Çünkü, Cenab-ı Hak, sünnetinde hiçbir değişiklik olmayacağını haber veriyor. Bu güne kadar değişmedi bundan sonra da değişmeyecek. Zaman, kişi ve toplum değişecek fakat Sünnetullah değişmeyecektir. Sünnetullah; kişi, evren ve toplum için Yüce Allah'ın ortaya koyduğu kurallar bütünüdür diye tarif edersek, toplum hataları niçin tekerrür ediyor sorusunun cevabını bulmamız gerekmez mi?
Hak Teâlâ'nın evren için koymuş olduğu kurallar hiç bir değişiklik göstermezken, kişi ve toplum için olan kurallar değişkenmiş gibi görünse de aslında değişim söz konusu değildir. Kâinat için olan düzenleme tamamen Yüce Rabbimizin takdiridir. Bunlar; bir kısmı fiziksel, bir kısmı ise biyolojik yasalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Değişiklik gösterdiğini düşündüğümüz kişisel ve toplumsal yasalar ise kişi ve toplumun tercihleri sonucu ortaya konan yasadır. İşte cevabını aradığımız soru burada karşımıza çıkmaktadır. Niçin insanoğlu Hz. Adem babamızdan günümüze toplumların yanlışını hala tercih eder durumda? Neden hala kötü akıbetler tekerrür ediyor? Ders alınsaydı acaba tekerrür etmez miydi?
Yüce Allah insanı, dolayısıyla toplumu kendi başına bırakmamış, başıboş davranmasına müsaade etmemiş, dünya ve ahirete yönelik güzellikleri kazanacak doğruyu, çirkinlikleri kazanacak yanlışı göstermiştir. Tarif etmekle kalmamış uygulayıcı peygamber ve uyarıcı göndermiştir. Bu terbiye metodunun karşılığında insanoğlundan tercih yapmasını istemiştir. Kişi ve toplum için bu noktadan sonra Sünnetullah devreye girecektir. Kişi ve toplumun hak ettiğini yaratması Yüce Allah'ın değişmez sünnetidir.
Toplumu fertten, ferdi toplumdan ayırmak mümkün değildir. Toplumun bulunduğu yerde aynı zamanda fertten söz ediliyor demektir. Toplum akıbeti konusunda kötüleri öne çıkar. Oysa Kur'an'ın ifadesiyle pek az da olsa güzel akıbetle dünya ömrünü tamamlayan toplumlar mevcuttur. Sonuçta da hep onlar kazanmışlardır. Müslüman'ın da arzuladığı bu değil midir?
Kişi ve toplum kötü akıbetlerine itiraz edemeyeceklerdir. Cenab-ı Hak dünya hayatında yapılacak bütün uyarı ve ikazlarını yapmış, insanoğluna itiraz pozisyonu bırakmamıştır. Kutsal kitabımız Kur'an'da bunu net olarak görmek mümkündür. Allah u Teâlâ akıl ve irade sahiplerine asla dayatmada bulunmamış, aksine serbest bırakarak tercih hakkı tanımıştır. (İnsan/3)
Bütün bir dünya hayatı boyunca sorumluluklarını hatırlatmış, (Şuara/208) yaptıklarımızın karşılığı olarak ahirette kendisini nelerin beklediğini haber vermiştir. Fert ve toplumların tercihleri doğrultusunda Sünnetullah gereği her türlü yanlışlarına rağmen kendilerine mühlet verilmiştir. (Nahl/61)
Toplumların hak ettiği doğrultuda Allah hükmünü ortaya koymuş, (Rad/11) adalet tam olarak yerini bulmuştur. Büyüklük taslamak (Ankebut/38) ve nankörlük (Kasas/58) yapmanın toplumun helak olmasına sebep olacağını bildirmiştir.
Görüldüğü gibi insanoğlunun fert ve toplum olarak yanlışını savunacak fırsatı kalmamıştır. Tarihin tekerrürü gibi toplumların kötü akıbetlerini; yazmak, anlatmak, çizmek ve izah etmekte bir bakıma tekerrürdür. Peki, bu tekerrürü iyi akıbetleri anlatmak için kullanmanın bir yolu yok mu?
Bir Müslüman'ın imanı ile yaşayıp imanı ile ahirete göç etmesi en güzel akıbettir. Güzel akıbeti hak eden Müslümanlardan oluşan toplumda fertlerin akıbetini hak edecektir. Tam da bu noktada insanın yetiştirilmesi, milli ve manevi çerçeve içinde eğitilmesi, hesap verme ve kulluk şuuruna yükseltilmesi, iman nimetinin değerinin öğretilmesi birinci öncelikle ele alınması gereken konulardır. İnsan iman ve güzel ahlak ile Hak adına kendisi, ailesi ve toplumu yararına kul olarak kazanıldığı zaman onun toplumu da kazançlı çıkacaktır. Ardından güzel akıbetlerin anlatıldığı ve tekerrür ettiği zamanlar yaşanacaktır.
Allah ve Resulü böyle toplum için ölçüyü koymuştur. Müslüman'ın elinden ve dilinden bulunduğu toplumda kimse zarar görmeyecektir. İman ve güzel ahlak ile yoğrulmuş toplum, Resûlullah (sav)'ın hadislerinde anlatılan ve ahir zamanın Sünnetullah'ı gibi ölçülendirilen, farkında olmadan imansızlık, savaş, ölüm, açlık, kan ve gözyaşından uzak kalacaktır.
"Pek az" olarak ifade edilse de bu topluluk kurtulmuştur. Rabbim bizleri o pek azdan eylesin inşallah.. Âmin
Hak Teâlâ'nın evren için koymuş olduğu kurallar hiç bir değişiklik göstermezken, kişi ve toplum için olan kurallar değişkenmiş gibi görünse de aslında değişim söz konusu değildir. Kâinat için olan düzenleme tamamen Yüce Rabbimizin takdiridir. Bunlar; bir kısmı fiziksel, bir kısmı ise biyolojik yasalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Değişiklik gösterdiğini düşündüğümüz kişisel ve toplumsal yasalar ise kişi ve toplumun tercihleri sonucu ortaya konan yasadır. İşte cevabını aradığımız soru burada karşımıza çıkmaktadır. Niçin insanoğlu Hz. Adem babamızdan günümüze toplumların yanlışını hala tercih eder durumda? Neden hala kötü akıbetler tekerrür ediyor? Ders alınsaydı acaba tekerrür etmez miydi?
Yüce Allah insanı, dolayısıyla toplumu kendi başına bırakmamış, başıboş davranmasına müsaade etmemiş, dünya ve ahirete yönelik güzellikleri kazanacak doğruyu, çirkinlikleri kazanacak yanlışı göstermiştir. Tarif etmekle kalmamış uygulayıcı peygamber ve uyarıcı göndermiştir. Bu terbiye metodunun karşılığında insanoğlundan tercih yapmasını istemiştir. Kişi ve toplum için bu noktadan sonra Sünnetullah devreye girecektir. Kişi ve toplumun hak ettiğini yaratması Yüce Allah'ın değişmez sünnetidir.
Toplumu fertten, ferdi toplumdan ayırmak mümkün değildir. Toplumun bulunduğu yerde aynı zamanda fertten söz ediliyor demektir. Toplum akıbeti konusunda kötüleri öne çıkar. Oysa Kur'an'ın ifadesiyle pek az da olsa güzel akıbetle dünya ömrünü tamamlayan toplumlar mevcuttur. Sonuçta da hep onlar kazanmışlardır. Müslüman'ın da arzuladığı bu değil midir?
Kişi ve toplum kötü akıbetlerine itiraz edemeyeceklerdir. Cenab-ı Hak dünya hayatında yapılacak bütün uyarı ve ikazlarını yapmış, insanoğluna itiraz pozisyonu bırakmamıştır. Kutsal kitabımız Kur'an'da bunu net olarak görmek mümkündür. Allah u Teâlâ akıl ve irade sahiplerine asla dayatmada bulunmamış, aksine serbest bırakarak tercih hakkı tanımıştır. (İnsan/3)
Bütün bir dünya hayatı boyunca sorumluluklarını hatırlatmış, (Şuara/208) yaptıklarımızın karşılığı olarak ahirette kendisini nelerin beklediğini haber vermiştir. Fert ve toplumların tercihleri doğrultusunda Sünnetullah gereği her türlü yanlışlarına rağmen kendilerine mühlet verilmiştir. (Nahl/61)
Toplumların hak ettiği doğrultuda Allah hükmünü ortaya koymuş, (Rad/11) adalet tam olarak yerini bulmuştur. Büyüklük taslamak (Ankebut/38) ve nankörlük (Kasas/58) yapmanın toplumun helak olmasına sebep olacağını bildirmiştir.
Görüldüğü gibi insanoğlunun fert ve toplum olarak yanlışını savunacak fırsatı kalmamıştır. Tarihin tekerrürü gibi toplumların kötü akıbetlerini; yazmak, anlatmak, çizmek ve izah etmekte bir bakıma tekerrürdür. Peki, bu tekerrürü iyi akıbetleri anlatmak için kullanmanın bir yolu yok mu?
Bir Müslüman'ın imanı ile yaşayıp imanı ile ahirete göç etmesi en güzel akıbettir. Güzel akıbeti hak eden Müslümanlardan oluşan toplumda fertlerin akıbetini hak edecektir. Tam da bu noktada insanın yetiştirilmesi, milli ve manevi çerçeve içinde eğitilmesi, hesap verme ve kulluk şuuruna yükseltilmesi, iman nimetinin değerinin öğretilmesi birinci öncelikle ele alınması gereken konulardır. İnsan iman ve güzel ahlak ile Hak adına kendisi, ailesi ve toplumu yararına kul olarak kazanıldığı zaman onun toplumu da kazançlı çıkacaktır. Ardından güzel akıbetlerin anlatıldığı ve tekerrür ettiği zamanlar yaşanacaktır.
Allah ve Resulü böyle toplum için ölçüyü koymuştur. Müslüman'ın elinden ve dilinden bulunduğu toplumda kimse zarar görmeyecektir. İman ve güzel ahlak ile yoğrulmuş toplum, Resûlullah (sav)'ın hadislerinde anlatılan ve ahir zamanın Sünnetullah'ı gibi ölçülendirilen, farkında olmadan imansızlık, savaş, ölüm, açlık, kan ve gözyaşından uzak kalacaktır.
"Pek az" olarak ifade edilse de bu topluluk kurtulmuştur. Rabbim bizleri o pek azdan eylesin inşallah.. Âmin
Hüseyin Emanet / diğer yazıları
- Lütfen kütüphanenizin ayarlarıyla oynayın / 20.12.2017
- İnanıyorsak bakalım kendimize / 24.11.2017
- Derdimiz dert etmeye değer mi? / 17.11.2017
- Sünnetullah hiç değişmedi / 15.07.2017
- Galiba kendimizi kandırıyoruz / 19.05.2017
- Kutlu Doğumu kutlu yapmak / 28.04.2017
- Var mısınız Mirac'a? / 23.04.2017
- Ahiret inancında samimiysek... / 13.04.2017
- Vefa ve dostluk / 31.03.2017
- Namazda huşumuz nasıl sizce? / 17.03.2017
- İnanıyorsak bakalım kendimize / 24.11.2017
- Derdimiz dert etmeye değer mi? / 17.11.2017
- Sünnetullah hiç değişmedi / 15.07.2017
- Galiba kendimizi kandırıyoruz / 19.05.2017
- Kutlu Doğumu kutlu yapmak / 28.04.2017
- Var mısınız Mirac'a? / 23.04.2017
- Ahiret inancında samimiysek... / 13.04.2017
- Vefa ve dostluk / 31.03.2017
- Namazda huşumuz nasıl sizce? / 17.03.2017