Eylül 2000 tarihinde başlayan 2. İntifada Hareketi (El Aksa intifadası), geçtiğimiz gün ikinci yılına girdi.
Arapça, "silkinmek" manasına gelen "intifada"nın ilk başlama tarihi, Aralık 1987'dir.
O sıralar, Filistin hareketini Tunus'tan idare eden Arafat'ın, İsrail işgalindeki Batı Şeria ve Gazze bölgesinde başlattığı ayaklanma ile intifada ateşlenmiştir.
Modern silahlarla kendilerine ateş açan İsrail askerlerine karşı, işgal altındaki topraklarını taş ve sopalarla savunmaya çalışan Filistin halkı, bu tarihten itibaren bir ve beraber olarak kenetlendi.
Bugün, İsrail'in acımasız politikaları ile Filistinli kadınların ve çocukların öldürülme görüntüleri dünya kamuoyunda yayınlanadursun, Filistin haklı davasında yalnızdır.
2000 yılında başlayan El Aksa intifadası sırasında, İsrail'in değişmeyen şiddet uygulamaları karşısında, kınamanın dışında ciddi bir yaptırımla karşılaşmaması, Ortadoğu'da büyük hesapları olan süper güçlerin bir stratejisidir.
Filistin ülkesini işgal ile, "vaad edilmiş topraklar"ına kavuşma harekatını başlatan İsrail, Ortadoğu'da ABD çıkarları için çok önemlidir.
ABD'nin bu coğrafyada baş olarak düşündüğü ülke, İsrail'dir. Filistin'e uyguladığı şiddet ile tüm Arap ülkelerinin tepkisini çeken bir İsrail, bölgede istenmeyen devlettir.
Bu sorunu halletmek ve İsrail'in liderliğini sağlamlaştırmak, bölgedeki kaynaklardan tek başına istifade etmek isteyen ABD'nin öncelikli meselesidir.
Ortadoğu'da ise, tarihi misyonuna ve bölge halkları ile diyaloğuna bakıldığında Türkiye, İsrail'den öncelikli olarak lider konumundadır.
Fakat, Türkiye'nin başlığındaki bir Ortadoğu, ABD'nin bölge üzerindeki hesabına terstir.
Bu nedenle sınır ötemizde kurulması planlanan ve Irak'ın toprak bütünlüğünü bozacak bir sunî devlete 1960 yılından beri destek çıkmaktadır.
1991 Körfez Savaşı'ndan sonra uzun süreli, ısrarlı ve kapsamlı bir politika ile böyle bir devleti hayata geçirmeye uğraşan ABD, her an başlatması muhtemel Irak operasyonu ile bu süreci hızlandıracaktır.
Arz-ı Mev'ud'u gerçekleştirmeye çabalayan İsrail ile bu coğrafyada hakimiyet peşindeki ABD'nin menfaatleri, Türkiye üzerinde kesişmektedir.
Bu noktada, Filistin topraklarının da ABD ve İsrail'in kesişen menfaat birliği ile işgal edildiği ve tüm dünyanın gözü önünde engel tanımadan katliamlarla ilerlediği hatırdan çıkarılmamalıdır.
Gerçi, Türk Silahlı Kuvvetleri, bizim Güneydoğu'muzu da içine alacak böyle bir tampon devletin kurulmasının da, Türkiye'nin Filistin akıbetinin de önünde ciddi bir kalkandır. Ancak TSK'nın bu caydırıcılığı bir noktaya kadar yeterlidir.
Siyasi irade de TSK kadar kararlı bir tutumla, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü etkileyecek böyle bir plana her zemin ve şartta karşı çıkmalıdır.
"Savaş olursa, ABD'den tazminat isteyeceğiz" tarzı beyanlar, "bu savaş hiç başlamamalıdır"a dönüştürülmelidir.
Bölge üzerindeki ağırlığı düşünüldüğünde Türkiye, ABD'ye fikrini kabul ettirecek irade de ve de güçtedir.
Arapça, "silkinmek" manasına gelen "intifada"nın ilk başlama tarihi, Aralık 1987'dir.
O sıralar, Filistin hareketini Tunus'tan idare eden Arafat'ın, İsrail işgalindeki Batı Şeria ve Gazze bölgesinde başlattığı ayaklanma ile intifada ateşlenmiştir.
Modern silahlarla kendilerine ateş açan İsrail askerlerine karşı, işgal altındaki topraklarını taş ve sopalarla savunmaya çalışan Filistin halkı, bu tarihten itibaren bir ve beraber olarak kenetlendi.
Bugün, İsrail'in acımasız politikaları ile Filistinli kadınların ve çocukların öldürülme görüntüleri dünya kamuoyunda yayınlanadursun, Filistin haklı davasında yalnızdır.
2000 yılında başlayan El Aksa intifadası sırasında, İsrail'in değişmeyen şiddet uygulamaları karşısında, kınamanın dışında ciddi bir yaptırımla karşılaşmaması, Ortadoğu'da büyük hesapları olan süper güçlerin bir stratejisidir.
Filistin ülkesini işgal ile, "vaad edilmiş topraklar"ına kavuşma harekatını başlatan İsrail, Ortadoğu'da ABD çıkarları için çok önemlidir.
ABD'nin bu coğrafyada baş olarak düşündüğü ülke, İsrail'dir. Filistin'e uyguladığı şiddet ile tüm Arap ülkelerinin tepkisini çeken bir İsrail, bölgede istenmeyen devlettir.
Bu sorunu halletmek ve İsrail'in liderliğini sağlamlaştırmak, bölgedeki kaynaklardan tek başına istifade etmek isteyen ABD'nin öncelikli meselesidir.
Ortadoğu'da ise, tarihi misyonuna ve bölge halkları ile diyaloğuna bakıldığında Türkiye, İsrail'den öncelikli olarak lider konumundadır.
Fakat, Türkiye'nin başlığındaki bir Ortadoğu, ABD'nin bölge üzerindeki hesabına terstir.
Bu nedenle sınır ötemizde kurulması planlanan ve Irak'ın toprak bütünlüğünü bozacak bir sunî devlete 1960 yılından beri destek çıkmaktadır.
1991 Körfez Savaşı'ndan sonra uzun süreli, ısrarlı ve kapsamlı bir politika ile böyle bir devleti hayata geçirmeye uğraşan ABD, her an başlatması muhtemel Irak operasyonu ile bu süreci hızlandıracaktır.
Arz-ı Mev'ud'u gerçekleştirmeye çabalayan İsrail ile bu coğrafyada hakimiyet peşindeki ABD'nin menfaatleri, Türkiye üzerinde kesişmektedir.
Bu noktada, Filistin topraklarının da ABD ve İsrail'in kesişen menfaat birliği ile işgal edildiği ve tüm dünyanın gözü önünde engel tanımadan katliamlarla ilerlediği hatırdan çıkarılmamalıdır.
Gerçi, Türk Silahlı Kuvvetleri, bizim Güneydoğu'muzu da içine alacak böyle bir tampon devletin kurulmasının da, Türkiye'nin Filistin akıbetinin de önünde ciddi bir kalkandır. Ancak TSK'nın bu caydırıcılığı bir noktaya kadar yeterlidir.
Siyasi irade de TSK kadar kararlı bir tutumla, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü etkileyecek böyle bir plana her zemin ve şartta karşı çıkmalıdır.
"Savaş olursa, ABD'den tazminat isteyeceğiz" tarzı beyanlar, "bu savaş hiç başlamamalıdır"a dönüştürülmelidir.
Bölge üzerindeki ağırlığı düşünüldüğünde Türkiye, ABD'ye fikrini kabul ettirecek irade de ve de güçtedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002