İsterseniz bugün ki beraberliğimizde namazımızı konuşalım. Namazdaki muhabbetimize bakalım. Huzurullaha yakışıp yakışmadığımızı görelim. Kul olarak bizden istenen huşu ile ilişkimizi inceleyelim. Nedir bu huşu, nasıl bir şeydir, neden bu kadar önemlidir? Ve en önemlisi nasıl elde edilir?
Öncelikle ayrıntıya girmeden tarifinden başlayalım. "Namazda Allah'ın huzurunda olan kalbin beden ile olan ahengidir." diye tarif edebiliriz. Görüldüğü gibi bizden, namazda Allah'ın huzurunda olduğunu unutmamamız, kalp ve beden ile bunu hissetmemiz istenmektedir. Bu ahenk konusunda Rabbimizin ayetlerinden iki tanesini görelim: "Allah'a saygı ve bağlılık içinde O'nun huzurunda durun."(Bakara-238)
"Namazlarında huşu içinde olan mü'minler mutlaka kurtulmuşlardır."(Mü'minun-1,2)
Tarif tamam, Rabbimizin talebi tamam.. Öyleyse huşuyu nasıl elde edeceğimize karar verelim.
Huşu hakkında ayet ve hadisler başta olmak üzere çok şeyler okuyabilir, bilebilir, ezberleyebiliriz. Ancak bu, huşuyu yakalamak için yeterli değildir. Asıl mesele bildiklerimizi uygulayabilmemizdir. Bu konuda başarıya nasıl ulaşabiliriz?
Öncelikle canlı Kur'an Hz. Muhammed (s.a.v.)'in, daha sonra O'nun güzel nesli Ehl-i Beyt'inin, ardından Yüce Allah'ın kendilerine dostum dediği güzel insanların uygulamalarına bakacağız. Tüm bu uygulamalar tek başına bir eser oluşturacaktır. Biz ortak noktaları özet uygulama olarak ortaya koyalım ki istifadesi daha kolay olsun:
-Günlük hayatımız Allah'ın razı olduğu şekilde yaşanır, namaz dışında yapıp ettiklerimizle, zikirlerimizle, fikrimizle, dilimizle Rabbimizle beraber olursak, namazda da berberlik bahtiyarlığına ulaşırız. İşte huşu bizimledir.
-Zeytinyağı dolu bir kaba ne kadar su koyarsak o kadar zeytinyağı dışarı çıkacaktır. Gün içinde gönlümüzü ne kadar muhabbetullah ile doldurursak, namazda huşumuza engel olanları o kadar dışarı atacağız. Artık huzurda huşu vardır.
-Pis kokulu bir ortamda burnumuz nasıl rahatsız olursa, kalbimiz de haramların bulunduğu ortamdan rahatsız olacak ve kirlenecektir. Maddi ve manevi çevremizi temizlediğimizde huşu namaz dostumuzdur.
-Düşünce ve meşguliyet gözün görmesiyle başlar. Seccademiz dahil, namaz kıldığımız ortam ne kadar sade olursa huşu bizlere de nasip olacaktır.
-Namaz esnasında; kıyam, kıraat, tekbir, ruku ve secde gibi rükunların ve rükunlarda okuduklarımızın anlamlarını bilmek ve düşünmek bizi huşuya sevk edecektir.
Namazda da dahil olmak üzere ölümü hatırda tutmak mü'minin görevidir. Kıldığımız namazın, "son namazım" olabilir düşüncesiyle hareket edersek mekanımızda huşu oluşacaktır.
Allah'ı görüyormuş gibi namaz kılmak en mükemmelidir. Beceremiyorsak, en azından O'nun bizi gördüğünü düşünüp huşuya dalabiliriz.
Huşu için kural eklemeye devam edebiliriz. Hepsi aynı kapıya çıkacaktır. İş anlatmakta veya yazmakta değil samimiyetle uygulamaktadır. Huşuyu yakalamak adına ortaya koyduğumuz kuralları uygulamada Yüce Allah'tan yardım dileyecek, dua edeceğiz. "Dostlarındaki huşuyu bize de ihsan eyle" diyeceğiz. Namaz bize ağır geliyorsa huşu konusunda sıkıntımız var demektir. Çünkü namaz O'nun dostlarına ağır gelmez. (Bakara-45)
Biz şeytana karşı mutlaka galip gelmeliyiz. Namazı bize ağırlaştırırken, içinde haram olan nice ağır işlerimizi görmeyiz bile.
Ümitvar olmak zorundayız. Huşuyu yakalayamıyorum diye gayretten ve namazdan uzak kalmak bize yakışmaz. Bu, huşuyu yakalayamamaktan daha tehlikeli bir durumdur. Lezzet almasa bile hasta yemek sayesinde tedavi olur ve lezzete ulaşır. Namazda okuduklarımız ve yaptıklarımız huşunun bir parçası değil mi? Kendimize haksızlık etmeyelim. Biz huşunun az olmasından rahatsızız, hiç yokluğundan değil. Gayretimiz inşallah bize daha fazlasını kazandıracaktır.
Namazlarımızda huşu duymamamızın sıkıntısını yaşamak huşudur. Namazımızı kabul edecek olan Allah'ımızdır. Yeter ki ipi bırakmayalım. Hem bize huşu içinde kılınmayan namazın bozulduğunu da kim söyledi? Namazı kâfirler kılmaz, ben kılıyorum diye kendimize paye verebiliriz. Biz huzurda Allah'a tam dönelim, O bize teveccüh edecektir. Biz adım atalım, O koşacaktır. Bir karış yaklaşalım, O bir arşın gelecektir. İNŞALLAH.
Rabbim bizlere, namazımız başta olmak üzere ömrümüzü huşu içinde geçirmeyi nasip eylesin. Âmin.
Öncelikle ayrıntıya girmeden tarifinden başlayalım. "Namazda Allah'ın huzurunda olan kalbin beden ile olan ahengidir." diye tarif edebiliriz. Görüldüğü gibi bizden, namazda Allah'ın huzurunda olduğunu unutmamamız, kalp ve beden ile bunu hissetmemiz istenmektedir. Bu ahenk konusunda Rabbimizin ayetlerinden iki tanesini görelim: "Allah'a saygı ve bağlılık içinde O'nun huzurunda durun."(Bakara-238)
"Namazlarında huşu içinde olan mü'minler mutlaka kurtulmuşlardır."(Mü'minun-1,2)
Tarif tamam, Rabbimizin talebi tamam.. Öyleyse huşuyu nasıl elde edeceğimize karar verelim.
Huşu hakkında ayet ve hadisler başta olmak üzere çok şeyler okuyabilir, bilebilir, ezberleyebiliriz. Ancak bu, huşuyu yakalamak için yeterli değildir. Asıl mesele bildiklerimizi uygulayabilmemizdir. Bu konuda başarıya nasıl ulaşabiliriz?
Öncelikle canlı Kur'an Hz. Muhammed (s.a.v.)'in, daha sonra O'nun güzel nesli Ehl-i Beyt'inin, ardından Yüce Allah'ın kendilerine dostum dediği güzel insanların uygulamalarına bakacağız. Tüm bu uygulamalar tek başına bir eser oluşturacaktır. Biz ortak noktaları özet uygulama olarak ortaya koyalım ki istifadesi daha kolay olsun:
-Günlük hayatımız Allah'ın razı olduğu şekilde yaşanır, namaz dışında yapıp ettiklerimizle, zikirlerimizle, fikrimizle, dilimizle Rabbimizle beraber olursak, namazda da berberlik bahtiyarlığına ulaşırız. İşte huşu bizimledir.
-Zeytinyağı dolu bir kaba ne kadar su koyarsak o kadar zeytinyağı dışarı çıkacaktır. Gün içinde gönlümüzü ne kadar muhabbetullah ile doldurursak, namazda huşumuza engel olanları o kadar dışarı atacağız. Artık huzurda huşu vardır.
-Pis kokulu bir ortamda burnumuz nasıl rahatsız olursa, kalbimiz de haramların bulunduğu ortamdan rahatsız olacak ve kirlenecektir. Maddi ve manevi çevremizi temizlediğimizde huşu namaz dostumuzdur.
-Düşünce ve meşguliyet gözün görmesiyle başlar. Seccademiz dahil, namaz kıldığımız ortam ne kadar sade olursa huşu bizlere de nasip olacaktır.
-Namaz esnasında; kıyam, kıraat, tekbir, ruku ve secde gibi rükunların ve rükunlarda okuduklarımızın anlamlarını bilmek ve düşünmek bizi huşuya sevk edecektir.
Namazda da dahil olmak üzere ölümü hatırda tutmak mü'minin görevidir. Kıldığımız namazın, "son namazım" olabilir düşüncesiyle hareket edersek mekanımızda huşu oluşacaktır.
Allah'ı görüyormuş gibi namaz kılmak en mükemmelidir. Beceremiyorsak, en azından O'nun bizi gördüğünü düşünüp huşuya dalabiliriz.
Huşu için kural eklemeye devam edebiliriz. Hepsi aynı kapıya çıkacaktır. İş anlatmakta veya yazmakta değil samimiyetle uygulamaktadır. Huşuyu yakalamak adına ortaya koyduğumuz kuralları uygulamada Yüce Allah'tan yardım dileyecek, dua edeceğiz. "Dostlarındaki huşuyu bize de ihsan eyle" diyeceğiz. Namaz bize ağır geliyorsa huşu konusunda sıkıntımız var demektir. Çünkü namaz O'nun dostlarına ağır gelmez. (Bakara-45)
Biz şeytana karşı mutlaka galip gelmeliyiz. Namazı bize ağırlaştırırken, içinde haram olan nice ağır işlerimizi görmeyiz bile.
Ümitvar olmak zorundayız. Huşuyu yakalayamıyorum diye gayretten ve namazdan uzak kalmak bize yakışmaz. Bu, huşuyu yakalayamamaktan daha tehlikeli bir durumdur. Lezzet almasa bile hasta yemek sayesinde tedavi olur ve lezzete ulaşır. Namazda okuduklarımız ve yaptıklarımız huşunun bir parçası değil mi? Kendimize haksızlık etmeyelim. Biz huşunun az olmasından rahatsızız, hiç yokluğundan değil. Gayretimiz inşallah bize daha fazlasını kazandıracaktır.
Namazlarımızda huşu duymamamızın sıkıntısını yaşamak huşudur. Namazımızı kabul edecek olan Allah'ımızdır. Yeter ki ipi bırakmayalım. Hem bize huşu içinde kılınmayan namazın bozulduğunu da kim söyledi? Namazı kâfirler kılmaz, ben kılıyorum diye kendimize paye verebiliriz. Biz huzurda Allah'a tam dönelim, O bize teveccüh edecektir. Biz adım atalım, O koşacaktır. Bir karış yaklaşalım, O bir arşın gelecektir. İNŞALLAH.
Rabbim bizlere, namazımız başta olmak üzere ömrümüzü huşu içinde geçirmeyi nasip eylesin. Âmin.
Hüseyin Emanet / diğer yazıları
- Lütfen kütüphanenizin ayarlarıyla oynayın / 20.12.2017
- İnanıyorsak bakalım kendimize / 24.11.2017
- Derdimiz dert etmeye değer mi? / 17.11.2017
- Sünnetullah hiç değişmedi / 15.07.2017
- Galiba kendimizi kandırıyoruz / 19.05.2017
- Kutlu Doğumu kutlu yapmak / 28.04.2017
- Var mısınız Mirac'a? / 23.04.2017
- Ahiret inancında samimiysek... / 13.04.2017
- Vefa ve dostluk / 31.03.2017
- Namazda huşumuz nasıl sizce? / 17.03.2017
- İnanıyorsak bakalım kendimize / 24.11.2017
- Derdimiz dert etmeye değer mi? / 17.11.2017
- Sünnetullah hiç değişmedi / 15.07.2017
- Galiba kendimizi kandırıyoruz / 19.05.2017
- Kutlu Doğumu kutlu yapmak / 28.04.2017
- Var mısınız Mirac'a? / 23.04.2017
- Ahiret inancında samimiysek... / 13.04.2017
- Vefa ve dostluk / 31.03.2017
- Namazda huşumuz nasıl sizce? / 17.03.2017