Kandil gecelerinin inanç ve kültürümüzde ayrı bir yeri vardır. Yeni bir Mirac kandiline ulaştırdığı için Rabbimize şükürler olsun. Ayet ve hadislerde ortaya konduğu şekliyle Yüce Allah Mirac'ın bire bir özelini Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)'e yaşatmış, hediye ve hatırasını ise biz ümmetine bahşetmiştir. Kâfirler "böyle bir şey olur mu" diye inkar ederlerken, İslam uleması Mirac'ın bedenle mi yoksa ruhla mı gerçekleştiğini konuşmuşlardır. Sonuç olarak beden ve ruhun ortaklaşa yaşadığı bir yolculuk ve muhabbet buluşması olduğunda hem fikir olmuşlardır. Bu noktada Mirac kâfirin küfrünü arttırırken, Müslümanın imanının güçlenmesine vesile olmuştur.
Bize düşen ise Mirac'ın tartışılmasından, yorumlanmasından çok Mirac'ın bizden ne istediğine bakmaktır. Bizde Mirac'a yükselebilir miyiz, nasıl elde edebiliriz, nimetine nasıl şükredebiliriz? Aksine tartışmada yorumda bize bir şey kazandırmayacaktır. "Yüce Allah istediyse, Resûlullah mazhar olduysa, Ehl-i Beyt ve yarenleri yaşadıysa doğrudur" diyerek imanımızı güçlendirmektir asıl işimiz. Yaşamadıkça, yaşamaya gayret etmedikçe Mirac'ı anlatmak, nefes ve zaman israfından öteye geçmeyecektir.
Mirac'ın özelini yaşayan Hz. Muhammed (s.a.v.) o günlerini biraz incelersek, Mirac'ın ne denli mükemmellikler barındırdığını anlamak, sanıyorum daha kolay olacaktır. Sevgili annemiz, biricik eşi ve kolu kanadı, limanı, sığınağı olan amcası vefat etmiş, biraz rahatlamak umuduysa bir kısım Müslümanlar Habeşistan'a hicret etmiş, müşrikler her türlü ablukayı genişletmiş, tebliğ için gittiği Taif'ten merhametine karşılık taş yağmuruna tutularak geri döndürülmüştü. Allah'ın güzel peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in sıkıntılarının hafiflemesi, gönlünün genişlemesi lazımdı. Mirac tam da bu döneme denk gelmiş ve tüm yaraları sarmıştı. Artık hüzün bulutları dağılmış, duyulmasıyla Müslümanların tebessümleri gün gibi ortaya çıkmıştı. Yetim Muhammed (s.a.v.), "işte şimdi bitti" diyen kâfirlerin karşısına daha bir dik olarak çıkmasını sağlamıştır Mirac.
Mükemmel makamda bile biz ümmetini unutmadı, hediyelerle döndü güzel Muhammed (s.a.v.). Huzurdan dönerken "gözümün nuru" dediği namazı ümmetimin miracı olsun diye yanında getirdi. Okudukça imanları tazelensin diye "Amenerrasulü"yü getirdi beraberinde. Yanılıp günah işlerler, işledikleri mahşerde sıkıntıya sokarsa ümmetim mahçup olmasın diye şirk dışındaki günahları Allah'ın affedeceği müjdesiyle döndü. Bize düşen müjdenin karşılığını vermektir.
"Namaz mü'minlerin miracıdır" diyor Efendimiz (s.a.v.). "Kıldığımız namazımızı nasıl miraca çevirebiliriz" diye gayretimizi ortaya koymak gerekir. Cebrail (a.s.) Mirac'ın hemen öncesi Resûlullah (s.a.v.)'in göğsünü nur ile temizledi. İnşaallah namaz öncesi aldığımız abdestimiz bizim göğsümüzü miraca hazırlayacaktır. Bu düşünce doğrultusunda tekbirimizi, kıyamımızı, kıraatımızı, rükumuzu ve secdemizi ortaya koyarsak, namazımız bizim için mirac olacaktır. Huzuruna durmaya hazırlandığımız Yüce Rabbimiz "buyur kulum" diyecektir. Sen gör o zaman miracımızı. Eğilmeyen başlar nasıl da eğiliyor, kulluk görevi nasıl yapılıyormuş. "Semi' allahu limen hamideh?" "Zikrini, fikrini, hamdını, şükrünü duydum kulum buyur" diyor, Yüce Mevlamız bize. O duyduysa daha ne?
Günlük hayatımızda şahit oluruz, Allah adına konuşanlara, avukatlık yapanlara. Ne kadar da rahat konuşurlar. Günahlarımızın büyüklüğü, çokluğu ve maalesef affedilemeyeceği konusunda pervasızca nasıl da fetva verirler. Peki, Mirac müjdesi nerede kaldı? Hani tek büyük günah şirkti. Peki, biz ne diyoruz? Lütfen, biraz insaf Allah ve Resul aşkına, tevbe. Yeter ki samimiyetle boyun bükelim, yanlış yaptım Allah'ım deyip af dileyelim. Bu Rabbimizin çok hoşuna gidecektir. Gerisini Tevvab'a bırakalım. Aksi takdirde Allah tevbe etmeyenleri Yüce Kur'an'ında zalim olarak sıfatlandırılmıştır.
Diğer hediyemiz olan Bakara suresi 285 ve 286. ayetlerini/Amanerresulüyü okuduğumuzda imanımızın arttığını, kulluk görevlerimiz için bahane bulamayacağımız, takatımız dışında yükümüzü artırma Ya Rabbi diye dua ettiğimizi, hatalarımız ve unuttuklarımız için bizi mesul tutma diye yalvardığımızı ve kâfirlere karşı yardım istediğimizi göreceğiz. Karşılığında aynı cevabı alacağız inşaallah: "Buyur kulum."
Her gecemiz böyle olsun ancak, bu geceye has neler yapalım diye düşünürsek, kısa ve öz olarak Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)'in tavsiyesinin en güzel örnek olduğunu söyleyerek yazımı sonlandırmak isterim. Bugün itibariyle ruhen kandile hazırlanalım. Güzel bir tevbe istiğfar ile temizlenelim, zikrimizi ve namazımızı geceye hürmeten çoğaltalım. Büyüklerimizi ziyaret bize muhabbet katacaktır. Mümkün değilse telefon görüşmemiz onları mutlu edecektir. Küskün isek barışmak değilsek küskünleri barıştırmak kardeş sayımızı artıracaktır. Başta Amenerresulu olmak üzere, Kelamullahı okumak göğsümüzü rahatlatacaktır. Bugüne has ve bugünden sonra sadakamızı çoğaltmamız hayatımızı bereketlendirecektir. Ve nihayet Mirac'ın güzel misafiri Muhammed Mustafa (s.a.v.)'e bolca salat ü selam okuyabiliriz.
Resûlullah (s.a.v.) Mirac'ın özelidir. Başta Ehl-i Beyt'i olmak üzere, özelin her şeyi özeldir. Özelin özeli ümmetinde özel olmak dileğiyle kandilinizi tebrik ederim. Hep beraber hayır ve sağlıkla nice kandillere inşaallah.
Bize düşen ise Mirac'ın tartışılmasından, yorumlanmasından çok Mirac'ın bizden ne istediğine bakmaktır. Bizde Mirac'a yükselebilir miyiz, nasıl elde edebiliriz, nimetine nasıl şükredebiliriz? Aksine tartışmada yorumda bize bir şey kazandırmayacaktır. "Yüce Allah istediyse, Resûlullah mazhar olduysa, Ehl-i Beyt ve yarenleri yaşadıysa doğrudur" diyerek imanımızı güçlendirmektir asıl işimiz. Yaşamadıkça, yaşamaya gayret etmedikçe Mirac'ı anlatmak, nefes ve zaman israfından öteye geçmeyecektir.
Mirac'ın özelini yaşayan Hz. Muhammed (s.a.v.) o günlerini biraz incelersek, Mirac'ın ne denli mükemmellikler barındırdığını anlamak, sanıyorum daha kolay olacaktır. Sevgili annemiz, biricik eşi ve kolu kanadı, limanı, sığınağı olan amcası vefat etmiş, biraz rahatlamak umuduysa bir kısım Müslümanlar Habeşistan'a hicret etmiş, müşrikler her türlü ablukayı genişletmiş, tebliğ için gittiği Taif'ten merhametine karşılık taş yağmuruna tutularak geri döndürülmüştü. Allah'ın güzel peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in sıkıntılarının hafiflemesi, gönlünün genişlemesi lazımdı. Mirac tam da bu döneme denk gelmiş ve tüm yaraları sarmıştı. Artık hüzün bulutları dağılmış, duyulmasıyla Müslümanların tebessümleri gün gibi ortaya çıkmıştı. Yetim Muhammed (s.a.v.), "işte şimdi bitti" diyen kâfirlerin karşısına daha bir dik olarak çıkmasını sağlamıştır Mirac.
Mükemmel makamda bile biz ümmetini unutmadı, hediyelerle döndü güzel Muhammed (s.a.v.). Huzurdan dönerken "gözümün nuru" dediği namazı ümmetimin miracı olsun diye yanında getirdi. Okudukça imanları tazelensin diye "Amenerrasulü"yü getirdi beraberinde. Yanılıp günah işlerler, işledikleri mahşerde sıkıntıya sokarsa ümmetim mahçup olmasın diye şirk dışındaki günahları Allah'ın affedeceği müjdesiyle döndü. Bize düşen müjdenin karşılığını vermektir.
"Namaz mü'minlerin miracıdır" diyor Efendimiz (s.a.v.). "Kıldığımız namazımızı nasıl miraca çevirebiliriz" diye gayretimizi ortaya koymak gerekir. Cebrail (a.s.) Mirac'ın hemen öncesi Resûlullah (s.a.v.)'in göğsünü nur ile temizledi. İnşaallah namaz öncesi aldığımız abdestimiz bizim göğsümüzü miraca hazırlayacaktır. Bu düşünce doğrultusunda tekbirimizi, kıyamımızı, kıraatımızı, rükumuzu ve secdemizi ortaya koyarsak, namazımız bizim için mirac olacaktır. Huzuruna durmaya hazırlandığımız Yüce Rabbimiz "buyur kulum" diyecektir. Sen gör o zaman miracımızı. Eğilmeyen başlar nasıl da eğiliyor, kulluk görevi nasıl yapılıyormuş. "Semi' allahu limen hamideh?" "Zikrini, fikrini, hamdını, şükrünü duydum kulum buyur" diyor, Yüce Mevlamız bize. O duyduysa daha ne?
Günlük hayatımızda şahit oluruz, Allah adına konuşanlara, avukatlık yapanlara. Ne kadar da rahat konuşurlar. Günahlarımızın büyüklüğü, çokluğu ve maalesef affedilemeyeceği konusunda pervasızca nasıl da fetva verirler. Peki, Mirac müjdesi nerede kaldı? Hani tek büyük günah şirkti. Peki, biz ne diyoruz? Lütfen, biraz insaf Allah ve Resul aşkına, tevbe. Yeter ki samimiyetle boyun bükelim, yanlış yaptım Allah'ım deyip af dileyelim. Bu Rabbimizin çok hoşuna gidecektir. Gerisini Tevvab'a bırakalım. Aksi takdirde Allah tevbe etmeyenleri Yüce Kur'an'ında zalim olarak sıfatlandırılmıştır.
Diğer hediyemiz olan Bakara suresi 285 ve 286. ayetlerini/Amanerresulüyü okuduğumuzda imanımızın arttığını, kulluk görevlerimiz için bahane bulamayacağımız, takatımız dışında yükümüzü artırma Ya Rabbi diye dua ettiğimizi, hatalarımız ve unuttuklarımız için bizi mesul tutma diye yalvardığımızı ve kâfirlere karşı yardım istediğimizi göreceğiz. Karşılığında aynı cevabı alacağız inşaallah: "Buyur kulum."
Her gecemiz böyle olsun ancak, bu geceye has neler yapalım diye düşünürsek, kısa ve öz olarak Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)'in tavsiyesinin en güzel örnek olduğunu söyleyerek yazımı sonlandırmak isterim. Bugün itibariyle ruhen kandile hazırlanalım. Güzel bir tevbe istiğfar ile temizlenelim, zikrimizi ve namazımızı geceye hürmeten çoğaltalım. Büyüklerimizi ziyaret bize muhabbet katacaktır. Mümkün değilse telefon görüşmemiz onları mutlu edecektir. Küskün isek barışmak değilsek küskünleri barıştırmak kardeş sayımızı artıracaktır. Başta Amenerresulu olmak üzere, Kelamullahı okumak göğsümüzü rahatlatacaktır. Bugüne has ve bugünden sonra sadakamızı çoğaltmamız hayatımızı bereketlendirecektir. Ve nihayet Mirac'ın güzel misafiri Muhammed Mustafa (s.a.v.)'e bolca salat ü selam okuyabiliriz.
Resûlullah (s.a.v.) Mirac'ın özelidir. Başta Ehl-i Beyt'i olmak üzere, özelin her şeyi özeldir. Özelin özeli ümmetinde özel olmak dileğiyle kandilinizi tebrik ederim. Hep beraber hayır ve sağlıkla nice kandillere inşaallah.
Hüseyin Emanet / diğer yazıları
- Lütfen kütüphanenizin ayarlarıyla oynayın / 20.12.2017
- İnanıyorsak bakalım kendimize / 24.11.2017
- Derdimiz dert etmeye değer mi? / 17.11.2017
- Sünnetullah hiç değişmedi / 15.07.2017
- Galiba kendimizi kandırıyoruz / 19.05.2017
- Kutlu Doğumu kutlu yapmak / 28.04.2017
- Var mısınız Mirac'a? / 23.04.2017
- Ahiret inancında samimiysek... / 13.04.2017
- Vefa ve dostluk / 31.03.2017
- Namazda huşumuz nasıl sizce? / 17.03.2017
- İnanıyorsak bakalım kendimize / 24.11.2017
- Derdimiz dert etmeye değer mi? / 17.11.2017
- Sünnetullah hiç değişmedi / 15.07.2017
- Galiba kendimizi kandırıyoruz / 19.05.2017
- Kutlu Doğumu kutlu yapmak / 28.04.2017
- Var mısınız Mirac'a? / 23.04.2017
- Ahiret inancında samimiysek... / 13.04.2017
- Vefa ve dostluk / 31.03.2017
- Namazda huşumuz nasıl sizce? / 17.03.2017