bu Ortadoğu'dan Müslüman'ı çıkarma projeleri neticesinde milyonlarca Müslüman evini barkını terk etti ve daha iyi yaşam ümidiyle sözde medeniyet beşiği, insan hakları havarisi Batı'nın kapısına dayandı.
Batılılar da "hayır giremezsin" diyor. Daha Türkçesi, "kendi vatanında da yaşayamazsın, orası benim; benim ülkeme de gelemezsin, burası da benim" diyor.
Mülteciler acı bir gerçekle karşılaşmış oluyorlar; kendi ülkeleri dışında dünyada başka bir yaşam alanı yok. Kendi vatanına sahip çıkmazsan, tüm dünya sana ya zindan olur ya da kabir?
Trump'ı eleştiren AB ülkelerinde, dün gazetemizde yer alan haberde detayları verildiği gibi, mülteciler gelmesin diye 12 duvar örülmüş durumda?
İspanya'da 2, Macaristan'da 3, Bulgaristan, Yunanistan, Fransa, Avusturya, Slovenya, Estonya ile AB üyesi olmayan Makedonya'da da birer duvar bulunuyor.
Ve bu duvarlardan, tel örgülerden geçmek isteyen binlerce mülteci hayatını kaybetti.
Bu tel örgülerden Bulgaristan sınırında olduğu gibi 146 kilometre uzunlukta olanı da var, ya da Macaristan ve Sırbistan sınırlarında olduğu gibi jiletli olanları da var.
Bu engelleri her şeye rağmen aştınız diyelim, rahata kavuşuyor musunuz? Elbette ki hayır, ölünce bir kez ölüyorsunuz ama yaşarsanız her gün ölmeye, ölü gibi yaşamaya devam ediyorsunuz.
Bulgaristan ve birçok AB ülkesinde oluşturulan "gönüllüler" göçmenlere saldırıyorlar. Yunanistan'da 60 bin mülteci acınası bir yaşam sürdürüyor. Sırbistan'da 8 bin mülteci eksi 17 derecede çadırlarda yaşam mücadelesi sürüyor. Danimarka, mültecilerin paralarına ve mallarına el koyuyor. Mültecilere sürekli operasyonlar yapılıyor, potansiyel suçlu kabul ediliyor.
Ve daha nice olumsuz şartlar, işkenceler?
Bu sebeple bizlere filmlerle, tiyatrolarla, basın ve medyayla empoze edilen Batıya aldanıp, sahip olduğumuz medeniyete, milli ve manevi değerlerimize sırt dönmeyelim.
Ve ayrıca, Astana sürecini tüm Suriye'ye genişletip, acilen Suriye'de barışı tesis edip, bu, dünyaya yayılmış olan çaresiz mültecileri kendi vatanlarına dönmelerini sağlayalım.
Peki, gerçekte nasıl? Dilerseniz son yaşanan pratik örnekler eşliğinde bu sorunun cevabını arayalım.
En fazla özgürlük ve insan hakları havariliğine soyunan ABD, kurulduğundan bu yana dünyaya kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir.
Amerika'ya yerleşimi milyonlarca Kızılderili'nin katliamıyla gerçekleşmiştir; kuruluşu savaşlarla olmuştur; yükselişi Japonya'ya attığı ve yüz binlerce insanın ölümüne neden olan Atom bombası ile olmuştur; şimdi de Ortadoğu'da vatan arayışını da yine savaşlar, katliamlar ile yapmaya çalışmaktadır.
Daha yeni seçilen ABD Başkanı Trump'ın, 7 ülkenin insanlarına ABD vatandaşı olmalarına rağmen ülkeye giriş yasağı koyması, onların seyahat haklarını devre dışı bırakması, Meksika sınırına duvar örüp, faturasını da Meksika'ya kesmesi, önüne gelene savaşla tehdit etmesi ABD'nin güncel durumunu da ortaya koyuyor.
ABD hep aynı; sömürmek için var, sömüremediği zaman da savaşla ayakta kalmaya çalışıyor.
ABD böyle de Batı'nın diğer önemli parçası AB farklı mı? Elbette ki hayır? Görünüşte AB, Trump'ın bu politikalarını eleştiriyor ama kendilerinin yaptığı Trump'tan hiç faklı değil.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, "Hiç kimse doğum yeri, dini veya etnik kökeni dolayısıyla haklarından mahrum bırakılamaz. Biz buyuz, kimliğimiz bu. Biz duvarlar yıkıldığı zaman kutlama yaparız" dedi ve Trump'a "Duvar örerseniz kendinizi hapishanede bulursunuz" uyarısında bulundu.
Uyardı uyarmasına ama AB içinde Trump'ın yaptıklarından çok daha fazla duvar var.
Söylemde melek gibiler ama gerçekte Şeytana pabucu ters giydirirler.
AB ülkeleri, ülkelerinde sıkıntı yaşayan ve daha iyi yaşam şartları hayaliyle Batı'ya sığınan mülteciler gelmesin diye duvar üstüne duvar örüyor; hasbel kader gelenlere de cehennem hayatı yaşatıyor.
Esasen biraz daha temele inmek lazım; İslam ülkelerinin mensubu olan bu mültecilerin bu hale düşmesinin ana nedeni de Batılı ülkelerin Ortadoğu coğrafyasında, ama kaynakları ele geçirme uğruna, ama vatan arayışı uğruna, ama Arz-ı Mev'ud gibi batıl inançlar uğruna yaptıkları işgaller, akıttıkları kan değil mi?
Şimdi bu Ortadoğu'dan Müslüman'ı çıkarma projeleri neticesinde milyonlarca Müslüman evini barkını terk etti ve daha iyi yaşam ümidiyle sözde medeniyet beşiği, insan hakları havarisi Batı'nın kapısına dayandı.
Batılılar da "hayır giremezsin" diyor. Daha Türkçesi, "kendi vatanında da yaşayamazsın, orası benim; benim ülkeme de gelemezsin, burası da benim" diyor.
Mülteciler acı bir gerçekle karşılaşmış oluyorlar; kendi ülkeleri dışında dünyada başka bir yaşam alanı yok. Kendi vatanına sahip çıkmazsan, tüm dünya sana ya zindan olur ya da kabir?
Trump'ı eleştiren AB ülkelerinde, dün gazetemizde yer alan haberde detayları verildiği gibi, mülteciler gelmesin diye 12 duvar örülmüş durumda?
İspanya'da 2, Macaristan'da 3, Bulgaristan, Yunanistan, Fransa, Avusturya, Slovenya, Estonya ile AB üyesi olmayan Makedonya'da da birer duvar bulunuyor.
Ve bu duvarlardan, tel örgülerden geçmek isteyen binlerce mülteci hayatını kaybetti.
Bu tel örgülerden Bulgaristan sınırında olduğu gibi 146 kilometre uzunlukta olanı da var, ya da Macaristan ve Sırbistan sınırlarında olduğu gibi jiletli olanları da var.
Bu engelleri her şeye rağmen aştınız diyelim, rahata kavuşuyor musunuz? Elbette ki hayır, ölünce bir kez ölüyorsunuz ama yaşarsanız her gün ölmeye, ölü gibi yaşamaya devam ediyorsunuz.
Bulgaristan ve birçok AB ülkesinde oluşturulan "gönüllüler" göçmenlere saldırıyorlar. Yunanistan'da 60 bin mülteci acınası bir yaşam sürdürüyor. Sırbistan'da 8 bin mülteci eksi 17 derecede çadırlarda yaşam mücadelesi sürüyor. Danimarka, mültecilerin paralarına ve mallarına el koyuyor. Mültecilere sürekli operasyonlar yapılıyor, potansiyel suçlu kabul ediliyor.
Ve daha nice olumsuz şartlar, işkenceler?
Bu sebeple bizlere filmlerle, tiyatrolarla, basın ve medyayla empoze edilen Batıya aldanıp, sahip olduğumuz medeniyete, milli ve manevi değerlerimize sırt dönmeyelim.
Ve ayrıca, Astana sürecini tüm Suriye'ye genişletip, acilen Suriye'de barışı tesis edip, bu, dünyaya yayılmış olan çaresiz mültecileri kendi vatanlarına dönmelerini sağlayalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Salih Müslim: YPG silah bırakmayacak / 13.03.2025
- YPG’nin silah bırakmayacağı kesinleşti / 12.03.2025
- Suriye'de bundan sonra birlik sağlanabilir mi? / 11.03.2025
- Bu faiz oranıyla, bu enflasyon mümkün mü? / 07.03.2025
- PKK bitecek mi, daha da güçlenecek mi? / 06.03.2025
- Teröristbaşının çağrısının muhatabı kim? / 05.03.2025
- Piyon olursan, muhatap da alınmazsın! / 04.03.2025
- Teröristbaşının çağrısı ne anlama geliyor? / 01.03.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025
- YPG’nin silah bırakmayacağı kesinleşti / 12.03.2025
- Suriye'de bundan sonra birlik sağlanabilir mi? / 11.03.2025
- Bu faiz oranıyla, bu enflasyon mümkün mü? / 07.03.2025
- PKK bitecek mi, daha da güçlenecek mi? / 06.03.2025
- Teröristbaşının çağrısının muhatabı kim? / 05.03.2025
- Piyon olursan, muhatap da alınmazsın! / 04.03.2025
- Teröristbaşının çağrısı ne anlama geliyor? / 01.03.2025
- Duma’da tarihi MEM toplantısından 12 yıl geçti / 28.02.2025
- Gelir adaleti, enflasyon sebebi olamaz / 26.02.2025