Neler yazılmadı, neler söylenmedi ki vefa ve dostluk konusunda. Hele de günümüzde, ne kadar çok konuşuyor, ne kadar çok arıyoruz. Karşılığında da o kadar az buluyoruz. Hayatımızın her anında ihtiyacımız olanın bu kadar az bulunması ne kadar acı verici değil mi? Aradığımızı, karşımızdakilerin de en az bizim kadar iştiyaklı arıyor olması düşündürücü değil mi? Kim var karşımızdakilerin karşısında? Biz tabi ki.. Dönüp aynaya bakacağız, soracağız karşımızdaki şahsa, sen vefalı dost musun? İşe aynada ki dostumuzdan başlayacağız. Vefa ve dostluk ahlakını önce kendimize yükleyecek, sonra karşımızdakilerden bekleyeceğiz.
Dostluk karşılıklı olursa değer bulur, aksi takdirde menfaate dayanır ki o da aranılan değildir. Karşılığını bulamayan dostun, dostu yok demektir. Hiç terazinin tek kefeli olduğunu düşünebilir miyiz!
Dostu, her konuda samimi ve güvenilir arkadaştır diye tarif edersek; Vefayı, sevgi ve dostluk konusunda gereğini yerine getirmektir diyebiliriz. Her iki tarifte de güven, sorumluluk ve görev vardır. Kurulmuş olan dostluğun yürümesi için karşılıklı gayret vardır. İşte aranan dost tam da budur. Arapça kökeni olan vefanın, aynı kökten türeyen dostlarına bakalım, bize önemini hatırlatacaktır. İfa, gereğini yerine getirme; fiat, değerini ve karşılığını verme; vefat, can borcunu ödeme. Dikkat ettiğimizde karşılıklı görevlerin yerine getirilmesidir önemli olan. Kendimizi aradığımız vasıfta dost kabul ediyorsak, dostumuzun iyiliklerini unutmayıp karşılığında misli veya daha fazlasıyla mukabele edeceğiz. Dostluk duygularımızın körelmesine veya zayıflamasına müsaade etmeyeceğiz. O zaman dostlarımız arasına vefakâr dost diye anılacağız. Dostlukta nihai hedefte bu değil midir?
Bu meydanda en büyük vefakârlık Yüce Allah (c.c.)'ı tanımak, verdiği nimetlerin kıymetini bilmek, kulluk görevini şevkle yerine getirmektir. En yakın dost olarak Allah (c.c.)'ı bilmek, O'na dost olduğumuzu göstermek için gereklerini ortaya koymamız gerekir. Dostluk kulluğun gereğidir. Vefa da kulluk için gerekenleri yerine getirmektir. Bu konuda söz verdik. Elest meclisinde Yüce Allah (c.c.)'ı Rabbimiz olarak kabul ettik. O'nu terbiyecimiz olarak tanıdık, tac ettik başımıza. Madem, tabi ki dedik, yakışanı, vefa ve dostluğumuzun gereğini yapmalıyız. Dostluk ve vefada sıkıntısı olanın kullukta da sıkıntısı vardır. Hem terbiyecimiz olarak kabul edeceğiz, metodunu ise terk edeceğiz. Bu yalancılık, sahtekârlık ve ikiyüzlülüğün ta kendisidir. Kendimize bu ahlakı layık görmemeliyiz.
Vefa ve dostluk konusunda Yüce Allah (c.c.) biz kullarını ikaz eder: "Kulum Elest meclisinde ahitleşmiş dostluğumuzun temelini atmıştık. Olur ki unutursan diye peygamberimle hatırlattım. Dostum İbrahim (a.s.)'in vefakârlığını örnek gösterdim. Habibim Muhammed (s.a.v.)'in vefadaki zirvesini seyrettirdim. Tertemiz kıldığım Ehl-i Beyt'i sana rehber kıldım. Her devirde dostlarım ve salih kullarımla yolunu aydınlattım. Sen hatırlamadığın dönemde bile nimetimi esirgemedim. Beni unutmazsan seni unutmam, beni zikredersen seni zikrederim, dostluğumuzu devam ettirirsen ebedi nimetlerimi de görürsün, bana verdiğin sözü yerine getirirsen ben de sana verdiğim sözü yerine getiririm dedim" diyerek vefa ve dostluğun karşılıklı olduğunu bir kez daha hatırlatır bize.
Dünyadaki en değerli dostluk, temeli Allah (c.c.) rızası için atılandır. Bu dostluk aynı zamanda ahiret dostluğudur. Bu ölçüyü Peygamber Efendimiz (s.a.v) "Kişi ahirette sevdiğiyledir" sözüyle hatırlatmıştır. Dünyadaki dostlarımız için "Allah'ım beni ahirette dünyadaki dostlarımla haşret" diye dua edebiliyorsak, inşallah bu ölçüye tutunmuşuz demektir. Allah korusun dostun en şerlisi şeytandır. Allah(cc)'ın nimetlerini unutmuş, nankör olmuştur. Nefis ve kıyasına yenik düşerek kaybetmiştir.
Dostumuzu ve dost olarak kendimizi Allah (c.c.)'ın rızası doğrultusunda test etmemiz hiç de zor değildir. Dostumuzla beraberken haramlardan uzak kalıyor muyum? Salih amellere yöneliyor muyum? İbadetlerimi şevkle yapıyor muyum? İbadetlerimi çoğaltıyor muyum? Beraberken Allah (c.c.)'ı daha çok seviyor muyum? Yüce Allah (c.c.)'ın sev dediklerini seviyor, buğz et dediklerine buğz ediyor muyum? Bu soruları çoğaltmamız mümkün. Önemli olan bu ve çoğaltabileceğimiz olumlu sorulara olumlu cevaplar verebilmektir. Allah (c.c.)'ın razı olduğu dostluk budur. Olumlu sorulara vereceğimiz olumsuz cevaplar, Allah muhafaza bizi dünya ve ahirette felakete sürükleyecektir.
Yüce Rabbimizin kulu, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ümmeti ve O'nun pak nesli Ehl-i Beyt'in yareni olmaya talip isek, bize vefalı dost olmak yakışır. Allah (c.c.)'ı dost edinen dost, Allah (c.c.)'ı dost edinen tüm dostların dostudur. İyi dost aynı zamanda iyi bir kuldur, iyi bir kul da zaten iyi bir dosttur.
Rabbim bizlere, dostum dediklerine dostum demeyi nasip eylesin. Âmin.
Dostluk karşılıklı olursa değer bulur, aksi takdirde menfaate dayanır ki o da aranılan değildir. Karşılığını bulamayan dostun, dostu yok demektir. Hiç terazinin tek kefeli olduğunu düşünebilir miyiz!
Dostu, her konuda samimi ve güvenilir arkadaştır diye tarif edersek; Vefayı, sevgi ve dostluk konusunda gereğini yerine getirmektir diyebiliriz. Her iki tarifte de güven, sorumluluk ve görev vardır. Kurulmuş olan dostluğun yürümesi için karşılıklı gayret vardır. İşte aranan dost tam da budur. Arapça kökeni olan vefanın, aynı kökten türeyen dostlarına bakalım, bize önemini hatırlatacaktır. İfa, gereğini yerine getirme; fiat, değerini ve karşılığını verme; vefat, can borcunu ödeme. Dikkat ettiğimizde karşılıklı görevlerin yerine getirilmesidir önemli olan. Kendimizi aradığımız vasıfta dost kabul ediyorsak, dostumuzun iyiliklerini unutmayıp karşılığında misli veya daha fazlasıyla mukabele edeceğiz. Dostluk duygularımızın körelmesine veya zayıflamasına müsaade etmeyeceğiz. O zaman dostlarımız arasına vefakâr dost diye anılacağız. Dostlukta nihai hedefte bu değil midir?
Bu meydanda en büyük vefakârlık Yüce Allah (c.c.)'ı tanımak, verdiği nimetlerin kıymetini bilmek, kulluk görevini şevkle yerine getirmektir. En yakın dost olarak Allah (c.c.)'ı bilmek, O'na dost olduğumuzu göstermek için gereklerini ortaya koymamız gerekir. Dostluk kulluğun gereğidir. Vefa da kulluk için gerekenleri yerine getirmektir. Bu konuda söz verdik. Elest meclisinde Yüce Allah (c.c.)'ı Rabbimiz olarak kabul ettik. O'nu terbiyecimiz olarak tanıdık, tac ettik başımıza. Madem, tabi ki dedik, yakışanı, vefa ve dostluğumuzun gereğini yapmalıyız. Dostluk ve vefada sıkıntısı olanın kullukta da sıkıntısı vardır. Hem terbiyecimiz olarak kabul edeceğiz, metodunu ise terk edeceğiz. Bu yalancılık, sahtekârlık ve ikiyüzlülüğün ta kendisidir. Kendimize bu ahlakı layık görmemeliyiz.
Vefa ve dostluk konusunda Yüce Allah (c.c.) biz kullarını ikaz eder: "Kulum Elest meclisinde ahitleşmiş dostluğumuzun temelini atmıştık. Olur ki unutursan diye peygamberimle hatırlattım. Dostum İbrahim (a.s.)'in vefakârlığını örnek gösterdim. Habibim Muhammed (s.a.v.)'in vefadaki zirvesini seyrettirdim. Tertemiz kıldığım Ehl-i Beyt'i sana rehber kıldım. Her devirde dostlarım ve salih kullarımla yolunu aydınlattım. Sen hatırlamadığın dönemde bile nimetimi esirgemedim. Beni unutmazsan seni unutmam, beni zikredersen seni zikrederim, dostluğumuzu devam ettirirsen ebedi nimetlerimi de görürsün, bana verdiğin sözü yerine getirirsen ben de sana verdiğim sözü yerine getiririm dedim" diyerek vefa ve dostluğun karşılıklı olduğunu bir kez daha hatırlatır bize.
Dünyadaki en değerli dostluk, temeli Allah (c.c.) rızası için atılandır. Bu dostluk aynı zamanda ahiret dostluğudur. Bu ölçüyü Peygamber Efendimiz (s.a.v) "Kişi ahirette sevdiğiyledir" sözüyle hatırlatmıştır. Dünyadaki dostlarımız için "Allah'ım beni ahirette dünyadaki dostlarımla haşret" diye dua edebiliyorsak, inşallah bu ölçüye tutunmuşuz demektir. Allah korusun dostun en şerlisi şeytandır. Allah(cc)'ın nimetlerini unutmuş, nankör olmuştur. Nefis ve kıyasına yenik düşerek kaybetmiştir.
Dostumuzu ve dost olarak kendimizi Allah (c.c.)'ın rızası doğrultusunda test etmemiz hiç de zor değildir. Dostumuzla beraberken haramlardan uzak kalıyor muyum? Salih amellere yöneliyor muyum? İbadetlerimi şevkle yapıyor muyum? İbadetlerimi çoğaltıyor muyum? Beraberken Allah (c.c.)'ı daha çok seviyor muyum? Yüce Allah (c.c.)'ın sev dediklerini seviyor, buğz et dediklerine buğz ediyor muyum? Bu soruları çoğaltmamız mümkün. Önemli olan bu ve çoğaltabileceğimiz olumlu sorulara olumlu cevaplar verebilmektir. Allah (c.c.)'ın razı olduğu dostluk budur. Olumlu sorulara vereceğimiz olumsuz cevaplar, Allah muhafaza bizi dünya ve ahirette felakete sürükleyecektir.
Yüce Rabbimizin kulu, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ümmeti ve O'nun pak nesli Ehl-i Beyt'in yareni olmaya talip isek, bize vefalı dost olmak yakışır. Allah (c.c.)'ı dost edinen dost, Allah (c.c.)'ı dost edinen tüm dostların dostudur. İyi dost aynı zamanda iyi bir kuldur, iyi bir kul da zaten iyi bir dosttur.
Rabbim bizlere, dostum dediklerine dostum demeyi nasip eylesin. Âmin.
Hüseyin Emanet / diğer yazıları
- Lütfen kütüphanenizin ayarlarıyla oynayın / 20.12.2017
- İnanıyorsak bakalım kendimize / 24.11.2017
- Derdimiz dert etmeye değer mi? / 17.11.2017
- Sünnetullah hiç değişmedi / 15.07.2017
- Galiba kendimizi kandırıyoruz / 19.05.2017
- Kutlu Doğumu kutlu yapmak / 28.04.2017
- Var mısınız Mirac'a? / 23.04.2017
- Ahiret inancında samimiysek... / 13.04.2017
- Vefa ve dostluk / 31.03.2017
- Namazda huşumuz nasıl sizce? / 17.03.2017
- İnanıyorsak bakalım kendimize / 24.11.2017
- Derdimiz dert etmeye değer mi? / 17.11.2017
- Sünnetullah hiç değişmedi / 15.07.2017
- Galiba kendimizi kandırıyoruz / 19.05.2017
- Kutlu Doğumu kutlu yapmak / 28.04.2017
- Var mısınız Mirac'a? / 23.04.2017
- Ahiret inancında samimiysek... / 13.04.2017
- Vefa ve dostluk / 31.03.2017
- Namazda huşumuz nasıl sizce? / 17.03.2017