"Vatan"ın kıymetini idrak için Irak'a bakmak

Türk milleti ve siyaseti, İslam ülkelerinde yaşanan kaos ve karışıklıkları basiretle takip ve tahlil etmelidir.Bilhassa Türkiyeli İslamcılar, komşularımızın yaşadıklarını görerek idrak etmeliler "vatan"ın ne demek olduğunu, "milli birlik"in neye yaradığını? Irak'a baksınlar, vatanın kıymetini öğrensinler.Suriye'ye baksınlar, dahili ve harici fitnelerle yok edilen "birlik"in millet için ne ifade ettiğini görsünler?Bu basiretle gözlem, aynı zamanda "De ki: 'Yeryüzünü gezip görün; hak ve hakikatleri yalanlayanların sonu nice olmuş bir bakın" (En'am, 11; Neml, 69; Rum, 42) şeklinde, birçok ayette tekrar edilen ilahi bir davettir aynı zamanda.Bu davete kulak asmayanlar, etrafımızdaki ülkelerin yaşadıklarının benzeri öyle bir vahşet badiresine sürüklenecekler ki; "İçimizdeki birtakım beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helâk edecek misin Allah'ım?" (A'raf, 155) feryadıyla yalvar-yakar olacaklar? Lakin o zaman da iş işten geçmiş olacak!Bugün, komşularımızda yaşanan kaos ve vahşetten ibret almak ve ders çıkarmak, dünden daha hayati hale gelmiştir.Türkiyeli İslamcılar, M. Kemal Atatürk'ün liderliğindeki Kurtuluş Mücadelesiyle kurulan Türkiye Cumhuriyetine karşı maalesef İngiliz Sömürgeciliğinin sözcülüğünü üstlendiler, dondurma külahlı Kadir Mısıroğlu gibileri İngilizlere tercümanlık yaptılar. Şimdi de Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesini üstlendiler.Tek adamın sözünün geçtiği saltanatı "din"; her türlü hak ve hürriyetinden istifade ettikleri Cumhuriyet'i "dinsizlik" ve devleti de "dinsiz" göstererek, din -devlet, devlet-millet çatışmalarını körüklediler. "Minareler süngü kubbeler miğfer diyenler, "dinsiz devlet yıkılacak elbet" naralarıyla milleti devletinden, devleti de milletinden koparttılar. Bu aziz vatanda yıllarca "vatan"ı tartışma konusu yaptılar. Milli birliği ve Türk milleti kavramlarını tartışma ve çatışma alanı haline getirdiler. Türk milletini, Türkiyeli yapıverdiler.Bayrağı-sancağı tartışmaya açtılar.Özel TV'lerin ilk kurulup yaygınlaştığı yıllarda Ali Bulaç gibiler İslamcı bilinen takım, bu vartada debelendiler. O bağbozumuyla birlikte "Artık bu Türk Bayrağı'nın isminin değişmesi de gündeme gelmeli" diyen Yenişafakçı-TVNET'çi Hilal Kaplan gibiler türediler.Aynı süreçte milletimizin mayası ve dini olan İslam, Vatikan ve Amerikan anlayışıyla ve Papalığın Dinler arası Diyalog furyasıyla dönüştürüldü. Hacılar, hocalar, radikaller, Şeriatçılar, tarikatçılar, Nakşiler, Nurcular ve nihayet Diyanet kadrosu, maalesef bu diyalogcu Ilımlı İslam'da saf tuttular. Hepsi aynı Papa deliğine taş attılar. Bu aymazları ayıktırmak için Prof. Dr. Haydar Baş'tan gayrı kimsenin sesi-soluğu çıkmadı.Bu bağbozumunun siyasetini ürettiler, iktidara taşıdılar.İslam, Tevhid ve bir mayası zayıflayınca; millet de kolayca etnik parselasyona tabi tutuldu. Türkiye hızla böyle bir süreçte ilerliyor.Sivil-asker topyekun Türk milleti, böyle bir vahim süreci durdurmak, vatanın, devletin, birliğin ve dirliğin kıymetini idrak etmekle mükellefiz. Bu idrakten mahrum olanlar, etrafımızdaki İslam ülkelerine baksınlar? Baksınlar, görsünler ki, şu gerçekler kafalarında dank etsin:Vatanın olmadığı yerde din, iman, ibadet ve insanlık kalmaz.Vatanın, devletin ve birliğin olmadığı yerde, namus, şeref, huzur, emek ve ekmek olmaz.Vatan da ecnebilerin aklı ve yardımıyla korunmaz, yükselmez; 1922'deki Meclis açılışında öyle demez mi M. Kemal Atatürk: "Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır."Aklımızı başımıza devşirelim!